Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Türkiye-S. Arabistan ilişkilerine dair yaptığı açıklamalar genel olarak Arap basınında ama özelde de Suudi basınında güçlü bir yankı bulmuş görünüyor. Özellikle Muhammed bin Selman’a yakınlığıyla bilinen Ukaz Gazetesi yazarlarından Mahmut Ebu Talip’in yazısı ilginç yorumlar içeriyor. 15 Mart tarihinde kaleme aldığı köşe yazısında Ebu Talip, Erdoğan’ın “Suudi Arabistan'ın Yunanistan’la ortak tatbikata girmesi de bizi üzmüştür. Biz Suudi Arabistan'ı da böyle bir kararda görmek istemezdik. Bunu da görüşeceğiz, bu böyle olmamalıydı diye düşünüyoruz” şeklindeki açıklamasına ilişkin bir değerlendirme yazısı kaleme almış. Yazıda Ebu Talip, “Erdoğan’ın bu açıklamaları, en basit diplomatik kurallardan yoksun olup devlet yetkililerine nasıl hitap edileceğinden habersiz olduğunu göstermektedir” ifadesini kullanıyor. Erdoğan’ın kibirli bir tutum takındığını ileri süren yazar, “Sorun onun bu açıklamaları Mısır ve S. Arabistan’la ilişkileri düzeltmek istediğini söylemesinin hemen ardından yapılmış olmasıdır” diyor.
Aynı gazetenin başka bir yazarı Bedr bin Suud, yine aynı gün kaleme aldığı “Erdoğan ve Yeniden Sıfır Sorun Siyaseti” adlı makalede Mısır ile Körfez ülkelerinin tutumlarının birbirinden ayrılamayacağını, Türkiye’nin S. Arabistan’la ilişkilerini düzeltebilmesi için öncelikle Mısır’la ilişkilerini normalleştirmesi gerektiğine vurgu yapıyor. Ardından da Mısır’la ilişkilerin düzeltilmesinin Türk yetkililerinin açıkladığı gibi kolay olmadığını, Türkiye’nin bazı koşulları yerine getirmesi gerektiğini dile getiriyor. Yazar, “Mısır’la ilişkilerin düzeltilmesinin koşulu, Türkiye'deki Müslüman Kardeşler'in örgütsel varlığına son vermesi, hareketin medya kanallarına sağlanan imkân ve himayenin kaldırılması ve Türkiye topraklarında aranan yaklaşık dört yüz kişiyi adalete teslim etmesidir. Bu koşullar sağlanmadığı taktirde Mısır, Türkiye ile ilişkilerini düzeltmeye yanaşmayacaktır” ifadelerini kullanıyor.
Türkiye'nin mevcut hamlelerini doğru bir bağlama oturtmak için, birkaç şeye dikkat edilmesi gerektiğini belirten yazar, bunları şu şekilde sıralıyor: “S. Arabistan’ın Yunanistan ile askeri manevralar yapma kararı, Biden yönetiminin Erdoğan rejimi konusundaki pozisyonu, Mısır'ın Libya sınırlarında deniz, kara ve hava kuvvetlerinin de katıldığı beş askerî manevra yapması, Libya topraklarının kendi sınırına yakın bölgelerde meydana gelecek herhangi bir askerî operasyonun kırmızı çizgisi olduğunu ve böyle bir operasyon halinde Türklerin ağır kayıplar yaşayacağını ilan etmesi. Son gelişme ise 2019'da Mısır’ın kurmuş olduğu Doğu Akdeniz Gaz Forumu'na Türkiye ve Libya hariç tüm Doğu Akdeniz ülkelerini üyeliğine dahil etmesi.”
Yazıların satır aralarına bakıldığında, her iki yazarın da Türkiye’nin başta ABD olmak üzere hemen hemen bütün ülkelerle ilişkilerinin kötü olduğu ve Türkiye’nin Arap ülkeleriyle ilişkilerini düzeltme isteğinin altında; Türkiye’nin gerek Doğu Akdeniz gerekse Ortadoğu’da karşı karşıya olduğu sıkışmışlıktan kurtulma amacı yattığını düşündüğü görülüyor. Ayrıca her iki yazı da Türkiye’nin başka alanlarda yaptığı atraksiyonların Mısır ve Suud’la ilişkilerde de başarılı olacağı anlamına gelmediğini, Türkiye gerçekten ilişkilerde düzelme istiyorsa başka ülkelerin iç işlerine karışmaya bir son vermesi gerektiğini ifade ediyor.
Bölgesel meselelere tamamen kendi ülkesinin perspektifinden ve iktidara yakın medyanın verdiği bilgiler doğrultusundan bakanlar, Türkiye’nin asla başka ülkelerin iç işlerine karışmadığını düşünebilir ve söyleyebilirler, ancak öyle görünüyor ki bölge ülkeleri böyle düşünmüyor. Haklılığı ya da haksızlığı bir yana, Suudi aklı şöyle düşünüyor: “Hem bizimle ilişkilerini düzeltmek istiyor hem de bizim Yunanistan’la yapma kararı aldığımız ortak tatbikatı eleştiriyor.”
Kaldı ki S. Arabistan ile ilişkileri normalleştirme bir yana, koşulları yerine getirilmezse Riyad, ilişkilerin daha da gerilmesini beraberinde getirecek adımlar atabilir. Örneğin, S. Arabistan’ın Mekke ve Medine’deki Türk okullarını kapatma kararı, Riyad’ın ilişkileri geliştirmeye hiç de öyle hevesli olmadığını gösteriyor. Türkiye’nin hasmı olan Yunanistan’la son dönemde yakınlaşma çabaları içine girmesini de yine aynı bağlamda değerlendirmek mümkün.
Sorun sadece okullarla sınırlı değil... Londra’da yayınlanan Rayu’l Yevm gazetesinin haberine göre S. Arabistan’daki şirketler son birkaç günde toplam 12 Türk konteynerini iade etti ve yönetim boykot kampanyalarıyla Türk mallarının alımını engellemeye devam ediyor. Suudi pazarı hâlâ Türk mallarıyla dolu ancak giderek artan boykot baskısı büyük maddî kayıplara yol açabilir. Zira Türk malları aylardır limanlarda bekletiliyor ve Türk iş insanlarının yaşadığı mağduriyeti giderecek bir mekanizma bulunmuyor. Türkiye’nin S. Arabistan’dan yaptığı ciddi bir ithalat olmadığı için misillemede bulunma gibi bir durumu da yok.
Bir başka önemli nokta, Türkiye, her ne kadar “Kaşıkçı cinayetiyle ilgili biz hiçbir zaman Suudi yönetimine suçlama yöneltmedik” şeklinde hiç de gerçekleri yansıtmayan bir açıklama yaparak MBS’nin gönlünü almak istese de, ABD Başkanı Biden’ın MBS’ye yönelik bir yaptırım ya da cezalandırma girişiminde bulunmaya cesaret edememesi, Türkiye’nin bu “gönül alma girişimi”ni önemsizleştiriyor. Suudiler, Biden yönetiminin MBS ile çalışma kararı aldığını, dolayısıyla Riyad yönetiminin Ankara ile ilişkilerini düzeltmeye mecbur olmadığını düşünüyorlar.