Ankara Ankara güzel Ankara
Seni görmek ister her bahtı kara
***
Memleketimin sorunlarını anlatmak üzere Ankara´daki yetkililerle görüştüm.
Sahipsizliğimizi bir bir anlattım.
Bana, açık ve net konuş! Ne istiyorsun? dediler.
Ben de, kendilerinden 50 yıllık birikmiş alacağımızın olduğunu ve onu tahsil etmeye geldiğimi söyledim.
***
Bana, ülkenin içinde bulunduğu bu zor ve birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz günlerde 50 yıllık borcumuzu bir defada ödeyemeyiz, bunun başka bir hal çaresini söyle dediler.
Ben de kendilerine, bunun farkındayım, bunun için size bir güzellikte bulunacağım deyince çok sevindiler.
***
Sonra da karşılarında saf bir Anadolu çocuğu olduğunu sanarak beni tongaya düşürmek istediler.
Bütün tekliflerine gülüp geçerek, içinde bulunduğunuz vehametin farkındayım, alacağımızı bir defada tahsil yoluna gittiğimizde devletin büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalacağını biliyorum.
Bunun için 50 yıllık alacağımız olduğu yerde dursun, şimdilik sadece faizine denk gelecek hizmetler istiyoruz dedim.
***
Faiz kelimesini duyunca birden irkildiler. Ellerine bir büyük koz geçmiş gibi üste çıkmaya çalıştılar.
Nasıl yani, faiz haram değil mi? dediler.
Ben de, hizmet olarak gelirse durum değişir, dilerseniz bunu zamanın fetvakârlarına sorabilirsiniz, onlar size uygun bir kılıf bulur dedim.
***
Nasıl bir hizmet bekliyorsunuz? dediler.
Kendilerine, Adıyaman´ın kurtuluşunun Gölbaşı Adıyaman arası hızlı tren seferleri ile mümkün olabileceğini söyledim.
Aralarında fiskos fiskos ettikten sonra bana, iyi de Adıyaman´a kadar hızlı tren yok ki Adıyamanla Gölbaşı arası olsun dediler.
Ben de bunun kendi sorunları olduğunu, dilerlerse kanun hükmünde bir kararname ile bunu çözebileceklerini söyledim.
Kanun hükmünde kararname teklifimi duyunca süt dökmüş kediye döndüler, ne diyeceklerini şaşırdılar.
Sonra da bana, bu yüksek hızlı tren şimdilik bir kenarda dursa da onun yerine normal tren hattı koysak olmaz mı? dediler.
***
Ben de kendilerine Adıyamanlıların her şeyin en hızlısına en iyisine en güzeline layık olduklarını, dolayısıyla normal trene razı olmayacaklarını ve kendilerini ikna etmemin zor olduğunu söyledim.
***
İşin içinden çıkamayacaklarını anlayınca, yahu sizin başka derdiniz yok mu, her bir meseleniz halloldu da bir tek hızlı treniniz mi kaldı?
Yüksek hızlı tren gelince ırgatlıktlan mı kurtulacaksınız?
Suya mı kavuşacaksınız?
Sulu tarıma mı başlayacaksınız?
Komşu illere otobüslerle mi gidip geleceksiniz?
teşvik kapsamında Urfa´yla aynı şartlara mı sahip olacaksınız?
Yüksek hızlı tren hangi bir derdinize derman olacak? Diye sorduklarında adamların cin eniği gibi her şeyin farkında olduklarını anladım.
***
Madem bunları biliyorsunuz, madem çektiğimiz sıkıntıların farkındasınız öyle ise neden çözüm arayışına girmiyorsunuz? Dedim,
biraz da sesimi yükselterek.
Önemli olan sizin bunları bilmeniz. Bizler rutin olarak Adıyaman´a gelip gidiyoruz fakat sizler hep kuyruğunuzu dik tutuyorsunuz.
Türkiye´nin en sorunsuz vilayeti gibi bizleri karşılıyorsunuz.
Bir derdiniz, bir eksiğiniz, bir sorununuz var mı? devlet olarak ne yapabiliriz? diye sorduğumuzda, her defasında, hâşâ begim ne derdimiz olabilir ki? Sağlığınıza duacıyız demekten başka bir şey demiyorsunuz.
Üstüne üstlük bir de bizi her gördüğünüzde pişmiş kelle gibi sırıtıyorsunuz.
Baktım işler içinden çıkılmayacak bir hale geliyor mevzuyu tekrar yüksek hızlı trene getirdim.
Sen hiç yüksek hızlı trenle seyahat ettin mi diye sordular? Ben de, hayır dedim.
Öyleyse bir test et bakalım, hoşuna giderse bunu tekrar düşünebiliriz dediklerinde, kendilerine hak verdim ama sorunlarımızın çözümünün Ankara´da değil bizatihi Adıyaman´da olduğunu anladım.
Fakat sizlere söz verdiğim gibi Ankara´ya laf anlatamazsam derdimizi Marko Paşaya anlatmak üzere İstanbul´a gideceğimi söylemiştim.
***
Öyle de yaptım.
Lakin Istanbul dediğin kuru gürültü, kocaman bir davul. Her ne kadar sesi dışarıdan güzel gelse de içeri girildiğinde öyle olmadığı anlaşılıyor.
Kaldı ki, Marko Paşa diye birini de göremedim.
Görseydim durum değişir miydi emin değilim.
Ama şundan eminim; sorunlarımızın çözümü uzaklarda değil kendi içimizde.
Başkalarına dert anlatmak yerine derdimizi kabul edersek sorunlarımızın üstesinden gelebiliriz.
Değilse ne derdimizi anlatacağımız ne de bizi dinleyecek bir Marko Paşa bulmamız mümkün görünmüyor.
...
Geçen yıl bugün Ankara - İstanbul seyahatimden elim boş döndüğümdür...
***
Geçen yıl bugün dediğim iki yıl önce bugün oluyor...