Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Aliya Sen Olmasaydın…

YUSUF TOSUN'un Perspektif'deki yazısı;

Aliya Sen Olmasaydın…

Bütün dünyanın bunalım yaşadığı bir dönemde, Aliya İzzetbegoviç’in şahsında yeni bir “yol haritası” çıkarmanın belki de tam zamanı. Doğu ile Batı arasında tarihe tanık bu bilgeden öğreneceğimiz çok şey var.

Bazı şahsiyetler vardır sadece varlıklarında değil yokluklarında da aydınlatmaya, yol göstermeye devam ederler. 2003 yılının 19 Ekim’inde aramızdan ayrılan bilge lider Aliya İzzetbegoviç böyle biri. 

 Geçtiğimiz bahar mevsiminde ailecek gerçekleştirdiğimiz Balkan gezisi vesilesiyle iki gün geçirdiğimiz Aliya’nın yaşadığı coğrafyayı, hayatını ve mücadelesini vefat yıldönümünde gözlemlerimiz çerçevesinde hatırlamak/hatırlatmak istedik. 

Bosna’yı Anlamak

Balkanların Kudüs’ü kabul edilen Bosna-Hersek yakın geçmişte (1992-1995) büyük acılar yaşadı. On binlerce Müslüman soykırıma uğradı buralarda. Binlerce şehit verildi. Bir o kadar da yaralı, evsiz, barksız, dul, yetim… kaldı. Bütün bunlar sözüm ona Avrupa’nın göbeğinde oldu. 

Oysa bugün adeta savaşın ve de barışın açık hava müzesi gibi olan Saraybosna henüz yaralarını sarabilmiş değil ve her an patlamaya hazır bir bomba gibi duruyor. Her şeye rağmen savaşın izleri de tam anlamıyla silinebilmiş değil. Binalar hala kurşun izleriyle dolu. İnsanlar buruk… İçten gülümseyen çok az yüz var buralarda. Özellikle Müslüman halk çok da rahat değil. Bu durumu Saraybosna’da sıradan bir Boşnak’la oturup konuştuğunuzda anlayabilirsiniz. Tedirgin bir yapıları var, karamsar bir halet-i ruhiye içindeler haliyle.

Sırp, Hırvat ve Boşnaklardan oluşan ortak bir yaşam var bu topraklarda. Farklı din, mezhep ve milletlerden oluşan bir yaşam yani. Yakın geçmişte birbiriyle savaşanlar şimdi bir arada yaşıyorlar(!) daha doğrusu yaşam mücadelesi veriyorlar. Her şeye rağmen aradan yüzyıllar geçmiş olsa da Osmanlı ruhu buralarda hala dipdiri. Osmanlıdan kalan gelenek ve göreneklere bile bir din gibi sahip çıkmışlar. Hala o Osmanlı kültürü baki. Ve en önemlisi kahve içiminden yollarına varıncaya kadar mekânsal yolculuk ve ritüeller bir ibadet şuuruyla yapılıyor. Mesela kahve fincanı Osmanlı’ya hürmeten hala kulpsuz fincanda içiliyor. Fincanın içinde mevcut yıldız ile birlikte parmaklarınız fincanı kavrarken oluşan ay ve yıldız da bu hürmetin sembolü…

Öte taraftan yıllardır o sönmeyen özgürlük ateşi yanmaya devam ediyor. Sonsuzluk Ateşi de (Eternal flame) denilen bu sembolik anıt II. Dünya Savaşı’nda kurban giden Saraybosnalıların anısına yakılmış bir ateş. Saraybosna’nın merkezindeki bu anıt ateş, dört yıl süren Nazi Almanya’sından kurtuluşu sembolize ediyor bir bakıma.

Bir başka gözlemimiz; buralarda ismi Bosna coğrafyası ile özdeşleşen Fatih Sultan Mehmet Han çokça seviliyor. Bir de yakın dönem Bosna-Hersek ile özdeşleşmiş bir isim olan Bilge Lider Aliya İzzetbegoviç… Bu hatırata hürmeten ilk fırsatta Aliya’nın Başçarşı’ya yakın mesafede bulunan kabrini ziyaret ediyor, hasbihâlde bulunuyoruz. 

Aliya’nın kabri başında içimize doğan “Ah!.. Aliya sen olmasaydın”lı cümlelerle uzun bir iç yolculuğa çıkıyoruz. Saraybosna’nın bugünü için önemli bir isim çünkü. Sadece Saraybosna için değil, özgürlük mücadelesinde tüm dünya tarafından önemsenen bir isim.  Varlığında müşerref olamadığım o ulvi insanla ancak kabri başında hasbıhalde bulunabildim böylece. Şehitliğin orta yerinde vakur bir duruşu vardı kabrinin… Sanki mezarı başında oturmuş ziyaretçileriyle sohbet ediyordu. Misafirlerine önemli dersler veriyor gibiydi bu haliyle. 

Aslında Bosna’dan önce Aliya’yı anlamak lazım. Aliya hazmedilmeden Bosna-Hersek’in bugününü anlamak mümkün değil. Çünkü o, Bosna-Hersek’in önemli kilometre taşlarından biri. Tarihin dönüm noktası…

Aliya; icraatları, liderliği ve bilgeliğiyle hala aramızda yaşıyor. Çünkü o, yaşadıkları ve yaşattıklarıyla geriye unutulmaz eserler ve dersler bıraktı. Bütün dünyanın kaos/bunalım yaşadığı bir dönemde, onun şahsında yeni bir “çıkış yolu/ yol haritası” çıkarmanın belki de tam zamanı. Doğu ile Batı arasında tarihe tanık bu bilgeden öğreneceğimiz çok şey var. 1992-1995 yılları arasında eşine ender rastlanan o şanlı direnişin en önemli kahramanı Aliya İzzetbegoviç’i daha yakından tanımak ve özellikle genç kuşaklarla tanıştırmak lazım. Dolu dolu geçen yaşamının, geriye bıraktığı ölümsüz eserlerinin ve muhteşem mücadelesinin dikkatlice ele alınması gerekir. Çünkü Aliya, yeni bir tarih ve unutulmaz bir kahramandır.

Dolu Dolu Bir Hayat 

Aliya’nın çocukluğuna baktığımızda; (özellikle 12-14 yaşlarında) bahar sabahları evlerinin yakınındaki Hadzicska Camii’nde, imamın sabah namazının ikinci rekâtında okuduğu Rahman Suresi’nin ve mutlulukla eve dönüşünün fotoğraflarının hafızasında canlı bir yer tuttuğuna şahit oluruz. Ve tabii ki anne-babasına olan bağlılığına da…  Öyle ki; geceleri anne-babası misafirlikten dönünceye kadar gözlerine uyku girmezmiş. Bütün bunlar küçük bir ayrıntı gibi görünse de aslında büyük bir liderin doğuşuna ve yetişmesine yardımcı olan hadiselerdir. Çünkü sağlam bir altyapı ve temele sahip olmayan her bina, küçük bir sarsılmada bile yıkılmaya mahkumdur. Ancak kökleri sağlam ağaçlar, şiddetli kasırga ve fırtınalarda bile dirençle sabitlenirler yerlerine. 

Aliya, hayata, cesur ve idealist bir insan olarak katılmış ve hep aklî öngörüyü esas almıştır. Ahlak ve inanç esaslarından hiçbir zaman ödün vermemiş olan Aliya, hep doğru bir çizgide yürümüş, kendi mücadele yolunu kendi elleriyle kurgulamış ve hedeflediği ideale doğru soluklanmadan koşmuştur. Bu zorlu yolda başına gelenleri ve gelecekleri hep hayra yormuş ve elindeki imkân ve fırsatları en iyi şekilde değerlendirmesini becerebilmiştir.

Mutlu İnsan

Aliya, renkli bir coğrafyanın şirin bir önderi ve sevimli bir kahramanıdır. O kendini “kendilerine deliliğin bulaştığı mutlu insanlar” kategorisine koyar. Kendisini mutlu eden deliliğini seven, korkusuz, cesur ve atılgan biridir.

Aliya, ayrıca çok yönlü bir şahsiyet ve yeni bir lider tipidir. Onunla ilgili yapılacak değerlendirmede; hem özgürlükçü, hem düşünür hem de devlet adamı yönünün dikkate alınması şarttır. Onun hem bilge, hem de lider kimliğini en iyi ortaya koyan tanımlama “Bilge Lider” ifadesidir. Bu anlamda Aliya; özgürlük mücadelesi ve aydınlık düşünceleriyle tarihin akışını tersine çevirmiş gerçek anlamda ölümsüz bir dava adamı ve bilge bir liderdir.

Avrupa’nın göbeğinde 1992’den sonra şahit olduğumuz Sırp mezalimi ve soykırımına destansı bir direnişle karşılık veren, Bosna-Hersek halkına bu güç ve morali aşılayan en önemli kişi şüphesiz ki Aliya’dır. O hem mücadeleci kişiliği, hem de engin ufkuyla Doğu ile Batı arasında üçüncü bir yol olan tek alternatifin “İslam” olduğunu yeniden dünya Müslümanlarına hatırlatmış ve tüm insanlığı bu yola çağırmıştır. Şüphesiz Bosna-Hersek halkının bu şanlı direnişinde inancın gücü yatmaktadır. O da, çocukluğundan beri tercihini bu inançtan yana koymuş ve “dinin temel mesajının sorumluluk” olduğu bilinciyle yürüyüşünü sürdürmüştür.

Aliya,  dikkatli bir gözlemci, iyi bir okuyucu ve derin bir düşünürdür. Henüz lise yıllarda Avrupa felsefesinin bütün metinlerini okumuştur. Ve üzerinde özel bir etki bırakmış metinlerin “Bergson’un Yaratıcı Evrimi, Kant’ın Saf Aklın eleştirisi ve Spenglerin Batı’nın çöküşü” olduğunu eserlerinde dile getirmiştir. Onu asıl etkileyen ilahi mesaj ise Kur’an-ı Kerim’dir. Bütün ilhamını ve gücünü O’ndan aldığını eserlerinde sık sık dile getirir.

Batı İslam'ının Soluğu

Gençliğinde Genç Müslümanlar Hareketi’nin aktif bir üyesi olan Aliya, çok hızlı ve hareketli bir gençlik dönemi geçirmiş ve bu uğurda defalarca cezaevine girip çıkmıştır. Yığınlarca engel onu mücadelesinden yıldıramamış; tam tersine yaşadığı her sıkıntı,  karşılaştığı her engel onun daha da güçlü bir özgürlük mücadelecisi olmasına yardım etmiştir. 

Bir mahkemede, kendi eseri olan İslam Deklarasyonu’nun, toplumsal düzenin değerlerine yönelik bir saldırı olduğu iddiasına karşı; “Yugoslavya’yı seviyorum ama onun yönetimini değil. Bütün sevgimi özgürlüğe veriyorum ve geriye yetkililer için bir şey kalmıyor” diyerek  anlamlı bir cevap vermiştir. 

Aliya, mahkûmiyet yıllarında derin derin düşünmüş ve bu düşünüş onun davasında olgunlaşmasına ve davasına daha sıkı sarılmasına yardım etmiştir. Aliya,  yazdığı makale ve eserleriyle, “Batı İslam’ının soluğu” olmaya çalışmıştır. 1970 yılında yayınlanan ve yaklaşık 40 sayfa olan İslam Deklarasyonu tüm Müslüman kamuoyunda büyük bir yankı uyandırmıştır. Aliya, İslam Deklarasyonu’nda tüm dünya Müslümanlarına önemli mesajlar vermeye çalışmıştır. Deklarasyon yayınlandığında, Batı cephesinde şiddetle kınanmıştır. Aliya’nın, 1946’lı yıllarda yazdığı “Doğu ile Batı Arasında İslam” kitabı ise ancak 1984 yılında yayımlanabilmiştir. O bu en önemli eserinde İslam’ın Doğu ile Batı arasında orta bir yerde durduğu gerçeğinden hareketle, yeni bir dünya görüşü ortaya koymaya çalışmıştır; “Doğu ile Batı arasında geçmişte birçok defa bir köprü vazifesini görmüş olan İslam, kendi öz vazifesini müdrik olmalıdır. Geçmişte eski medeniyetler ile Avrupa arasında tavassutta bulunmuş olan İslam, bugün bu dramatik çıkmaz ve alternatifler zamanında, parçalanmış dünyada, aracılık rolünü tekrar devralmalıdır. Üçüncü, yani İslami yolun manası işte buradadır.”

Aliya, bu ince ve hassas insanlık yürüyüşünde, siyasi kanalları olabildiğince zorlamıştır. 1990 yılında  bir grup arkadaşıyla birlikte Demokratik Eylem Partisi’ni (SDA) kurması ve akabinde seçimlerden zaferle çıkmasıyla ünü zirveye ulaşmıştır. SDA, Aliya’nın ve dolayısıyla Bosna-Hersek halkının özgürlük mücadelesinde önemli bir dönemeçtir. 

20. asrın sonlarında, Avrupa’nın göbeğinde şahit olduğumuz çirkin savaş ve soykırım, tarihe kara bir leke olarak geçti. Ancak Aliya, bu vahşi savaş ve soykırıma karşı gösterdiği şanlı direniş ve soylu davranışlarıyla tarihe yeni bir sayfa eklemiştir. “Hayat kısa değil, ben onu uzun buluyorum.” diyen Aliya; 2003 yılının 19 Ekim’inde aramızdan ayrılarak geriye ölümsüz mücadelesini ve aydın düşüncelerini bıraktı. Onu çoğaltıp geliştirmek ise sevenlerine kaldı. Anlaşılan onu çok arayacağız.

Onun şu anlamlı sözünü hiç hatırdan çıkarmamak gerekir: 

“Bana yeniden hayat önerilseydi, reddederdim. Ancak, yeniden doğmak zorunda kalsaydım, kendi hayatımı seçerdim.”

Doğu ile Batı arasında aydın bir kişilik ve tarihe tanık bilge lider Aliya’yı rahmetle anıyorum.



Anahtar Kelimeler: Aliya Olmasaydın…

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER