Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Amerika’da ‘Çin korkusu’(2)

Soğuk savaş döneminde Rusya’ya karşı Çin’i destekleyen ve ona bayağı alan açan ABD’nin, dengeler değiştikten sonra en büyük tehlikenin Çin olduğunu gördüğü için, ona karşı savunma stratejisine başvurduğunu belirtiliyor.

Amerika’da ‘Çin korkusu’(2)

Abdullah Muratoğlu Yazdı;

1970’lere kadar ABD ve Batı’daki müttefikleri için Sovyetler Birliği ve Çin Halk Cumhuriyeti ‘kötü adamlar’ı temsil ediyordu. Moskova da, Pekin de aşağı yukarı aynı şeydi. Sovyetler Birliği etrafındaki çemberi daraltmak isteyen ABD Başkanı Richard Nixon 1972’de Mao ile anlaştı. Sonrasında Çin küresel ekonomik sisteme angaje edildi. ABD başta olmak üzere Batı’daki imalat Çin’e kaydı. 40 yıl içindeyse Çin dünyanın ikinci büyük ekonomisi oldu.

ABD ve Çin ilişkisinin her aşamasında farklı hikâyeler anlatıldı. İlkin Çin, ‘Kötü adamlar’ listesinde ikinci sıradaydı. Sonraki aşamada anlatılan hikâyeyse Çin’in Sovyetler kadar kötü olmadığıydı. Amerikan kovboy filmlerini andırırcasına, “Wanted(Aranıyor)” afişlerinden Çin çıkarıldı. Batı’da Çin’i anlamaya dönük yayınlarda da canlanma yaşandı. Örnek vermek gerekirse, 1970’lerde, Fransız diplomat ve politikacı Alain Peyrefitte’in “Çin Uyanınca”, İtalyan yazar Maria Antonietta Macciocchi’ninse “Çin Deyince” kitapları milyonlarca sattı.

Amerikan kapitalistleri ve finans kuruluşları Çin ile ilişkiden inanılmaz paralar kazandılar. Üretimin Çin’e kaymasıysa Beyaz- Amerikan işçi sınıfının durumunu olumsuz etkiledi. Bu süreçte, Çin’den elde edilen paranın bir kısmıysa ‘yeni Çin’ anlatılarını güçlendirmek amacıyla düşünce kuruluşlarına aktı. Bu anlatıların özü, küresel ekonomik sisteme angaje edilmesinin Çin’i Batı değerleri lehine değiştireceğiydi. ABD Kongresi bu anlatıları destekleyen yasal düzenlemeler yaptı. Amerikan medyası da Çin lehine kamuoyu oluşturulmasında rol oynadı.

Bu süreçte imalat sektörünün büyümesinin Çin’in modernleşmesinde oynadığı ‘büyüleyici’ rolden övgüyle söz ediliyordu. Yeni anlatıda Çin göz kamaştırıcı bir başarı hikâyesiydi. Çin artık küresel kapitalizmin sermaye birikimi için vazgeçilmez ortak olarak görülüyordu. Çin’in kusuru, “endüstriyel kapitalizmin küresel atölyesi” olarak kalmamasıydı. Çin kendisine biçilen rolün dışına çıkmaya başladığında kaşlar çatıldı. Bu aşamada ‘Çin anlatıları’nda daha çok ‘Çin şüpheciliği’ öne çıktı. Bu kez, “Galiba bu Çinliler pek bizim düşündüğümüz gibi değiller” demeye başladılar. Sonrasındaki anlatılara göreyse Çin ‘kuzu postuna bürünmüş kurt’ idi, zayıf düştüğü anda Amerika’yı yemek için pusuda bekliyordu. Bazı romanlardaysa, ABD’ye çeşitli yollarla zarar veren Ruslar’ın, Kuzey Koreliler’in arkasından Çinliler çıkıyordu.

Tabii ki Çin’den nemalanmaya devam eden Amerikan şirketleri Çin ile düşmanca rekabetten yana değiller. Küreselci liberaller de ABD-Çin işbirliğini savunan, “Çimerika” veya “G-2(ABD-Çin) başlıklı görüşler ileri sürüyorlardı. Buna göre ABD ve Çin küresel sistemde eşit paydaşlar olarak söz sahibi olmalıydılar. Gelinen noktada bu görüşleri savunanlar azınlıkta kalmış gibi görünüyorlar. Hatta bu görüşleri savunan bazı yazarlar tutum değiştirmeyi tercih ettiler.

Yeni, baskın anlatılarda artık Çin, ABD için ‘en kötü adam’. O kadar kötüdür ki eski Soğuk Savaş’ın kötü adamı Sovyetler Birliği bile Çin’in yanında masum kalıyor. Sovyet ekonomisi ile Batı ekonomileri iç içe geçmemiş olduğu için Moskova ‘dışardaki düşman’ idi. Yeni anlatılardaysa Çin küresel düzenin patronu ABD’yi yerinden etmeye ahdetmiş ‘içerdeki düşman’dır. Bu anlatılara göre Çin, küresel ekonominin tüm alanlarına metastaz yapmıştır.

‘Varoluşsal tehlike’ olarak ‘Yeni Kötü adam’ anlatısı ‘Çin tarafından yerinden edilme korkusu’nun bir kılıfı. Bu kavram, engellenmesi gereken ‘kötü adam’a yönelik eylemleri meşru göstermeye elverişlidir. Biden Yönetimi’ Çin’e karşı Yeni Soğuk Savaş’ı “tekno-demokrasiler” ile “tekno-otokrasiler” cepheleşmesi olarak ilân etti. ABD’nin birçok otokrat rejimi desteklediğini hatırlatır isek bu cepheleşmenin gerçeklerle uyuşmadığı da ortadadır.

Çin ve ABD ilişkisinde olumsuzdan olumluya, olumludan olumsuza, her aşamada farklı stratejiler, farklı hikâyeler anlatıldı. Yeni aşamada Amerikan stratejik algı mühendisleriyse Çin’i dünyayı yutmak isteyen, ağzından ateşler fışkıran bir ‘ejderha’ olarak gösteriyorlar.

‘Çin Korkusu’ içeren yeni anlatılara bir örnek olarak, Dr. Rush Doshi’nin geçen yıl yayınladığı “Uzun Oyun: Çin’in Amerikan Düzenini Yerinden Etmek İçin Büyük Stratejisi” kitabını gösterebiliriz. Detaya girmeye gerek yok, kitabın başlığı okurları Çin hakkında peşin yargıya yönlendiriyor zaten. Dr. Doshi, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi’nde “Çin Direktörü”dür.



Anahtar Kelimeler: Amerika’ korkusu’()

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER