Amerika’da resmen parti olmayan bir diğer parti “Askerî-Endüstriyel Kompleksi”dir. Bu parti ABD’deki en büyük beş silah şirketi tarafından kontrol ediliyor. Amerikan siyaseti üzerinde nüfuz sahibi bu Parti’nin çıkarları, ABD’nin dışarda “sonu gelmez savaşlar” yapmasına ve doğrudan müdahil olmadığı ülkelerin biribirileriyle sürekli çatışma ve uzlaşmazlık hali içinde bulunmalarına bağlıdır. Bu ülkeler savaşmıyorlarsa bile savaşa yakın mesafede bulunmalılar.
“Amerikan Askerî-Endüstriyel Kompleksi” dış politika elitleri, medya, savunma ve güvenlik alanında çalışan düşünce kuruluşlarından oluşan geniş bir ağa sahip. Seçimlerde en fazla bağışlarsa büyük silah şirketlerinden geliyor. Bağışların büyük kısmı Temsilciler Meclisi ve Senato”daki Silahlı Hizmetler Komitelerinde görev yapan üyelere gidiyor. Yılda neredeyse 1 Trilyon Dolar’a yaklaşan Savunma ve Güvenlik bütçesinin yarısından fazlası bu şirketlere ayrılıyor. Washington merkezli “Quincy Sorumlu Devlet Yönetimi Enstitüsü”nden Ben Freeman ve William D. Hartung imzasıyla 5 Mayıs’ta “Anti-War” sitesinde de yayınlanan makalede “Askerî- Endüstriyel Kompleksi’yle ilgili çok daha ayrıntılı yeni bilgiler yer alıyor.
“Federal Hükümet” ve “Askerî-Endüstriyel Kompleksi” arasında “Döner kapı” olarak tabir edilen karşılıklı bir kadro akışı var. En üst düzeyden emekli generaller silah şirketlerinde üst düzey görevler yapıyorlar. Kompleksin finanse ettiği düşünce kuruluşlarından veya Savunma alanında faaliyet gösteren lobilerden Hükümet görevlerine geçişler sık rastlanan bir durum.
17 Ocak 1961’de ABD Başkanı Dwight Eisenhower 10 dakika kadar süren “Halka Veda” konuşmasında demokratik hükümete yönelik bir tehdit olarak tanımladığı “Askerî-Endüstriyel Kompleksi” hakkında uyarılarda bulunuyordu. “Kompleks”in siyasî, ekonomik ve zihinsel etkisinin Eyalet Meclislerinde ve Federal hükümetin her ofisinde hissedildiğine dikkat çeken Eisenhower bu teşekkülün yersiz nüfuz kazanmasına karşı dikkatli olunmasını salık veriyordu. Özel çıkarlarla sarmalanmış bu teşekkülün çok tehlikeli sonuçlar doğuracağını hissetmişti.
ABD eski Başkanı Barack Obama’nın Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısı olan Ben Rhodes, ise “The Blob” diye bir tanım ortaya atmıştı. Rhodes bu tanımlama ile kısıtsız Amerikan müdahaleciliğini savunan dış politika elitlerini kastediyordu. Rhodes bu benzetmeyi 1958’de gösterilen bilim –kurgu filmi “The Blob”tan esinlenmişti. Filmde yeryüzüne düşen göktaşının içinden çıkan “damla-yaratık” önüne gelen her şeyi yutarak büyüyen canavara dönüşüyordu.
“The Blob” ile “Askerî-Endüstriyel Kompleksi” kol kola yürüyorlar. “Sonsuz savaşlar”a itiraz eden Amerikalı birçok yazar bu komplekse “Kongre” ve “Medya”yı da ilave ederek “Askeri-Endüstriyel-Kongre -Medya Kompleksi” diyorlar. Amerikan medyasında Ukrayna ve Tayvan, Rusya ve Çin konusunda yer alan haberler, yorumlar, analizler bu nitelemeyi haklı çıkartıyor.
Eğitime, sağlığa, sosyal güvenliğe ve diğer kamusal hizmetlere harcanması gereken vergi mükelleflerinin paraları bu doymak bilmez “Kompleks”in kasalarına akıyor. “Kompleks”in çıkarlarıyla finans şirketlerinin çıkarlarıysa iç içe geçmiş bulunuyor. Bu şirketler biribirilerinin hissedarları, paydaşlarıdırlar. “Büyük para”, bu yapıların içerisinde akış halindedir. Küresel boyutları da olan bu akışı kesintiye uğratan her gelişmeyse “Kompleks”i çok rahatsız ediyor.
“Neoconlar”, “Liberal enternasyonalistler” ve diğer müdahaleci şahinlerden oluşan “The Blob” ve “Anti-Çin Partisi” hep birlikte “Askeri Endüstriyel Kompleksi” için “düşman” üretiyorlar. Büyük silah şirketleri tarafından fonlanan düşünce kuruluşları Kompleks’in özel çıkarlarını ‘ulusal güvenlik çıkarları’ olarak paketliyorlar. Savunma bütçesinin artırılması için üretilen düşmanın olduğundan fazla büyütülmesi gerekiyor. Eski Soğuk Savaş’ta “Büyük düşman” Sovyetler Birliği”ydi. Yeni Soğuk Savaş’ta yeni düşman ise “Çin” olarak belirlendi.
“The Blob”, “Anti-Çin Partisi”, “İsrail Partisi”, “Askerî-Endüstriyel Parti” dış politika kararları üzerinde baskın rol oynuyorlar. Kamu harcamaları başta olmak üzere içerdeki gündelik hayatı olumsuz etkileyen kararlarda sıradan Amerikalılar en alt düzeyde rol oynuyorlar. “Amerikan demokrasisi” şalı altında “oligarşik” bir düzen işliyor. Amerikan yasal partilerinin “Merkezci” ve “Uç” kanatları arasındaki bölünme, şal altındaki bu düzenin ifşâ olmasıyla yakından ilgili.