NOT: Dünyanın en büyük açıkhava hapishanesi durumunda olan Gazze´deki sivil ve silahsız onbinlerin, kendi topraklarının gasp edilmesine karşı 30 Mart günü yaptıkları protesto gösterileri, sionist haydutlar çetesi İsrail rejimi tarafından kana bulandı ve 20 kadar kurban daha verdik ve 1700 kadar da yaralı..
Türkiye´nin bu katliâma karşı en üst seviyede derhal itirazını bildirmesinden sonra BM. Güvenlik Konseyi´nin yaptığı olağanüstü toplantı, Amerika´nın vetosuyla, bu cinayeti lanetlemek yolunda tek bir cümle bile söyleyemeden başladığı gibi bitti. Bu da hepimize çok şeyler anlatıyor.
Bu konuya ve ayrıca dün İstanbul´da yapılan ?Kudüs için Türkiye Âlimler Buluşması´toplantısına inşaallah yarın değinelim.
***
Geçen hafta Fransa Başkanı Emmanuel Macron´a, Suriye konusunda Türkiye ile işbirliğine ağırlık vermesi tavsiyesinde bulunan Amerikan Başkanı Trump´ın o yaklaşımı şaşırtmıştı. Ama 2-3 gün geçmeden konu açığa çıktı. Bu, Trump´ın sadece Suriye´den çekilme planının değil, Amerikan emperyalizminin Suriye konusunda Rusya´nın karşısına çıkarken, -İngiltere zâten çantada keklik-devreye Fransa´yı da sokma taktiğinin de habercisiydi. Zâten Trump, ?Biraz da başkaları uğraşsın..´ diyordu; ne de olsa parsayı yine kendilerinin toplayacağını düşünerek.. Macron´a, geçen hafta, ?Suriye üzerine Türkiye´yle işbirliği yap´talimâtını da vermişti esasen..
***
Bu zamana kadar Suriye Buhranı konusunda temkinli adımlar atan Fransa, kendisine ne sahaya inmesi için yeşil ışık yakıldığını farkedince meydana atıldı ve Türkiye´ye karşı, PKK /YPG gibi terör örgütlerini SDG olarak isimlendiren Amerika´dan icâzetli ?fino´su rolünde devreye girmeye kalkıştı. Ama Macron´un Erdoğan´la yaptığı telefon görüşmesinde, "Türkiye ile, kendilerine destek garantisi verdiğimiz SDG arasında arabuluculuk rolüüstlenmek istiyoruz" dediği ve Erdoğan´dan Baktım garip garip şeyler söylüyor; biraz frekansı yüksek oldu ama kendisine söylemek zorunda kaldık´ ifadesinden de anlaşılacağı üzere sert bir karşılık´ gördü. Ama, hemen arkasından, bir takım kişileri, kürd halkının temsilcileri imiş gibi bir protokolle Élysée Sarayı´nda kabul etmek sûretiyle inisiyatifi eline geçirmeye kalkıştı.
***
Hatırlanacağı üzere, 25 sene öncelerde de Fransa Başkanı Françoise Mitterand´ın eşi Daniel Mitterand PKK ve benzeri örgütlerle sık sık görüşmek sûretiyle Ortadoğu´da ?durumdan vazife çıkarma´ya çalışmıştı. Şimdi ise,?kürd halkının bu sözde temsilcileri´, Macron´un, ?Amerika çekildikten sonra Münbiç ve Fırat´ın doğusundaki diğer Kuzey Suriye bölgelerine asker göndereceğini´ açıklıyorlardı.
Bu iddialar, Türkiye´nin son Afrin Harekâtı´nda tökezletilmesi için yapılan planların boşa çıkması üzerine yeni bir uluslararası entrika arayışlarını da gösteriyordu.
Amerika, iki arada-bir derede kalmıştı. Türkiye´nin Avrupa´yla işbirliği içindeki 200 yılı aşkın siyasetinden ve de 65 yıllık NATO üyeliğinden kopup, Rusya ile daha yakın ilişkiler içine girebileceğive bunun sorumluluğunun hesabını Amerikan iç siyasetindeki güçlü kontrol mekanizmalarına vermekte zorlanacağı endişesiyle kenara çekilir gibi yapan Trump Yönetimi, yerine Fransa´yı koymak kurnazlığını denemeye kalkıştığında Macron da rolü sahiplendi.
Ama, Türkiye´nin sert tepkisini görünce Fransa Başkanlık Sarayı Élysée, ?Suriye´nin kuzeyine asker göndermek gibi bir gündemlerinin olmadığını, bunun YPG ve sair örgütlerin kendi lehlerine bir algı oluşturmak için ileri sürdükleri asılsız bir iddia olduğunu açıklamak zorunda kaldı.
***
Hatırlanacağı üzere, 100 yıl önce Osmanlı Devleti dağıldığında, Fransa, kendisine İngilizlerce peşkeş çekilen Suriye´de özel bir etkinliğe sahip olmuştu ve şimdi, bu 100 yıllık geçmişe dayanarak müdahale hakkı olduğunu düşünüyor. Ama aynı mantıkla Türkiye ve Suriye´nin tam 400 yılı aşkın bir süre tek bir ülke ve tek bir inanç toplumu olarak yaşadığını hatırlamak istemiyordu.
Şimdi Fransa bu bölgeye gelirse, buyursun ama gitmeye de kesinlikle mecbur kalacaktır. Biz ise, sonuna kadar buradayız; aramızdaki fark bu, Mösyö Macron..