Andrey İsaev; Çarlıktan komünizme, Lenin'den Trump'a: Rus resmi

Rusya tarihine her zaman ilgi duyan ve tarih konulu birçok tabloya imza atan ressam Glazunov'a halk arasında “Rusya’nın SSCB Büyükelçisi” lakabı verildi.

Andrey İsaev; Çarlıktan komünizme, Lenin

Rusya tarihine her zaman ilgi duyan ve tarih konulu birçok tabloya imza atan ressam Glazunov'a halk arasında “Rusya’nın SSCB Büyükelçisi” lakabı verildi. SSCB dağılınca Glazunov’un siyasi vizyonunun 'monarşist' olduğu öğrenildi. 'Sınıfsal ayrıcalık' prensibini benimseyen ressam, demokrasi ve hak eşitliğini inkar ediyordu.

Rusya’da çizilen ilk resimler ikonaların sanatsal değerini keşfeden ve insanlığa takdim eden ressam ve kültürolog İgor Grabar oldu. Yoksa ikona bir sanat eseri değil, Tanrı, melek ve azizlerin yaşadığı “ilahi dünyaya açılan bir pencere” olarak algılanıyordu. İlahi dünya söz konusu ise insanoğlu seyirci (özne) olamaz, karşıdan seyredilen (nesne) olur. İkonanın ters perspektifi, orantısız figürleri, düzlemsel kompozisyonu bu durumdan kaynaklanır.

Hıristiyanlıkla birlikte Bizans’tan Rusya’ya gelen ikonografi kutsal sayılan şablona dokunmadan havasını değiştirdi. Bizanslı ressamlar daha çok Eski Ahit uyarınca “Tanrı’dan korkulur” prensibine sadık kalırken Rus meslektaşları İncil’e göre “Tanrı sevilir” diyordu. Andrey Rublev’in (1360?–1428) şaheseri “Üçler” bu tezin en iyi örneklerinden biriydi.

Andrey Rublev, Üçler

18’inci yüzyılın başında Büyük Petro’nun başlattığı, “Batıcılık” hareketi sanatı da etkiledi. Avrupa’dan resim satın alınıyor, yabancı ressamlar Rusya’ya davet ediliyor, Rus gençler Avrupa’ya resim öğrenmeye gönderiliyordu. Zamanla St. Petersburg’da Güzel Sanatlar Akademisi açıldı. Büyük Katerina’nın topladığı koleksiyon bir süre sonra Hermitage Müzesi’ne dönüştü.

Yavaş yavaş ikonografik şablon yerini modern yaklaşıma bıraktı. O zamana kadar Rönesans’tan yola çıkıp Maniyerizm ve Barok üzerinden asrın ortasına doğru Klasisizm ve Rokoko’ya varan Avrupa sanatı ile tanışan Rus ressamlar, yapıtlarında sık sık bu stilleri karıştırır, aynı anda uygulardı. Bu da Avrupa’da haklı olarak “öğrenci kompleksi” diye algılanırdı.

Modern, yani Avrupa üslubu resmin “atası” İvan Nikitin (1690-1742) İtalya’da resim öğrendi, Rusya’da şöhret kazandı ama başpiskopos ile dalga geçtiği gerekçesiyle hapse girdi ve Sibirya’ya sürgüne gönderildi. Sekiz yıl sonra affedilen ressam St. Petersburg’a dönerken vefat etti.

Rusya İmparatorluğu gibi otoriter bir yönetime sahip ülkenin sanat dünyasında Klasisizm’in uzun süre hakim olması doğaldı. Rusların cüreti ve macera severliği de Romantizm’e biraz yer açtı. Bu iki eğilimi yapıtlarında birleştiren Karl Brüllov (1799-1852) çağdaş hayatta ‘ideal insan’, ‘ideal duygu’ ve ‘ideal tutku’ bulamazken geçmişin kahramanlarına ve olaylarına yöneldi, onları yüceltti. Bununla beraber devlet büyüklerinin portreleriyle hayatını kazanmayı ihmal etmedi.

Din, Rusların hayatında, dolayısıyla da güzel sanatlarda büyük yer tuttu, İncil hemen her ressamın ilham kaynağı durumuna geldi. Dini konular ressamlardan özen ve titizlik ister, ‘kusursuz’ eserler yaratma gayretine sevk eder. Bu yüzden Aleksandr İvanov (1806-1858) “İsa’nın Halka Görünmesi” üzerine aralıklarla da olsa yirmi yıldan fazla çalıştı.

Aleksandr İvanov, İsa’nın Halka Görünmesi

Ataları 18’inci yüzyılda Rusya’ya Anadolu’dan gelen, Kırım’da doğan ve “saf” Romantizm’in nadir taraftarlarından olan İvan Ayvazovskiy (Ovanes Ayvazyan, 1817-1900) tam deniz aşığı idi. Çağdaşlarının dediğine göre ressam yapıtın konusuna pek önem vermezdi, yeter ki tabloda deniz dalgaları çizebilsin. Sultan Abdülaziz ile arkadaş olan Ayvazovski, Dolmabahçe Sarayı’nda uzun süre misafir kaldı ve 30 civarında İstanbul ve İstanbul Boğazı resmi çizdi.

Ressamın inanılmaz “çalışma randımanını” ve çizdiği tabloların aşırı gösterişliliğini Aleksandre Dumas’nın verimliliği ile kıyaslayan Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, Ayvazovski’nin birçok resmine hayran kaldığını itiraf etti.

19’uncu yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan sosyal-devrimci Narodniçestvo (Halkçılık) hareketi ile “uyandırılan” ve “Geziciler” adı altında bir topluluk oluşturan İlya Repin, Vasiliy Surikov, Viktor Vasnetsov, Arhip Kuindji gibi ressamlar “akademik ressamlıktan” ayrıldığını ilan edip Realizm eğiliminin ortaya çıkışının habercisi oldu. O zamanki Rusya’da Klasisizm’den Gerçekçiliğe kaçış bir nevi devrimcilik sayılıyordu.

Ne var ki aynı dönemde başta Fransa olmak üzere Avrupa yeni “sanat dili” arayışına daldı. Rus entelektüelleri çoğu zaman yaptıkları gibi Avrupa’yı takip ettiler ve ressamlar Empresyonizm’in yerini alan modern akımları benimsedi.

Nikolay Roerich’in (1874-1947) soyadı Eski-İskandinavca “şöhret zengini” anlamına gelen ‘rörich’ kelimesinden geliyordu. Ressamlığın yanında felsefe, yazarlık ve arkeolojiye kendisini adayan Roerich, eşi ile beraber Agni Yoga adında mistik bir felsefe ekolünü geliştirdi.

Ekim Devrimi’nden sonra Rusya’dan iltica eden Roerich, gizemli Şambala’yı ararken Orta Asya, Tibet ve Uzak Doğu’ya birkaç seyahat yaptı, mason, teozof ve Bolşeviklerle temas kurdu. Lenin’e “Mahatma” diyor, komünizmi Budizm ile bağdaştırmaya çalışıyordu. Hindistan’a yerleşen ressamın SSCB vizesi için defalarca yaptığı başvuruları hep geri çevrilmişti.

Realizm’den tamamen vazgeçmeyen Roerich gittikçe Sembolizm’e daha yakın duruyor, çizdiği tablolara “öykü” ve “meditasyon aracı” gözüyle bakıyordu.

Nikolay Roerich, Şambala Destanı

Domenikos Theotokopoulos El Greco lakabı ile nasıl büyük “İspanyol” ressamı oldu ise Mikalojus Konstantinas Čiurlionis (1875-1911) da öyle büyük bir “Rus” ressam ve bestekar oldu. Babası Litvanyalı, annesi Alman olan Čiurlionis’in evinde Lehçe konuşuluyordu.

“Sembolik Art Nouveau” tarzını kullanan ressam, tablolarında halk el sanatı, Japon, Eski Mısır ve Hindistan sanat geleneklerine yer verdi. Herkese nazik ve sakin davranan Čiurlionis sadece, “Bu resminizin anlamını açıklar mısınız?” sorusuna dayanamaz, ‘çıldırırdı’.

Mikalojus Konstantinas Čiurlionis, Krallar Masalı

Rus Avant-Garde sanatı dünyada bilinir, tutulur ve iyi de satılır. Vasiliy Kandinsky, Marc Chagall, Kazimir Malevich, Mihail Larionov, Natalya Goncharova, Vladimir Tatlin uzun yıllar açık artırmaların göz bebeği oldular.

Figüratif ressamlığı inkar eden ‘Avant-Garde’lar sürekli yeni renk ve şekil arıyor ve icat ediyor, geleceği düşlüyordu.

Marc Chagall Bir Şehrin Üzerinde

Klasik sanat dünyayı yansıtırken Avant-Garde eski dünyayı kırarak yenisini kurmaya çalıştı. Bomboş, cansız ve düz ama içinde her şeyin tohumunu içeren ve her şeyin başlangıcı olabilen “sıfır formu” olarak “Siyah Kare” gibi.

Fütüristler başta olmak üzere Avant-Garde’ların çoğu, evrensel toplumsal değişim saydıkları Ekim Devrimi’ni memnuniyetle karşıladı. Tıpkı İtalyan Fütüristlerin faşizmi karşılaması gibi. Rusya, İtalya ve Almanya’da kurulan “cesur yeni dünya” da önce Fütüristlere yüz verdi, onun ardından Neo-Ampir’i tercih etti. Çünkü her imparatorluğun “empire”a ihtiyacı vardı.

Sovyet Rusya’da klasik Realizm ekolünün beslediği Ampir, “Sosyalist Realizm” şeklini aldı ve en baştan daha çok görsel propaganda aracı olarak finanse edildi. “Doğru ressamlar” belki en zengin Sovyet vatandaşları idi. Bunların yanı sıra ‘Non-konformist’ adı ile alternatif akımlar gelişti, arada sırada Non-konformist sergiler düzenlendi. Mesela 1962’de “under-ground” ressamlarının kurduğu ve Kruşçev’in ziyaret ettiği bir sergi Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesi Birinci Sekreteri ve SSCB Bakanlar Kurulu Başkanı tarafından “b.ktan” ve daha değişik “terimlerle” nitelendirilip kapatıldı. 1974 yılında Moskova’da bir parkta açılan sergi belediye tarafından kaldırıldı. Hızlı ve basit biçimde: Dozerle!

Yurt dışına göçe zorlanan Ernst Neizvestnıy ve Mihail Şemyakin o dönemin çocuklarıydı.

İlya Glazunov (1930-2017) onlara göre daha şanslıydı. Empresyonizm ve Ekspresyonizm’den etkilenen ama genel olarak akademik tarzdaki “Komünist Partisi’nin çizgisinden” pek uzaklaşmıyordu. Rusya tarihine her zaman ilgi duyan ve tarih konulu birçok tabloya imza atan ressama halk arasında “Rusya’nın SSCB Büyükelçisi” lakabı verildi. SSCB dağılınca Glazunov’un siyasi vizyonunun ‘monarşist’ olduğu öğrenildi. ‘Sınıfsal ayrıcalık’ prensibini benimseyen ressam, demokrasi ve hak eşitliğini inkar ediyordu.

Son yıllarında çizdiği tablolara sık sık “kitsch kokan” dense de Glazunov’un hayran sayısı pek azalmadı.

İlya Glazunov, Ebedi Rusya

Anketlere göre bugünkü Rusya’nın en tanınmış ressamı sayılan Nikas Safronov 1956 yılında dünyaya geldi. Daha çok akademik tarzda portre yapan ressam arada sırada Flaman Rönesans tarzında çalışıyor veya portre sipariş edenleri, kopyaladığı eski ünlü tablolara yerleştiriyor.

2016’da Donald Trump’ın portresini yapan Safronov, Beyaz Saray’ı Capitol ile karıştırdı. Sonradan fark etti ama ‘Trump kızmaz’ diye düzeltmedi…

 

Andrey İsaev kimdir?

Moskova Devlet Üniversitesi Türkoloji Bölümü'nden mezun. Rusya Bilim Akademisi Şarkiyat Enstitüsü ile Kazan Devlet Üniversitesi'nde çalıştı. Toplam 17 yıl çeşitli görevlerde Türkiye’de bulundu, Çin ve Hindistan’da çalıştı. Gazetecilik, araştırmacılık ve çevirmenlik yapıyor. RS FM radyosu kurucularından ve ilk genel müdürü.“Eski Çağ Türkiye tarihi” ve “Hint-Avrupa Mitolojisi: bir inceleme denemesi” adlı kitapları var.