08.10.2018 Pazartesi
?Almanya´da durumlar nasıl´diye soracak olursanız, bizler iyiyiz çok şükür. Soranlara çok selam ederiz.
Eskilerden, akıllarda kalan mektup dizeleri gibi oldu farkındayım. Özledik aslında, o samimiyet dolu ve kağıt kokan dizeleri okumayı. Malum herşey dijital ve ekrana bağlı.
Dünyanın birçok noktasından bizleri okuyan takipçilerimiz de sanıyorum benim gibidir, bir gözü ve bir kulağı Türkiye´de. O yüzden biz takip etmeye çalışıyoruz. Ama Türkiye´de yaşayan okurlarımız hayat koşturmacası, sürekli değişen gündemler, karşılıklı atışmalar ve bir de TV dizileri sebebiyle vakit bulup da ülke harici gündemleri takip edemiyorlardır.
Almanya´da şu sıralar dizel konusu çok gündemde. Bazı şehirlere dizel araçların girmesi yasaklanıyor ya da yasaklanacak. Bundan dolayı da trafikte olan modeli yeni ama dizel motor açısından uygun olmayan araçlarla ilgili pazarlıklar yapılıyor. Bunların sebebi de ?çevre kirliliği´ konusu. İklim değişikliklerinin önüne geçmek ve çevreyi korumak.
?Biz neyin derdindeyiz, sen neden bahsediyorsun´ diyenleriniz olacaktır, biliyorum. Bazen ben de aynı sizin gibi düşünüyorum.
Gerçekten ben neden bunlardan bahsediyorum?
Otobanlarda araçların lastiklerinden çıkan plastik parçacıkların çevreye ne kadar zararlı olduğu konusu nerede; yemyeşil ormanın masmavi denize arzı endam ettiği sahillerimizin plastik poşet ve insan artığı ile nasıl kirletildiği konusu nerede..
Mesela neden Türkiye´de de ?yeşiller partisi´ yok diye de aklıma geliyor.
Neyse, Almanya´daki gelişmeleri anlatıyordum. Doğru.
Hani sizlere bahsettiğim ?Hambach ormanı´ (?Hambacher Forst´) vardı ya. ?Kapitalizm´e karşı direnen Aktivistler´ başlıklı yazımda kaleme almıştım. Hatırladınız.
Müjde.
O aktivistler mücadeleyi kazandılar. Ama şimdilik. Münster mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı aldı. Evet, sevindirici haber. Bu yüzden müjdeyi hemen vereyim istedim. Almanya Çevre ve Doğa Koruma Birliği´nin şikâyeti ile ilgili incelemenin sürdüğünü ve inceleme sonuçlanana kadar Alman enerji şirketi RWE´nin ormanda ağaç kesimi yapamayacağına hükmetti. Yani 12.000 yıllık tarihi olan ve ekolojik değer içeren bitkilere sahip orman şimdilik kapitalizmin pençesinden kurtulmuş oldu.
Sizlerin de takip ettiği gibi Nobel Barış ödülü sahiplerini buldu.
Birisi Kongolu jinekolog doktor Denis Mukwege, diğeri de Ezidi (yezidi) insan hakları savunucusu Birleşmiş Milletler İyi Niyet Elçisi Nadia Murad.
Kendilerini tebrik ediyoruz. Bu iki başarılı insanın ödüllendirilmesi Almanya´da kadınlara taciz konusunun daha açık ve yüksek sesle konuluşmasını da arttırmış oldu. Tabii Nadia Murad´ın yaşadıklarının yanında devede kulak olan konular.
Nadia Murat demişken Yezidiler´le ilgili bir gerçeği de sizlerle paylaşmak isterim.
Önce kısaca kimler olduğuna bakalım.
Yezidiler: Çoğunlukla Kürtçe konuşan, eski Mezapotamya dinlerine (kimi yerde Zerdüştlük de geçer) uzanan bir inanca sahip olan etnik bir topluluk.
Yezidiler´in soykırıma (Soykırım: Bir insan topluluğunu ulusal, dinsel vb. sebeplerle yok etme) uğramalarının sebebi IŞID. En yakınında bulduğu ve inancını (küfür olduğu için) benimsemediği ve düşman bellediği için katlederek yok etmek istediği insanlar.
Bu insanların birçoğu Avrupa´ya kaçak yollarla geçmek zorunda kalmışlar. Neden biliyor musunuz?
Türkiye sınırında bu kişiler sünni ve müslüman olmadıkları için geri çevrildikleri için. Ne kadar garip bir durum öyle değil mi?
Türkiye sınırında yetkililer bu insanları almayıp geri gönderiyorlar. Ve bu insanlar da IŞID´ın eline düşüp ölmemek için, kaçakçıların kullandıkları dağ yollarından Avrupa´ya geçiş yapıyorlar.
Şaşırdınız mı? Ben şaşırdım. Türkiye´nin ihtiyaç sahibi olan herkese kucak açtığını bildiğimden, ya da haber kanallarında bunları duyduğumdan. Ama işin aslı öyle değilmişmeğer. Bu insanlar, bildiğiniz ülkeye sokulmuyorlarmış.
Irak´ın Ninova bölgesinde (tarihteki Asurluların yaşadığı bölge) yaşadıkları ve dinsel ve etnik olarak küçük bir topluluk kaldıkları için de Avrupa açısından önemli. Bir bakıma ?kültür mirası´ da denebilir.
Sanıyorum Mardin´de de küçük bir grup olarak Yezidi vatandaşlarımız mevcut.
Yezidiler konusunda birileri çıkıp, ?bu kişiler eski doğa dinlerine, eski yunan mitolojilerindeki birikimlere dayanan dinsel inançlara sahip kişiler´ diye küçümsemeye çalışabilir. Eğer konu oraya kadar gidecekse, tarikatlara mensup müslümanlarınhayatındaki mitraist yaklaşımları da konuşmak gerekir. İşte o zaman da işin ucu çok garip yerlere varır.
Neyse, zaten konumuz insanların ipliğini pazara çıkarmak değil. Çünkü mutlak Yaratıcı Rabb, Hucurat suresinde bunu yapmayın demiştir.
Konumuz ve derdimiz ?insan kardeşliği´ne sahip olduğumuz diğer insanların soykırıma uğramamaları ve uğrama tehlikesinde olanların da kurtarılmaları.
Mektup yazar gibi başladım, öyle de bitireyim.
Sözlerime son verirken, Veda hutbesi´nden aklımda kalan bir cümleyi aktarayım isterim: ?İnsanlar! bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl bir mübarek şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecavüzden korunmuştur?´
Kestane kebap, acele cevap?
Sevgi ve Bilgiyle kalın