Yakında bahsettiğim “Nazi İmparatorluğu – Doğuş – Yükseliş – Çöküş” isimli kitabın altını ısrarla çizdiği hususlardan birisi “Hitler gibi bir çılgının nasıl arkasına böylesine kitleleri takıp sürüklediği ve toplama kampları, gaz odaları gibi cinayetler karşısında neden Alman toplumundan etkili bir sesin çıkmadığı, sonunda dünya savaşına giden ve Almanya’yı yıkıma sürükleyen girişimler karşısında tüm devlet sisteminin nasıl suskun kaldığı” meselesidir. Bir çılgın adam alıp götürüyor kitleleri.
Alın işte Trump ve onun arkasından gidenler.
Amerika 2021. Demokrasi 2021.
Trump koca bir ülke ile oynuyor. Bir tür magandanın lider rolünde devreye girişi ve Amerikan toplumunu sınaması.
Belli ki bir toplum kesimi onu, o bir toplum kesimini üretti. Toplumun bir kesiminin duygu dünyası ile onun hesapları üst üste oturdu ve nihayetinde Amerika gibi bir ülkeyi “Meclis binası basılan - Başkentinde kalkışma yaşanan ve darbe eşiğine gelen ülke” haline getirdi. Bir an dünya “Nasıl olur?” sorusuna takıldı? “Saatlerce nasıl işgal edilir Amerikan Kongresi?” dendi.
Absürd bir durum söz konusu idi.
Sistem gereği başkanlığı henüz Trump yürütüyordu. Ve Kongre’de Trump’ın demokratik olarak düşüşünün tescil edileceği bir toplantı gerçekleşecekti. Bu törenin sağlıklı yapılmasını temin görevi Trump’ındı. Ama Trump bırakmak istemiyordu. Trump kendisine destek veren kitleleri “Başkentte 6 Ocak’ta büyük protesto. Orada olun, vahşice olacak” gibi acayip bir mesajla Washington’a çağırdı.
Vahşice…
Geldi insanlar ve vahşice saldırdılar Kongre binasına.
Genelde demokrasilerde Meclis binaları “Demokrasinin mabedi” diye anılır. Toplum iradesinin sembolleştiği mekandır. Bizde de 15 Temmuz’un en vahşi boyutlarından birisi Meclisin bombalanması idi.
İşte, Trump’ın militarize ettiği yer yer silahlanmış gruplar, dünyanın gözü önünde Amerikan demokrasisini deyim yerindeyse madara ettiler. Üstelik bunu, ülkede kamu düzenini sağlamakla görevli olan adam yaptı.
Demokrasilerin içinde bu tür bir kırılganlık da var. Sorun iktidardaki adam bırakmak istemezse ve bunun için devleti, ya da kitleleri kullanmaya kalkarsa onunla nasıl baş edileceği sorunudur. Çünkü demokrasiler genelde, iktidar dışındaki güçlerin darbe tehdidini tehlike olarak görür. Ama İktidardaki kişi ve gücün, zaten denetiminde bulunduğunu düşündüğü kitleleri ve devlet birimleri olarak askeri – yargıyı – polisi kullanmak istemesi söz konusudur. Amerika Trump ile bunu gördü. Bununla nasıl baş edilecektir?
Amerika bu çılgınlığa boyun eğer mi? Görünen o ki hayır. Trump da, bir noktadan sonra tırsmış gözüküyor. Ama olan oldu bir kere. Trump’ın bunun bedelini ödemesi beklenir. Tabii, Trump başka eyaletlerde başka kitleleri harekete geçirmek gibi bir çılgınlığı sürdürmezse. O kaygılar da yok değil. Çünkü Amerika tarihi kitlelerin vuruşmasına tanık olmuş dramatik olaylarla dolu.
Demokrasinin bu tür kırılganlıkları olsa bile, gene de problemler kırılganlıklar aşılarak çözülüyor. Kötülük sapmalarda. Sapmalar ise, toplumun önüne düşenlerin kitlelerin fanatizmine yatırım yapması ve duygu yoğunluğuna oynayarak oralardan en yüksek desteği elde edebilmek adına çılgınlık tohumları ekmesi. Bundan kamplaşmalar, düşmanlıklar ve çatışmalar çıkıyor. Amerikan toplumunu bile enfekte edebilen bu yönelişin, duygu yoğun toplumlarda nasıl tahribat yapacağı tahmin edilebilir.
Burada üzerinde durulması gereken bir konu da, kuvvetler ayrılığının en belirgin biçimde işlediği Amerika’da başkanlık sisteminin Trump ile sınanması olayıdır. Amerika muhtemel ki, sistemin supapları sayesinde bu krizi aşacak ve Trump’ın bu heveslere nasıl kapılabildiğinin muhasebesini yapacaktır. Bu supaplara yer verilmeyen yapılarda ise problemin çok daha derinlerde seyredeceğini tahmin etmek zor değildir. O ülkelere de kendilerine bakma sorumluluğu düşüyor.
BİZ VE TRUMP
Ne garip değil mi, biz bir ara Trump’a oynadık. “Bizi o anlar, gibi baktık. O, bizim demokrasi, hukuk vs alanındaki açıklarımıza bakmaz, ne de olsa başına buyruk hareket ediyor, dedik. Biden demokrattı, onun kimi demokratik kriterleri olabilirdi, hem de bizim Başkanımıza biraz mesafeli duruyordu, oysa Trump’la Başkanımız arasında bir tür sıcaklık oluşmuştu. Tamam Başkanımızı aşağılayan o çok çok kötü mektup gelmişti, o çok çok kötü maganda üslûbunu bize karşı kullanmıştı, Ortadoğu’da bizim politikalarımızla hiç de uyuşmayan operasyonlar yürütüyordu, ama gene de bir kanal oluşmuştu bir şekilde onunla bizim aramızda, Zcrrab davasında bizim sıkıntılarımızı anlayan oydu” gibi düşünenlerimiz çoktu. Şimdi fazla angaje olmuşuz diyorlar mıdır onlar?