ABD’de 8 Kasım’daki ara seçimler sadece “Demokratlar” ve “Cumhuriyetçiler” arasında bir yarış değil. Seçimler her iki partinin merkezci kanatlarıyla uçtaki kanatları arasındaki rekabetleri de içeriyor. Parti içi rekabet daha çok Cumhuriyetçiler arasında keskin bir ayrışmaya işaret ediyor. Cumhuriyetçi Parti “Trumpçılar” ile “AnaAkım /Merkezci kanatlar” halinde ikiye bölünmüş halde. Trumpçılar daha çok “Temsilciler Meclisi”ne, merkezcilerse daha çok Senato’ya odaklanmış görünüyorlar. Halihazırda Demokratlar az bir farkla da olsa Temsilciler Meclisi ve Senato’yu kontrol ediyorlar. Ara seçimler bu tabloyu değiştirebilir.
Cumhuriyetçiler’in ana akım kanadına Senato Azınlık Lideri Mitch McConnell öncülük ediyor. Temsilciler Meclisi Azınlık Lideri Kevin McCarthy ise merkezci olarak bilinmesine karşın Trump’ın parti tabanı üzerindeki nüfuzunu sürdürmesi sebebiyle Trump’çılarla iyi geçinmeye çalışıyor. Cumhuriyetçiler Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu kazanırlar ise büyük ihtimalle McCarthy Meclis Başkanı olacak. Bu yüzden McCarthy’nin Trump’ın desteğine ihtiyacı var.
Senato’da Demokratlar ve Cumhuriyetçiler eşit sayıdalar. Demokratlar’ın en az bir koltuk kaybetmeleri durumunda Senato’da çoğunluk Cumhuriyetçiler’e geçecek. Böylece Senatör McConnell, “Senato Çoğunluk Lideri” olarak gücünü yeniden tesis edebilecek. Bu yüzden McConnell Senato’daki Cumhuriyetçiler’in elindeki fonları geniş bir alana yaymak yerine daha çok kritik eyaletlerde kazanma ihtimali olan Senato adaylarına yönlendirmeyi tercih etti. Cumhuriyetçiler Kongre’nin iki kanadında da çoğunluğu sağlamaları halinde Temsilciler Meclisi’nde Trumpçılar, Senato’daysa McConnell’ın temsil ettiği merkezciler öne çıkacaklar.
Demokratlar arasındaysa partinin liberal ana akım kanadıyla daha soldaki radikal kanatları arasında bir yarış var. Ön seçimlere de kanatlar arasındaki bu rekabetler damgasını vurdu. Amerikan siyasetinin kriziyse iki partinin merkezci kanatlarının gücünü yitirmiş olmalarından kaynaklanıyor. “Sağ popülizm” ve “Sol popülizm” her iki partiyi de kuşatmış görünüyor.
Amerikan siyasetinin derinleşen kutuplaşmasına rengini veren “kültür savaşları”ysa daha çok iki partinin uçtaki kanatları arasında cereyan ediyor. Uçlardaki savaşlar, her iki partiyi de geleneksel çizgilerinden uzaklaştırmakla birlikte seçmenlerini değiştirmeye de yöneltiyor tabii. 2020 seçimlerinde Trump “Siyahîler” ve “Latin” seçmenlerden önceki seçimlere kıyasla daha fazla oy almıştı. Keza Trump, “Beyaz işçi sınıfı”ndan da hatırı sayılır bir ölçekte oy almış idi. Oysa Demokratlar “Beyaz işci sınıfı”ndan daha fazla oy alıyordu. Trump’ın zuhuruyla bu destek giderek azalır iken kıyılarda yoğunlaşan zengin kesimler Demokratlar’a daha fazla oy verdiler. Demokrat Parti’nin sol popülist kanatlarıysa bu durumdan son derece rahatsızlar.
Haziran’da Amerikan Yüksek Mahkemesi’nin kürtajı anayasal hak olmaktan çıkaran kararının Demokratlar’a ara seçimlerde önemli bir argüman sağlayacağı düşünülüyordu. Aradan epeyce zaman geçti ve kürtaj tartışmaları sönükleşti. Kamuoyu araştırmaları enerji fiyatları ve enflasyonun öne çıktığını gösteriyor. Tabii ki bu durumdan Cumhuriyetçiler yarar sağlıyorlar.
2020 seçimlerinde Trump karşıtı bazı ünlü ana akım Cumhuriyetçiler Demokrat aday Joe Biden’ı desteklemiştiler. Ara seçimlerde de benzer girişimler söz konusu. Temsilciler Meclisi’nde önde gelen Cumhuriyetçilerden Liz Cheney, Ağustos’taki ön seçimlerde Trump’ın desteklediği aday karşısında yenilgiye uğramıştı. Cheney, Michigan eyaletindeki seçimlerde Demokrat aday Elissa Slotkin’i desteklediğini ilân etti. Cheney ayrıca, Arizona’da Trump’ın desteklediği vali adayının aleyhinde 500 bin dolarlık bir reklam kampanyası da başlattı. Cheney Arizona’da yaşıyor olsaydı kesinlikle Demokrat adaylara oy vereceğini söylüyordu.
Bazı eyaletlerdeki ön seçimlerdeyse Demokrat oldukları bilinen bağışçıların Trump’çı adaylara destek verdikleri söyleniyor. Ana akım Cumhuriyetçi seçmenlerin 8 Kasım’daki seçimlerde Trump’çı adaylara oy vermekten kaçınacakları gerekçesiyle bu bağışların yapıldığı söyleniyor.
Anketlerde öne çıkan bir diğer sonuç ise, Demokratlar’ın ve Cumhuriyetçiler’in büyük çoğunluğunun biribirilerini Amerika’yı yok edecek nitelikte bir tehdit olarak görmeleriydi. Öyle anlaşılıyor ki 8 Kasım seçimleri önceki ara seçimlerden çok daha hararetli geçecek.