Mustafa Kaya yazdı;
Amerika Birleşik Devletleri ( ABD) Türkiye ile olan ilişkilerinde farklı bir evreye geçeceğinin işaretlerini net olarak vermeye başladı. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) gibi bölgenin yeniden dizayn edilmesi hedefini de hayata geçirmek için son hızla çalışmaya devam ediyor. Suriye’de fiili durumun resmiyet kazanmasına ise ramak kaldı. Suriye’nin toprak bütünlüğü ifadesi artık sadece kâğıt üzerinde bir anlam ifade eder oldu. İdlib, Suriye’nin kilidi olmaya devam ederken, Türkiye’nin sorunun çözümü ile ilgili kafasında maalesef net bir yol haritası da yok. ABD ve Rusya-Suriye’nin ise İdlib ile ilgili kendilerince çözümleri hazır. Ancak her iki çözümün de sıkıntılarını Türkiye üstlenmek zorunda. Amerika İdlib’in mevcut haliyle kalmasını istiyor. Devam eden istikrarsızlığın PYD- YPG ile olan ilişkisine perde olacağını ve zamana yayılması ile birlikte Suriye’de kalıcı bir bölünmenin olacağına inanıyor. Rusya-Suriye ise İdlib’e müdahale ederek bölgeyi örgütlerden temizlemek istiyor ama sivil ayrımı yapmadan herkesi hedef alıyor. Bu noktada da sivil katliamlar sonucu, insani dramlar yaşanma ihtimali öne çıkıyor. Sonucunda da halk sığınmak için can korkusuyla tabii olarak Türkiye’ye yönelecek. Böyle bir toplu saldırı neticesinde, 3 milyon insanın yaşadığı İdlib’den en az yarısının Türkiye sınırına yığılacakları hesap ediliyor. Yani hem ABD’nin hem Rusya’nın çözümleri Türkiye’nin güvenliğini her açıdan tehdit ediyor.
Diğer taraftan ABD ve Türkiye arasında birçok kriz alanı var. CAATSA yaptırımları hala ayakta. Suriye, PYD-YPG, S-400, F-35, Halkbank, Afganistan derken şimdi Doğu Akdeniz üzerinden yaşanan tartışmalar 20 Temmuz Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 47. yıl dönümü sonrası yeni boyutlar kazandı. Amerika’nın Yunanistan’a verdiği koşulsuz desteğin yeni örnekleri ortaya çıkmaya başladı. ABD, Türkiye’ye 40 km uzaklıktaki Dedeağaç’a yüzlerce tank ve zırhlı araçlardan oluşan sevkıyat yaptı. Görünürde bu sevkıyatın tatbikat için olduğu iddia ediliyor ama gelen bilgiler işin hiç de öyle olmadığını gösteriyor. ABD, Rusya’yı kuşatmayı hedefliyor ama bunun sadece Rusya ile ilgili olmadığını görmemek mümkün değil. Amerika için Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi (GKRY) tam anlamıyla bir müttefik haline dönüştü. Dedeağaç gibi bir bölgenin uluslararası hukuka göre bu denli silahlandırılması meşru değil ama ABD bunu özellikle yapıyor. Ayrıca ABD sanki Dedeağaç’ı İncirlik’e alternatif bir üs haline dönüştürmenin hesapları içinde. Amerika herhangi bir krizde İncirlik’te, 1 Mart Tezkere’sinde yaşadığı gibi bir sorunla karşılaşmak istemiyor. O yüzden Türkiye ABD için artık sözde müttefik olarak görülüyor. Kabil Havaalanı’nın güvenliği ile ilgili son günlerde Türkiye’nin çok da ilk başlardaki gibi hevesli görünmemesi de dikkate alındığında, ABD’nin Türkiye ile ilişkilerde farklı bir evreye geçtiğine yani doğrudan Türkiye’yi tehdit etmeye başladığına dair yorumlar öne çıkıyor.
Şurası bir gerçek ki, dış politikada alınan bir yanlış kararı düzeltmeniz yıllar, belki de asırlar sürer. Suriye’de atılan yanlış adım işte tam da böyle bir şeydir. Bugün Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı dış politika sorunlarının birçoğu ya doğrudan Suriye ile ilgili ya da dolaylı olarak Suriye’de yaşananların domino etkisinin sonucudur. Bütün bu gelişmelere rağmen, iktidar yetkililerinin söylemlerine göre dışarıdan bakıldığında Türkiye süper güç olarak görülüyormuş. Kendi kendimize yetmediğimiz ve kendi ayaklarımız üzerinde duramadığımız takdirde, 500 milyar dolara yaklaşan dış borcun yanında, dövizin Demokles’in kılıcı gibi ekonominin başında sallanmasını engelleyemediğimiz müddetçe bu yorum ancak bir temenniden ibaret kalır. Kuvvetler ayrılığı ile sistemsel güveni tesis etmek, şeffaflık, denge-denetleme ve denetlenebilir olmakla birlikte kurumsal aklı korumak, geliştirmek dışındaki seçenekler Türkiye’yi süper güç yapmaz.
Evet, Amerika bir şeyler deniyor. Dedeağaç bu denemelerin laboratuarına dönüştürüldü.
Bu denemeler karşısında aklını başına devşir Türkiye diye haykırası geliyor insanın.
Ahlakı yönetim anlayışının vazgeçilmezi yap, iç barışını tehditlerden koru, ekonominde üretim merkezli bir anlayışı merkeze al, adalete güveni sağla, hukukun üstünlüğüne olan inancını içerde ve dışarıda herkese göster, gençlerine sahip çık, tarımı milli güvenlik meselesi olarak gör, iç göçü doğru bir planlama ile durdur, yüksek teknolojiyi öncele ve çok önemse, bak o zaman her şey nasıl da sana göre şekil alacak. Ondan sonra Amerika yanı başına değil bir, isterse on tane Dedeağaç kursun fark etmez. Sen o zaman zaten etkilenen değil, etkileyen olursun. Tehdit edilen değil, gücüyle yanlışlara dur diyen olursun. Sonuç olarak hem kendinin hem de bölgenin müdahalelere açık hale gelmesini önler, barış ve huzurun merkezi ve mimarı olarak yoluna devam edersin.