Tarih: 27.12.2017 14:09

Ankara romanı üzerinden modernleşme maceramız (I)

Facebook Twitter Linked-in

akup Kadri Karaosmanoğlu´nun 1934 yılında yayınladığı Ankara romanını yeniden okumaya başladım. İlkini  tam olarak ne zaman okuduğumu hatırlamıyorum. Birkaç yıl önce Claude Farer´in Ankaralı Dört Hanım romanını okurken Yakup Kadri´nin Ankara romanını hayal meyal hatırlayınca ilk fırsatta tekrar okuyacağım diye  kendime bir ev ödevi verdim.

 

 

 
MAKALEYİ SESLİ DİNLEMEK
İÇİN TIKLAYIN

 

 

48 saatlik Ankara seyahatinde Notus´un 67. sayısında Engin Kılıç´ın yazmış olduğu ?Türk Ütopyası: Siyasetin Koltuk Değneği? isimli makalesini okuyunca,  şimdi Ankara romanı için uygun bir zaman diyerek romanı elime aldım. (Elektronik kitap okuyucu ile seyahat etmenin zevki. Çantanızda ağırlığı olmaksızın onlarca kitap ile dolaşabiliyorsunuz.)

İlk okuyuşumda Ankara romanının bir ´ütopya´ olarak yazıldığını hiç fark etmemiştim.

Romanın ilk iki bölümü Türkiye´nin ve Selma´nın değişen hayatını, Selma´nın eşlerinin muhiti üzerinden anlatıyor. Selma, roman boyunca üç defa evlenecek, ´ideal aşk´ı Cumhuriyet ideallerine sonuna kadar bağlı, kendinden bir hayli küçük muharrir Neşet Sabit´te bulacaktır.

Nazif Bey ile evli iken Yüzbaşı Hakkı ile sohbet etmekten zevk alan Selma Hanım, Hakkı Bey ile evli iken de muharrir Neşet Sabit´in sohbetinden zevk alacaktır.

Yakup Kadri´nin 1934´ten 1942´ye, gelecek tasavvurunu nasıl inşa ettiği hakkında bilgi sahibi olduğumuz bölüm, üçüncü bölüm. Ne ki romancının sezgisel görüşü güdük kalmış, roman yayınlandığında değil, ama roman yayınlandıktan sadece 4 yıl sonra, Gazi´nin Cumhuriyet´in 20. yılını kutlama şenliklerine katılışını tasvir eden satırlar anlamsız/geçersiz olmuştur.

Yakup Kadri, ?Ben o zamanlar, bir gün gelip öleceğini aklımdan bile geçirmediğim Atatürk´ün öncülüğü ve rehberliğiyle bu ideal Türkiye´ye yirmi yıl içinde varacağımızı umuyordum.? diyecektir.

 Ankara´nın ilk iki bölümü, 1920´lerin tasvirini yapması açısından sosyolojik olarak kıymetli. Birinci bölümde Selma, bankacı Nazif Bey ile evlidir, eşinin tayini dolayısıyla Erenköy´den Ankara´ya gitmiş, Ankara´da bakımsız bir evde kiracı olarak yaşamaya çalışmaktadır. Ev sahibinin yaşlı bir annesi iki karısı vardır. Yakup Kadri´nin Yaban romanındaki erkek kahramanın yaşadığı yabancılığı Ankara romanında Selma, ev sahibi ve karıları üzerinden yaşamaktadır.

Bankacı Nazif Bey´in muhitinden Yüzbaşı Hakkı Bey, mebus Murat Bey ve Şeyh Emin, Milli Mücadele Dönemi ile Cumhuriyet Dönemi arasındaki hızlı değişimi kendi hayatları üzerinden sergileyen kişiler olarak romanın ilk iki bölümünde varlıklarını koruyacaklardır.

Birinci bölüm İstanbullu çıtkırıldım Selma´nın Milli Mücadele iklimiyle dolan kalbiyle Ankaralı olup Milli Mücadele´ye hastabakıcı olarak katılışı ile sonlanır. Selma yaralı askerlere bakabilmek için işgal tehlikesi altındaki Ankara´dan ayrılmak istemezken, oldukça mızmız bulduğu ve kendi canından başka bir şey düşünmeyen eşi Nazif Bey, ´canının kıymetini bilen´ diğerleri gibi Kayseri´ye kaçacaktır.

Romanın birinci bölümde Milli Mücadele ruhu ile bir araya gelen Selma ile Hakkı Bey´in ikinci bölümde evlenmiş olduğunu görürüz. Milli Mücadele kazanılmış, birinci bölümün kahraman yüzbaşısı Hakkı Bey, ikinci bölümde Miralay Hakkı Bey olmuştur. Miralay Hakkı Bey, idealist, kahraman kimliğinden eser kalmamış sığ bir Batı hayranı olarak balodan baloya koşan; kendisinin yabancı kadınlarla, karısının yabancı erkeklerle dans etmesinden gurur duyan, lüks içinde yüzen hayatı için, yabancı şirketlerin adamlarından  ´komisyon´ alan bir adama dönüşmüştür.

Miralay Hakkı Bey, karısının yabancı erkeklerin kollarında dans etmesinden mesut olurken ta en başından beri Selma´ya ilgi duyan Neşet Sabit ise Selma´nın bu haline kızmaktadır:

 ?Bir dakika evvel, o kadar candan konuşup anlaştığı bu kadına, şimdi sadece, kızıyordu. Niçin? ?Lüzumundan fazla samimi.? dediği için mi? Dansa kalktığı için mi? Bilmiyordu. Herhalde, bildiği bir şey varsa, bu kadından, dans ettiği esnada, sıtkı sıyrılmakta, onu da tıpkı öbürleri gibi yapmacıklı, yavan ve soğuk bulmakta oluşudur.? (s. 144) 

Yakup Kadri, ?Öbürleri? derken kimi kast etmektedir? Romanda Selma´dan başka ´özne´ kadın yoktur. Selma´nın özneliği ise her devirde başka bir adamla evlenmiş olması üzerinden inşa edilmekte, her defasında inşa yarım kalmaktadır. Selma Hanım ve evlilikleri üzerinden devam edeceğim, ama şimdi yılbaşı balosunun tasvir edildiği satırlarda demir atalım: 

?Bu kış, Noel ve yılbaşı balolarına, Ankara´da her seneden daha zevkli bir hazırlanış vardı. Çünkü, bu eğlenceler, henüz açılmış olan Ankara Palas´ın büyük hall ve salonlarında yapılacaktı. Buranın bin kişiden fazla davetli alabileceği söyleniyordu. Onun için, birçok ailelerin daha iki ay evvelinden  İstanbul terzilerine taşındıkları görülmeye başlandı.? (İletişim yay., 32. baskı, s.109) 

´Ankara sosyetesi´ şık kıyafetlerle Ankara Palas´a akın ederken Ankara´nın yerlileri ve köylüleri sinema seyreder gibi gelenleri seyretmektedir. Gelenleri otomobillerinden inip merdivenleri çıkana kadar seyretmekte, fakat içerde ne olup bittiğini bir türlü anlayamamaktadırlar. En çarpıcı olan da yatacak bir yer bulamadığı için  Ankara Palas´ın yakınlarında  bir yerde  yorganın içinde uyumaya çalışan köylünün halidir: 

?Sekiz saatlik yoldan gelirim;? dedi. ?Handa bana yer vermediler. Bir kahveye gireyim dedim, sokmadılar. Dolaşırken, karşıdan buranın ışıklarını gördüm. Bir de baktım, ahali toplanmış. Belki bizim köylülerden birine rast gelirim.? dedim.? (s. 112)

Köylü derdini ayağına basan köy imamına anlatmıştır. İmam köylünün halini anlamış mıdır? İmam sadece içerde, o balo salonunda ne olduğunu öğrenmeye odaklanmıştır. Ama kendisini yorganlı köylüden üstün görmektedir. İmam en azından otelin ne olduğunu bilmektedir.

Oteli konak zannedip kimin olduğunu soran ´yorganlı köylü´ ye kızacak, ?Tövbe yarabbi, tövbe yarabbi... Burası otel, otel be. Hani, senin anlayacağın alafranga han.? diyecektir.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —