Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Amerikan ‘idrak zafiyeti’

TAHA ÖZHAN'ın Karar'daki yazısı;

Amerikan ‘idrak zafiyeti’

Ankara Enstitüsü Araştırma Direktörü Taha Özhan “Biden’ın fiziksel olarak aleni olan kavrama ve ifade zafiyeti, Trump’ın aleni şarlatanlıkla ucuz demagoji, absürt iddialar ve zırvaya varan söylemleriyle birleşince, idrak zafiyeti her iki ismin ortak ‘zihinsel ahenksizliğine’ dönüştü” yorumunda bulunuyor.

Başkan Trump ekranın solunda, Başkan Biden ise ekranın sağında olacak. Yerleri yazı tura ile belirlendi. Her adayın soruyu cevaplamak için 2 dakikası, diğer adaya cevap ve reddiye için de 1 dakikası olacak. Ayrıca moderatörün adaylara tavzih etmek veya cevap vermek için 1 dakikalık ek süre verme hakkı bulunmaktadır. Adaylardan birisinin konuşma zamanı geldiğinde mikrofonu açılırken diğer adayınki kapalı tutulacaktır. Mikrofonu kapalı olan aday araya girmeye kalktığında ekranlarının başındaki izleyicilerin söylediklerini anlaması zor olacaktır. Tartışmanın sonunda her aday kapanış cümleleri için ikişer dakika konuşma hakkına sahip olacaklar. Bu akşam stüdyoda seyirci olmayacak. Önceden hazırlanmış notlara, doğrudan desteğe veya kampanya çalışanlarıyla temasa tartışma sırasında müsaade edilmeyecektir. Davetimizi kabul ederek her iki adayın ve kampanya sorumlularının kuralları kabul ettiklerini farz ediyoruz.’

ABD’nin 45 ve 46’ncı başkanları arasındaki canlı yayınlanan TV tartışması yukarıdaki anonsla başladı. Kuralların “çocuksu” katılığına ve “şartname” detaylarına bakınca oldukça ciddi bir tartışma ortamı olduğu, usulün özenli bir şekilde ilan edilmesinin arkasında esaslı bir gündemin olduğu vehmi oluşabilir. Ne var ki 90 dakikalık tartışmanın sonunda ortaya çıkan tablo sadece adaylar için değil, Amerika açısından da tarihe geçen tam bir felaket oldu. Zaman zaman akla ziyan bir ergen seviyesizliğinin sergilendiği, hakaretlerin havada uçuştuğu, mugalata ve safsatanın sınırlarının zorlandığı bir kakofoni çıktı ortaya. Durum o kadar vahim bir hal aldı ki Trump kendisinden beklenmeyecek bir şekilde “rezilliğe son vermek” adına bir noktada yetişkin rolüne soyunarak “çocuklaşmayalım artık” demek zorunda kaldı. Biden ne diyeceğini bilemez halde “sen çocuksun” cevabını verdi.

Biden’ın fiziksel olarak aleni olan kavrama ve ifade zafiyeti, Trump’ın aleni şarlatanlıkla ucuz demagoji, absürt iddialar ve zırvaya varan söylemleriyle birleşince, idrak zafiyeti her iki ismin ortak “zihinsel ahenksizliğine” dönüştü. Amerika’ya dair okuma yapan hemen herkesin bir şekilde yolunun kesiştiği Tocqueville, Amerika’nın ilk siyasi partisi Federalist Parti’ye bakarak, Amerikan liderliğine dair 1835’te “‘Yeni Dünya’da şimdiye kadar görülmemiş iyi kafalar ve asil tabiatlı kişiler” satırlarını yazacaktı.

Tocqueville iki asra yakın zaman sonra, 2024’teki manzarayı görseydi ne derdi acaba?¹ Sağlık sorunlarından dolayı işaretlerini yıllardır açık bir şekilde verdiği demans hallerine odaklanıp “idrak zafiyeti” teşhisi sadece Biden için dillendirilse de ortaya çıkan tablo her iki adayın da kişisel sıkıntılarından ötesinde “Amerikan krizini” aşikâr kılmalarıydı.

Basite indirgenmiş haliyle yaşanan, ABD siyasal elitlerinde ve sisteminde görünür hale gelen ağır gerontokrasi sorunu olsa da ciddi bir gözlemle “Amerikan siyasal depresyonunun” artık saklanamaz olmasından ibaret. Zira Biden, dört yıl önce partisi içerisinden aday olurken de bugün 82 yaşında olan Bernie Sanders’ı saf dışı bırakarak seçilmişti. ABD başkanlarının en önemli yıllık konuşması olan “Birliğin Durumu” sunumunu yaptığında, arkasında duran Meclis Başkanı Nancy Pelosi bugün 84 yaşında. ABD’nin yaşadığı siyasal krizin biyolojik bir soruna indirgenerek perdelenme çabasının çaresizlikten kaynaklandığı görülüyor. Zira Amerika, siyasal yönsüzlüğü ile yüzleşmediği sürece siyasal istikrarsızlığı büyümeye devam edecek.

Demokratların mı demokrasinin mi krizi?

Dünyanın en adem-i merkeziyetçi ve çok kültürlü ülkesinde, siyasal merkezi liberal politik doğruculuk ve lümpen milliyetçilik makasına alan Washington’ın, kendi eliyle inşa ettiği zeminden artık ancak Biden, Trump veya taklitleri çıkabilmektedir. 2015’te Cumhuriyetçiler nasıl şaşkın bir şekilde Trump’ın yükselişini izledilerse, 2024’te de Demokratlar aciz bir şekilde Biden’ın çöküşünü izliyorlar. Dolayısıyla “idrak zafiyetinin” isimlere indirgenecek bir sorunun çok ötesinde yapısal bir “Amerikan krizine” denk geldiğini söylemek mümkündür. Başka bir ifade ile Amerika gerontokrasi sorununu çözse ve siyasal elitleri ciddi bir şekilde gençleşse de yaşadığı siyasal bunalım ve yönsüzlük ortadan kalkmayacaktır. Bugünkü haliyle Amerikan siyasal yapısının ciddiyeti ne küresel sorunları ne de kendi ülkesi içerisindeki merkezkaç enerjiyi yönetebilecek durumdadır. Bundan 15-20 yıl öncesine kadar en fazla komplo teorilerinde yer alabilen konular, bugün Amerikan merkez medyasından akademik yayın organlarına varıncaya kadar sıradan başlıklara dönüşmüş durumdadır. Amerika’nın iç savaş fay hatlarının hareketlendiğini söyleyip “ABD ulusal boşanmaya mı gidiyor?”² sorusunu soranlardan Birleşik Devletler’den eyaletlerinin ayrılmasını isteyen Amerikalıların “sayısına şaşıranlara”³, Amerika’nın geri dönüşü olmayacak bir şekilde “parçalandığını”⁴ dillendirenlerden “işlevsiz bir süper güç”⁵ olduğunu söyleyenlere “Amerikan düşüşü” literatürü en “saygın ve anaakım” medyayı süsleyen başlıklara dönüşmüş durumda.

Tartışmanın hemen ardından Demokrat Parti’nin Bidencı üst düzey isimleri Biden’ın yarıştan çekilmesi fikrinin mümkün olmadığını dillendirip, partinin Trump’ın başkan olma ihtimalinin sonuçlarına odaklanması gerektiğini ifade ettiler. Biden seçilse ve dönemini tamamlasa 86 yaşında olacak. Diğer yandan Biden’ın aday olmasını dile getiren Demokratların da 2028’e kadar Biden’ın görevini yerine getirebileceğine dair inançları olmadığı görülüyor. TV tartışması sonrasında Demokratlar arasında yapılan anketlerde Biden’ın “aday olmaması gerektiğini düşünenlerin” oranı yüzde 70’lerin üzerinde.⁶ Ayrıca seçimler konusunda ciddiye alınması gereken ve bugüne kadar yanıltmamış olan bahis dünyasında Biden’ın seçilme şansı birkaç saat içerisinde yüzde 22’leri hızlıca gördü. Buna rağmen Biden ailesi başta olmak üzere, dar halkasının adaylıkta ısrar ettiklerine dair fazlaca haber medyaya servis edildi. Ancak Biden’ın, Trump tartışması sonrasında aday olmaması yönünde başlatılan dalganın oldukça etkili olduğunu söylemek mümkün. Hâlihazırda seçilme şansı oldukça azalmış olan Biden’la Demokratlar ya kaderlerine razı olacaklar ya da yeni bir isim çıkararak cari ekonomik şartlar altında kazanmaları mümkün olan seçimlerde sahici bir şekilde yarışacaklar.

Biden’ın zihinsel kapasitesiyle ilgili sorunlar aslında 2020 kampanyası sırasında ortaya çıkmaya başlamıştı. Biden, Reagan’dan bu yana en az basın toplantısı düzenleyen ABD başkanı oldu. Röportaj tekliflerinin büyük bir kısmını geri çevirdi. Özellikle son 1,5 yıldır ise ABD Başkanı fiilen kamuoyundan saklanan bir figür haline geldi. Zira kamuoyu önüne çıktığı hemen her sahne bir sorunla veya gafla son buldu. Uluslararası toplantılarda yaptığı gaflar birikti, diplomatik görüşmelerde söylememesi gereken şeyleri ağzından kaçırmaya başladı ve Ekim ayından beri aleni bir şekilde İsrail lobisi tarafından tam anlamıyla manipüle edilir bir hale geldi.⁷ Ancak bu sorunların hiç birisi olmasaydı da Biden’ın ciddiye alınacak bir lider özelliği veya vizyonundan bahsetmek mümkün değildi.

Obama ile sergiledikleri performans, özellikle de küresel jeopolitik başlıklar ve kriz alanlarındaki sorunları erteleyen, ciddi kararlar alamayan ve istikameti olmayan yaklaşımları bugün global düzeyde yaşanan kırılmaların müsebbibi oldu.

Biden, kaderin bir cilvesi olarak her zaman yaşıyla ilgili müstakil bir gündeme sahip oldu. 29 yaşında ABD’nin en geç senatörü olurken de en yaşlı Amerikan başkanı olurken de “yaşı” hep tartışma konusuydu. 27 yaşındayken kendisine Senato’ya aday olması teklifi geldiğinde “yeterince yaşlı olmadığımı bilecek kadar matematiğim var” diyecekti. Biden ilerleyen yıllarda başkan adaylığı gündemlerini yıllarca “yaşı yetmediğini” düşünerek göze alamadı.

Carter’ın performansı düşmeye başladığı dönemde isminin dolaşmasına, hatıratında, “37 yaşındaydım, başkan adaylığıyla işim olamazdı” diyecekti. 84’te Reagan’ın ikinci dönemindeki yarış için belgelerini hazırlayıp başvuru yapmadığında da “kendi standartlarına göre hazır olmadığını” söyleyecekti. 87’de nihayet aday olan Biden, seçimlere giremeden yarıştan çekilmek zorunda kalacaktı.⁸ Bugün çekilmeyeceğini söyleyen Biden, 87’de İngiliz İşçi Partisi liderinin konuşmalarından intihal yaptığı ortaya çıktığı için yarıştan çekilmek zorunda kalacaktı. Biden, 3,5 ay süren kampanyasının ardından, adaylığının geçmiş hatalarının “abartılı gölgesi” tarafından istila edildiğini söyleyerek yarıştan çekildi. 37 yıl sonra da aslında benzer bir tepki veriyor. Öncesinde hasta olduğu için kötü bir gecesine denk gelen “90 dakikalık tartışma yüzünden 3,5 yılının yok sayılmasına” müsaade etmeyeceğini söylüyor.

Joe Biden’dan önce ikinci dönemini kazanamayan fazlaca ABD başkanı yok. Geçen yüzyıldan itibaren bakıldığında sadece dört isim (Hoover, Carter, baba Bush ve Trump) bu başarısızlığı yaşadılar. Biden 21’inci yüzyılın ikinci kaybedeni olmaya oldukça yakın. Dört yıl önce de tercih edildiği için değil, Demokratların elit çıkaramama çaresizliğiyle mahkûm oldukları Biden ya adaylıktan çekilerek kaybedenler kulübüne girmeyecek ya da işi Kasım ayında bir mucizeye kalacak.

Geçmişte Truman 1952’de, Johnson 1968’te ikinci dönem için devam etmeme kararları aldıklarında Cumhuriyetçi Eisenhower ve Nixon seçimleri kazanmıştı. 1980’de, Kennedy kardeşlerin (kaderin cilvesi, bu seçimde de Demokratların başına Kennedy’lerin yeğeni Robert F. Kennedy dert olmuş durumda) sonuncusu Massachusetts senatörü Ted Kennedy, Carter’a bayrak açmıştı. Sonuçta her ikisi de kaybederek Reagan’ın seçilmesine yardımcı oldular. Bu tarih göz önüne alınınca, Demokratlar Biden’dan şaşmamakla seçimi kaybetmek arasına sıkışmış bulunuyorlar.

Biden’ın adaylığını korumak adına Kongre’deki partililere yazdığı mektupta “demokratik bir adaylık sürecimiz oldu ve seçmenler net ve kararlı bir şekilde konuştular. 14 milyondan fazla oy aldım, tüm aday gösterme süreci boyunca kullanılan oyların yüzde 87’siydi. Yaklaşık 3.000 delegem var, bu da beni geniş bir farkla partimizin farz edilen adayı yapıyor” derken aslında Demokratların çıkmazına işaret ediyordu. Demokratların, “ayakta duramayan ama devrilemeyen” Biden’ın, gönüllü veya baskıya dayanamayarak çekilmediği sürece içine düştükleri felç halden çıkacak bir formülleri bulunmuyor.

Demokratların krizine müdahale edecek aktörleri ve araçları var mı? İlk anda var gibi görünse de yaşadıkları krizin kendisi durumlarının çok umut verici olmadığı görmek için yeterli. Sekiz yıl önce Trump’a seçimi kaybetmenin ayıbıyla yüzleşmek yerine, 2016’dan bu yana müstehzi bir şekilde Trump’ı engellemeyi başaramayan Cumhuriyetçi Parti’nin çöküşüne odaklanan Demokratlar, benzer bir kaderi şimdi kendileri yaşıyorlar.

Herhangi bir sorumluluk alamayacağı gün gibi ortada olan, değil seçimleri kazanıp görevine devam etmesi, seçim kampanyası yapması bile mümkün olmayan bir ismi sistem dışına atamayan bir girdabın içerisindeler. Bu krize müdahil olması beklenen “Clinton klanı” ve onlarla bağlantılı olarak eski ABD Başkanı Obama’nın Biden’la geçmişten gelen husumetleri ellerini bağlıyor. 2015’te Başkan Yardımcısı Biden yerine Hillary Clinton’ın sahneye sürülmesini sağlayan Obama’nın, Biden ve ailesiyle ciddi sorunları bulunuyor. Demokratların parti üzerinde ağırlığı olan “üç klanı” (Clinton, Obama, Biden) farklı tabanlarda etkililer. Ancak Demokratların ortak bir zemininden bahsetmek mümkün değil. Zira mavi yakalı tabanla elitler arasındaki mesafe açılmaya devam ediyor. Bu kırılgan taban üzerinde yukarıdaki isimlerden herhangi birisinin ağırlık koyarak partinin adayını belirlemesi kolay değil. Zira Biden’ın adaylıktan el çektirilmesi sonrası Demokrat Parti’de “klanlar savaşı” yaşanması ihtimal dahilinde. Biden ekibinin Trumpvari bir şekilde “Davos Demokratları” lakabını taktığı Obama-Clinton “klanlarına” karşı hangi adımları atacağı bilinmiyor.

Buna rağmen, öne çıkan bazı senaryolar ve isimler de bulunuyor. Michigan Valisi Gretchen Whitmer, California Valisi Gavin Newsom, Cumhuriyetçi bir eyalette vali olarak seçilen Andy Beshear ve Illinois Valisi J.B. Pritzker gibi isimler dolaşsa da Kamala Harris ile seçimleri kazanacağına inanan ciddi bir Demokrat Partili kesim bulunuyor. Harris’in aday olmak için şansı yüksek olmakla beraber Demokratlara “sağlıklı Biden senaryosundan farklı” bir katkı sağlaması mümkün görünmüyor. Roosevelt’ten Nixon’a, Truman’dan Cheney’e varıncaya kadar Amerika’yı ve dünyayı derinden etkileyen isimleri başkan yardımcısı olarak gördükten sonra Harris’in performansından bahseden Amerikalılar, tarihimizde “kötü başkan yardımcıları var, bir de Kamala Harris var” demeye başladılar. Harris, gerçekten başarılması zor bir şekilde Biden’dan daha kötü bir görev onay oranına sahip. Zira Başkan Yardımcılarının performansını ölçen anketlere göre son yarım yüzyılın en başarısız ismi olarak görülüyor.

Demokratlar açısından en sahici senaryo Biden’ın gönüllü olarak Ağustos’ta yapılacak kongre öncesinde adaylıktan çekilmesi, ardından Demokratların adaylarının kongreye kadar ABD kamuoyu önüne çıkmaları, bu süre zarfında Trump’ın rakipsiz bir halde kalmasıyla odağın Demokrat Parti’de kalmasının sağlanması ve adaylarını belirlemeleri. Mesela, ismi geçmese de Pennsylvania gibi yüksek seçiciler kurulu üyesine sahip bir eyaletteki Demokrat valiyi aday yaparak, seçimin kaderi üzerinde doğrudan etkisi olan eyaleti teminat altına alarak girme formülü de olabilir. Ancak bütün bu senaryolar Demokratların seçimi nasıl kazanacağıyla ilgili. Asıl kriz olan “Amerikan gücünün dünyada ciddi ve sorumlu bir şekilde yönetilmesi” meselesi cevapsız kalmaya devam ediyor.



Anahtar Kelimeler: Amerikan ‘idrak zafiyeti’

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER