Müslüman Halkların Geri Kalmışlığı
Müslüman halkların, aynı yerde devr-i daim yapmaktan, bağımlılıktan, fakirlikten ve geri kalmışlıktan kurtulmalarını istiyor muyuz?
Yeniden ve emin adımlarla şerefle ve aydınlık yolunda, kendi kaderlerinin sahibi olmalarını istiyor muyuz?
Ahlaklılığın, dahiliğin ve cesaretin kaynaklarının bütün gücüyle yeniden fışkırmasını istiyor muyuz? O zaman bu hedefe götüren yolu açık bir şekilde işaret edelim:
İslam'ın bireysel, ailevi ve toplumsal hayatımızın tüm alanlarında İslam düşüncesinin yenilenmesi ve Endonezya'dan Fas' a kadar tek bir İslam birliğini gerçekleştirmek.
Bu hedef uzak ve ihtimal haricinde görülebilir, ancak imkan dairesinde bulunduğu için gerçektir. Aksine her bir gayr-ı İslami program çok yakın ve hedefin yanında görülebilir; ancak o, İslam alemi için tam bir ütopyadır, çünkü imkansız dairesinde bulunmaktadır.
Tarih apaçık bir tespiti göstermektedir:
Müslüman halkların hülyasını heyecanlandıracak ve onlar arasında gerekli olan disiplin, ilham ve enerjiyi gerçekleştirecek tek düşünce İslam' dır. 1950'li yıllarda sadece birkaç bin hakiki Müslüman mücahidi İngiltere'yi Süveyş kanalından çekilmeye zorladı, Arap ırkçı rejimlerinin müttefik orduları ise İsrail'e karşı üçüncü defa savaşı kaybetmektedirler. İslam ülkesi olarak Türkiye dünyaya hakim idi.
İslamı kabul eden halk ve birey, kabulden sonra, başka herhangi bir ideali için yaşaması ve ölmesi mümkün değildir. Bir Müslümanın adı ne olursa olsun herhangi bir kral ve hükümdar, bir milliyeti, partiyi yüceltmek ve ona benzer bir şey uğruna kendini feda etmesi düşünülemez.
Zira en güçlü İslami bilinçaltı düşüncesine göre o burada, bir çeşit putperestlik ve Allah’sızlık fark eder.
Müslüman ancak Allah adıyla ve İslam'ın yücelmesi adına ölebilir, yahut savaş alanından kaçabilir.
Onun için, gerileme ve pasif devreleri aslında İslami alternatifin yokluğu veya bu yokuşa tırmanmak için Müslüman aleminin hazır olmayışıdır. Onlar, İslam'ın Müslümanlar üzerindeki manevi tekelinin olumsuz tezahürüdür.
Bu durumu Allah’ın takdiri olarak kabul ederek biz, açıkça iddia ediyoruz ki, Müslüman dünya İslamsız ve İslam'a karşı olarak yenilenemez. İslam, İslam'ın insana dair, insanın dünyadaki yeri, insan hayatının hedefi ve insan -Allah ilişkileri ve insan- insan ilişkileri hakkındaki tavrı, Müslüman halkların durumunun iyileştirilmesi yolunda her hakiki eylemin ebedi ve değiştirilemez ahlaki, felsefi, fikri ve siyasi temeli olarak kalmaktadır.
Alternatif apaçıktır, ya İslami yenilenmeye doğru hareket veya pasiflik ve gerileme.
Müslüman halklar için üçüncü ihtimal yoktur.
Kaynak: Hertaraf.com