Ankara’da olup kulislerde konuşulanları dinlemek

Sina Eskicioğlu yazdı;

Ankara’da olup kulislerde konuşulanları dinlemek

Ankara, İstanbul’dan çok farklı.

İstanbul’un hengamesi, karmaşıklığı ve kuralsızlığı Ankara’da yok. Bu bakımdan Ankara’da olmak ve hele de Tunalı Hilmi’de kahve yudumlamak insana büyük keyif veriyor.

Ankara’da konuşulanları uzaktan duymak, ele alınan konulara kulak kabartmak gerçekten zor. Ama Ankara’da olunca çok sessiz dillendirilen hatta fısıltı ile seslendirilenleri bile duyabilmek çok hoş bir durum.

Turizm bölgelerindeki yangınlara içimiz yanarken neden bu kadar yavaş hareket edildiğini de sorguluyoruz öyle değil mi?

Ankara’da olunca bu soruya biraz olsun cevaplar bulduğumu düşünüyorum ama kusura kalmayın bunları sizlerle paylaşmayacağım.

Neden mi?

Çünkü toplumun bunları kaldırabileceğini düşünmüyorum.

Zaten toplumumuz bunları kaldırabilecek durumda olsaydı şu an yangınlarla ilgili bu kadar çaresizlik olmazdı.

Ankara’da görev yapan üst düzey bürokratlar da şaşkınlar. Şaşkın oldukları kadar da temkinliler ve fısıltılarını duymak için ellerimle kulaklarımı onlara doğru çevirmem gerekiyor.

Yüksek sesle konuştukları aslında hep aynı.

İktidarın yaptıkları yollar, köprüler ve havaalanları.

Bayramlarda verilen ek ödemeler.

Yapılan yönetim ortaklığıyla gelinen noktanın ülkeye ne kadar fayda sağladığı gibi.

Bunlar yüksek sesle konuşuluyor ve bu cümleleri duymaktan herkes memnun. Çünkü kimseyi rahatsız etmeyen şeyler.

Fısıltı ile konuşulanlar ise her işin parasal karşılığı. Yapılacaklar için ödenmesi gereken para ve hediyeler. Ve bu işlerin artık sistemsel hale gelmesi. ‘Eğer bir işiniz mi var, bu işin oluru şöyledir ve şu şekilde halledilir’.

Yüksek sesle konuşulanlardan sonra bazı bürokratlar da gayet samimi şekilde gidişattan memnun olmadıklarını rahatça ifade ediyorlar.

‘Toplumda huzur kalmadı, insanların birbirlerine saygısı kalmadı, halktan kopukluk had safhada ve halk gerçekten zorluk içinde. Bunları duymak istemeyenler çok. Ama bir gün hepsi duymak zorunda kalacaklar’.

Çıkan yangınlarda Kızılay’ın görünmemesi de konuşuluyor.

Bazı yerleşim yerlerinin giriş ve çıkışlarında kimlik kontrolü yapan kişilerin kimler olduğunu bilen bürokratlar olduğu gibi bilmeyenler de çok fazla.

Hangarlarda çürümeye bırakılan uçakların akıbetini sorgulayabilecek üst düzey bürokratları bulmak gerçekten zor.

Yüksek sesle konuşulanlarla fısıltı ile dillendirilenlerin arasındaki uçurum bana tek bir kelimeyi hatırlattı: Hürriyet.

Yani ÖZGÜRLÜK.

Hürriyet’i hatırlayınca Nazım Hikmet’i hatırlamamak olur mu.

Onlar ümidin düşmanıdır sevgilim,

akar suyun,

meyve çağında ağacın,

serpilip gelişen hayatın düşmanı.

Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına:

– çürüyen diş, dökülen et -,

bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler.

Ve elbette ki, sevgilim, elbet,

dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,

dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle: işçi tulumuyla

bu güzelim memlekette HÜRRİYET…

Sevgi ve Bilgiyle kalın