Geçtiğimiz günlerde Amerikan progressive medyasının amiral gemisi New York Times oldukça ilginç bir röportaja imza attı. Röportajı ilginç kılan, içerikten ziyade konuğun kendisiydi: demokrasiyi Amerika’dan tasfiye edilmesi gereken bir fenomen olarak gören ve merkezi monarşi savunan aşırı sağcı internet ideoloğu Curtis Yarvin.
Amerikan aşırı sağcı internet ideoloğu Curtis Yarvin.
Amerika’daki Progressive vs Conservative zıtlaşmasının artık bütünüyle geleneksel muhafazakarlık ile klasik anlamıyla sol liberalizm arasındaki çatışma temelinde şekillenmediği ortada. Yarvin gibi radikal internet bloggerları ana-akım üzerinde bir şekilde nüfuz kabiliyetine erişti. Yani, geleneksel ideolojik kategorilerin her geçen gün önemini yitirdiği bir dünyada, Amerikan muhafazakarlığı da bu süreçten payını alıyor.
Geleneksel Amerikan muhafazakarlığının demokrasi ve toplumsal normlara yaptığı vurguları reddeden yeni bir Alternatif sağ siyaset ile karşı karşıyayız.
Genç, karizmatik, anonim, seküler, rasyonel, eril, monarşist, demokrasi karşıtı ve dijital teknolojinin imkanlarını kullanmaya mazhar bir anti-ilerlemeci (anti-progressive) internet sağı, gelinen noktada ana-akım Amerikan siyaseti ve Cumhuriyetçi Parti içinde güçlü bir nüfuz alanına sahip.
Aydınlanmanın kozmopolit ve özgür toplum idealini benimseyen, ancak bir yandan da demokrasi ve eşitlik ideallerini reddeden hayli sofistike bu yeni sağ, Curtis Yarvin (Moldbug) isimli bir blogger tarafından kavramsallaştırıldı.
2007 yılında kurduğu Unqualified Reservations adlı internet sitesinde otoriteryen ve radikal liberteryen fikirleri biraraya getiren Yarvin, Donald Trump’la güçlü ilişkileri olan Amerikalı milyarder Peter Thiel ve Trump’ın Beyaz Saray’daki akıl hocalarından Steve Bennon da dahil olmak üzere Cumhuriyetçi Parti’deki birçok ismi etkilemeyi başardı.
Bu gözle görünür başarı, New York Times’ın geçtiğimiz günlerde Yarvin ile demokrasi üzerine yaptıkları röportajda da kendini tasdik etti.
Yarvin, internet üzerinden dolaşıma sokulan radikal sağ fikirlerin ne denli etkili olabileceğini göstermesi açısından hayli önemli bir figür. Bu yüzden onun fikirlerinin bir portresini ve analizini sunmak, internetin delhizlerinden ana-akıma taşınan seküler, rasyonaliteye önem veren, dinle mesafelenen ve dijital teknolojinin imkanlarını kullanarak geleneksel Amerikan muhafazakarlığını reddeden bu alternatif sağı anlamak için iyi bir başlangıç olabilir.
Bir Slikon Vadisi Liberteryeni: Curtis Yarvin
1973 yılında, Ivy League ve Dışişleri Bakanlığı ile bağlantılı, yüksek eğitimli ve seküler bir Yahudi ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Yarvin, çocukluk yıllarının bir bölümünü Kıbrıs’ta geçirdi. 1985 civarında ABD’ye döndükten kısa bir süre sonra, Johns Hopkins Üniversitesi’nin üstün yetenekli gençler için düzenlediği Matematiksel Yetenekleri Geliştirme programına katılmaya hak kazandı. 1988 yılında üniversiteye adım atan Yarvin, 1992 yılında Brown Üniversitesi’nden mezun oldu.
Yarvin’in düşünce dünyası, 1980’ler ve 1990’larda Silikon Vadisi’nin tech kültüründen etkilendi. Yarvin’in daha sonraları reddedeceği ilk düşünce sistemi, Silikon Vadisi’ndeki high-tech kültür içinde baskın bir ideoloji haline gelmiş olan liberteryenizmdi.
Liberteryenizmin rasyonaliteye ve rekabete dayalı toplumsal tasavvurunun, Slikon Vadisinin sistem odaklı ve mekanik kültürü içinde yetişen mühendisleri cezbetmesi pek de şaşırılacak bir şey değil.
Joshua Tait, Slikon Vadisi, liberteryenizm ve tech-culture arasındaki ilişkiyi Yarvin’in düşünce sistemi bağlamında şöyle yorumluyor:
Bu açıdan bakıldığında, Yarvin’in kurguladığı sağ siyasetin Hristiyanlıkla mesafelenen rasyonel ve seküler yapısı, bu tekno-liberteryen çerçeve üzerinden net bir biçimde anlaşılmaktadır. Öte yandan, kavramsallaştırdığı sağ siyaset içinde belirginleşen bu “liberteryen sapma”, son kertede liberteryenizmi otoriteryen bir formla birleştirmeyi amaçlayacaktır: Yarvin için liberteryenizm, otoriter bir siyasal yönetim biçimi ile birleştirilmediği sürece son derece etkisiz ve hatta yıkıcı bir toplumsal yapıya kapı aralamaktadır.
Demokrasiyi Reddet, Düzeni Kucakla
Yarvin’in liberteryenizmi otoriteryenlik ile birleştirmeyi amaçlayan anti-demokratik siyasi tasavvuru, Hans-Hermann Hoppe’nin 2001 yılında yayınladığı “Democracy: The God that Failed” adlı kitabındaki temalardan etkilenmiştir. Moldbug için demokrasi, Hoppe’nin de iddia ettiği üzere, medeniyetimizin iflasına yol açacak bir politik sarmalı beslemektedir.
Yarvin’e göre, rızaya dayalı siyaseti fetişize eden sol siyaset, bireylerin rızaya dayanmayan bir siyasal yönetimin tadını çıkarabilme ihtimallerini gözardı etmektedir. Bu yüzden monarşi, demokrasiye kıyasla anlamlı bir alternatif olarak ortaya çıkmaktadır. Liberteryenizmin özgürlüğe yaptığı vurgunun politik olarak somutlaşması ancak monarşist bir çerçevede mümkündür.
Bu bağlamda Yarvin’in çağdaş Amerikan siyasetine yaptığı eleştiriler, onun monarşist ve anti-demokratik siyasi çerçevesini net bir biçimde somutlaştırmaktadır. Ağustos 2009’da yazdığı bir yazısında, “Bugünün Amerika’sı hakiki bir kamu düzeninin ne demek olduğuna ilişkin hiçbir fikri olmayan bir yapıdadır” diye belirtmektedir.
Unqualified Reservations’da yayınlanan “Democracy as an Adaptive Fiction” adlı makalesinde, Yarvin demokrasi ile ilgili daha detaylı yorumlar yapmaktadır:
Bu hususta, Yarvin’in demokrasi karşıtı fikirleri Amerikan siyasetine bakışını güçlü bir biçimde şekillendirmektedir. Bu görüşler şöyle özetlenebilir:
Bu açıdan bakıldığında, Yarvin küresel radikal sağın evrensel olarak sergilediği şu iki temayı kendinde gösteriyor:
Öte yandan, burada Yarvin’i radikal sağın birçok ideoloğundan ayıran bir nokta mevcut: (1) Yarvin, liberal demokrasiye alternatif olarak bir tür doğrudan demokrasiye dayalı bir sağ-popülizm inşa etmeyi amaçlamıyor. Aksine, (2) monarşist ve (3) kamu rızasına dayalı olmayan bir politik dil inşa ederek (4) sağ-popülizm ile de mesafeleniyor. Yarvin’in bağlı olduğu politik çizgiyi betimleyen Neo-ReactionX (NRx), bu açıdan radikal sağ internet çevrelerinde özgün bir yer kaplamaktadır.
Trumpizm ve NRx
Burada aktarılan hikaye göz önüne alındığında, Donald Trump ve çevresindeki birçok kişinin ilerici elitler (progressive elites) olarak gördükleri isimlere yönelik eleştirilerinde NRx ile ortaklaştığı görülmektedir.
Politico’ya göre, Breitbart’ın yönetim kurulu başkanı ve Trump’ın danışmanı Steve Bannon, Yarvin’in çalışmalarını okumuş ve bunlara hayranlık duyduğunu belirtmiştir. Bannon, tıpkı Yarvin gibi liberal teknokratların ‘Batı Medeniyeti’ni yok ettiğini düşünmektedir.
Öte yandan, geleneksel muhafazakarlık halihazırda zaten bu türden eleştirileri dolaşıma sokacak ideolojik mühimmatlara sahip olduğu için Cumhuriyetçi Parti içindeki figürlerin NRx’e ihtiyacı olup olmadığı sorgulanabilir.
Ancak geleneksel muhafazakarlığın tam tersi istikamette hareket ederek son derece bireyci temalar barındıran; ulusal, dinsel ve yerel kimlikleri siyaseten benimsemeyen bir alternatif sağ siyasetin Cumhuriyetçi Parti içindeki birçok isim tarafından takdir gördüğü bir gerçekle karşı karşıya olduğumuz gerçeği de ortada.
Bundan 20 sene önce kamusal ölçekte dikkate alınmayacak türden fikirlerin ana-akımlaştığı ve progressive medyanın amiral gemisi New York Times’ın Yarvin’le röportaj yaptığı bir dönemdeyiz. Belki de yakın bir gelecekte liberallerin ve solcuların eleştireceği türden milliyetçi, popülist ve her şeye rağmen anayasallık savunan bir geleneksel muhafazakarlığın yerini çok daha tehlikeli ve açıktan demokrasi karşıtlığı yapan bir sağ siyaset alacaktır.
Kaynak: serbestiyet.com