Medeniyetlerin doğuşlarında ve gelişmelerinde büyük bir heyecan, enerji ve dinamizm göze çarpmıştır daima. Sonrasındaysa bir durulma ve duraksama…
İngiliz tarihçi Toynbee, günümüze değin dünyaya 26 medeniyet geldiğini, bunlardan bir kısmının ömrünü tamamlayarak bir tür eceliyle öldüğünü ve doğal ölümle hayatını tamamladığını, bir kısmınınsa erken ölümle son bulduğunu iddia eder. Diğer yandan Rus asıllı Amerikalı sosyolog Sorokin ise uygarlıkları daha çok “düşünce, ideal ve duyarlık” özüne bağladığından, onların son bulmadığına kanidir.
Uygarlıklar, sebep-sonuç kanunundan etkilenirler kuşkusuz. İslam uygarlığının bu yüzden çok parlak dönemler geçirmesi gibi durgun dönemleri ve bugünkü gibi bulanık ve içinden dışından kanayan dönemleri de olmuştur hep.
Bir düşüş olduysa, bunun nedenleri üzerinde düşünmek her aydının görevidir. Bu düşünmeler, sadece geçmiş üzerine teorik düşünmeler değil, bugüne ve yarına ışık tutma ve ışık bulma araştırmaları olmalıdır.
İslam dünyasının düşüş sürecine girmesinde, bir yerde dünyaya doymanın da payı vardır. Abbasiler döneminde (750-1258) eşsiz refah ve barış içinde yaşayan Müslümanlar, dünya nimetleri bakımından “doyma” noktasına varmışlardı. Endülüs medeniyeti de (711-1492) dünyaya dönük yanıyla adeta bu dünyada cenneti gerçekleştirme derecesinde bir refah, incelik ve zenginliğe erişmişti. (Osmanlı’da ise durum biraz farklılık göstermektedir)
Pakistanlı Muhammed İkbal, Doğu ve Batı dünyalarının çekmekte oldukları sıkıntı ve hastalıkları çok isabetli bir şekilde tahlil eder. Doğunun yeteneği iyidir. Fakat o, bir yöneticiye ve iyi bir idareye muhtaçtır. Batıya gelince, güç ve enerjide çatlayacak kadar şişmiştir. Fakat imanın tadından ve serinliğinden yoksundur. Bugün İslam dünyası, mertlikleriyle hükümdarlara meydan okuyan o dev şahsiyetleri ve coşkulu kahramanlarını kaybetmiştir. Onların fakr ve züht hayatları, istibdadın canına okumaya yetmişti.
Kaynağı anarşizm olan Batı dünyası, insanlık hayatının olumlu ve olumsuz yanlarıyla dengesini kaybetmiştir. Amerika Birleşik Devletleri’nin son zamanlarda yaşadığı karışıklık ve kaos, Müslümanların gözlerinin açılmasına vesile olmalıdır. Dünyanın idaresini elinde bulunduran ve dilediği gibi tasarrufta bulunan bu devlet, çatırdamanın işaretlerini veriyor.