Hiçbir şey. Hiç. Özgürleşecek miyiz diyoruz? Hayır diyor. Bize adil davranacak mısınız diyoruz? Hayır diyor. Bize danışacak mısınız diyoruz? Hayır diyor. Fikrimizi alacak mısınız diyoruz? Hayır diyor. Birazcık görünür olacak mıyız diyoruz? Hayır diyor. Dilimizi özgürce kullanabilecek miyiz diyoruz? Hayır diyor. İtilip kalkılmadan çalışabilecek miyiz diyoruz? Bunu garanti edemem diyor. İşsizliği ortadan kaldıracak, topraklarımızın bereketini arttıracak mısınız diyoruz? Sizin için özel bir uygulama olmayacak diyor. Hayatlarımız daha kolay hale gelecek mi diyoruz? Herkes kadar ve herkesten sonra diyor. Dişimizi sıkıyoruz ve bir ya sabır çekerek tekrar soruyoruz; bize ne vaat ediyorsunuz? Size vaadimiz yok diyor. Peki, biz neyi konuşuyoruz diyoruz? Konuşmuyoruz diyor; çünkü siz görünmesiniz. Peki bu görünmez olandan ne istiyorsunuz diyoruz? İstediğimiz zaman görünür ol, istemediğimiz zaman buharlaş istiyoruz diyor. Neden diyoruz? Çünkü biz öyle istiyoruz diyor. Siz kimsiniz diyoruz? Yeni efendiden memnun olmayanlarız diyor. Biz de yeni efendiden memnun değiliz diyoruz. Eğer diyor, yeni efendiden memnun değilseniz, bizim dediğimizi harfiyen yapacaksınız.
Ama yeni efendi de tıpkı sizin gibi, bizden görünmez olmamızı istiyor. Eğer yeni efendi ile sırasını bekleyen efendi, bizden aynı şeyleri istiyorsa, biz neden sizi tercih edelim diyoruz? Efendinin değişimiyle, bizim hayatımız değişmiyorsa, bu değişim uğruna neden sizinle aynı saflara dizilelim diyoruz. Başka şansınız yok diyor. Dün de öyleydi, bugün de öyle olacak ve gelecekte de bir fark yaratılmayacak.
Bütün cumhuriyet tarihi boyunca Kürtlere hiçbir şey vaat etmeden, Kürtlerin oylarını kullanmış olan bu büyük tecrübe, kendisinden emin gözüküyor. Kürtleri görünmez kılıp işlevsel hale getiren akıl, şimdi de aynı şeyi tecrübe etmekte çok kararlı görünüyor. Ama unutulan bir şey var; aynı tecrübeleri Kürtler de yaşadı. Hayali olarak uzatılan elma şekerini, hayali olarak yalama hayali tecrübesini.
Aslında soru ve sorun basittir. Eğer sıradaki yeni efendi, bizim için kılını kıpırdatmayacaksa, bizim kıpırdatmak için bir nedenimiz var mı? Biz yok ve görünmez isek, bizim için ne değişecek? Neden yeni bir efendi talep edelim ki? Hegel çok doğru söylüyordu; “Efendi köleyi görmediği için köle, köleydi.” Dahası “Yeni olanın kapıda kör bir bıçakla beklemediğini nerden bileceğiz?”
Her şeyi bir tarafa bırakalım; siyaset etmenin birinci kuralı görünür olmaktır. Siyaset görünür olanların imtiyazıdır. Görünür olmadan siyasi aktör haline gelmek mümkün değil. Görünür olmadan temas mümkün değil. Görünür olmayan, görünür olmayandır. Hiçtir.