Ali Emîrî Efendi´nin Tezkire-i Şu?arâ-yı Âmid adlı kitabından notlar

Yazarımız Ferhat Özbadem´in Osmanlı son dönemi araştırmacı ve tezkire yazarı Diyarbekirli Ali Emiri´nin, dönemin Diyarbekirli şairlerin tezkirelerini içeren Tezkire-i Şu?arâ-yı Âmid adlı eserle ilgili tuttuğu notları içeren yazısı? İçtenlikle okunması dil

Ali Emîrî Efendi´nin Tezkire-i Şu?arâ-yı Âmid adlı kitabından notlar

Edebiyat tarihimizin en önemli kaynaklarından biri de hiç şüphesiz şair tezkireleridir. Ali Emîrî Efendi (1857/1924)´nin, ?Mâzîden müstakbele nakl-i vukû?ât eden vesâit-i mübecceleden biri de tezâkir-i şu?arâdır.? dediği bu eserler, sadece edebiyat tarihine kaynaklık etmekle kalmamakta, gelmişten geçmişe bir milletin top yekûn kültür tarihine ışık tutmaktadır. Genelde her alandaki hâl tercümelerini, özelde şiir ve şairi konu alan tezkireler, yazıldığı dönemde oldukça rağbet görmüş, sonrasında da araştırmacıların en önemli başvuru kaynakları arasında yer almıştır.

Ali Emîrî Efendi, şiir ve edebiyat alanında yaptığı derin araştırmalar neticesinde Diyarbakır ve çevresinin çok önemli bir edebi muhit olduğunu tespit etmiştir. Müellif, bu münbit muhitte yetişen zevâtın hâl tercümelerini, belgeleriyle ortaya koymak ve gelecek nesillere aktarmak için; ?On sekiz yaşından yirmi bire kadar ravza-i şebâbımın bir nev-bâvesidir? dediği Mir´âtü´l-Fevâ´id´i tamamlamaya muvaffak olmuş (1296/1878), eserin bir bölümünü ?Tezkire-i Şu?arâ-yı Âmid? adıyla eski harflerle neşretmiştir.

Ali Emîrî Efendi, Diyarbakırlı fikir ve sanat adamlarının hayat ve eserlerinden bahseden Tezkire-i Şu?arâ-yı Âmid´de kendi hayat hikâyesini anlatmaktadır. Burada Ali Emîrî´nin Diyarbekir ve çevresinde geçirdiği yirmi bir yıllık hayat hikâyesinin özeti yer almaktadır.

Kitapta tanıtılan şairler ve şiirleri ile ilgili kısımda müellifin orijinal yazımına müdahale etmeden, yazdığı şekli ile notları paylaşmak istiyorum. Hem bu yazının kitap notlarından müteşekkil olması hem de bu yazıyı okuyup, ?dili ağır, acaba ne diyor?? gibi cümleler kuracak okuyucuların Osmanlıcanın zenginliği ile tanışmasına vesile olmasını istediğimden müellifin yazdığı şekilde paylaşıyorum.

*

AHMED: On biñ beytten mütecâviz Pend-nâme nâzımı Ahmed-i Mürşidî hazretleridir. Hızâne-i edebiñ şâyân-ı ihtirâm-ı mahzûzâtından olan âsârını Ahmed, Ahmedî, Mürşidî imzâlarıyla tezyîn eylerdi. Müşârun-ileyhiñ Pend-nâme´si aktâr-ı ?âlem-i İslâmiyette ma?rûf ve mütedâvildir. Defa?ât-ı müte?addide ile tab? ve temsîl olunmuştur.

Müşârun-ileyh orta boylu, müdevver çehreli, sıyâm ü salâta ziyâdesiyle müdâvim, gâyet mütevâzı?, halîm, kerîm bir zât olduğunu nakl ü rivâyet ederler.

Visâlin teşnesiyim eylerim âh İşit kim zâr ü giryânım Muhammed

N´olaydı erebilsem hâk-i pâye Geçirsem anda devrânım Muhammed

Diler Ahmed ganî ümmet fakîri Göre mahşerde sultânım Muhammed

*

AHMED PAŞA: Şehrimizde câmi?-i şerîf ve sa´ir ba?zı âsâr-ı hayriyye ile ibkâ-yı nâm eden âti´t-terceme Çerkes İskender Paşa´nın mahdûm-ı kebîridir. Pederleri Diyârbekir vâlîsi olmazdan mukaddem mütenevvi? memûriyetlerle şehrimizde bulunarak te´ehhül eylemiş ve sâhib-terceme Ahmed Paşa 933/1527 hududunda dünyaya gelmiştir. Sâye-i peder ve sevk-i kaderle ?ulemâ-yı Âmidiyyûndan ve soñraları müftî-i memleket fâzıl-ı şehîr Muslihüddîn Lârî hazretlerinden tahsîl-i ?ulûm ve kemâlât eylemiştir.

Dirâyet ve şecâ?atle mümtâz olan fuzalâdan olup şehrimiz şu?arâsınıñ memdûhu olduğu gibi Adanalı Lisânî, Karamânî, ?İzârî gibi şu?arâ dahi müşârunileyhiñ mâdihlerindendir.

Hazret-i Sultân Muhammed ol nihâl-i bâğ-ı dil

Dürr-i yek-tâ-yı hilâfet gonca-i gülzâr-ı cân

*

EDHEM: Hânedân-ı memleketten Nef?î-i zamân Kâdî-zâde âti´t-terceme Mustafâ Tâlib Efendi merhûmuñ mahdûmudur. 1268/1852 senesinde tevellüd etmiştir. Sevk-i pederle Mekteb-i Harbiye´ye dühûl ederek zekâsı sebebiyle erkân-ı harb sınıfına ayrılmış idi. Müntehî sınıfına kadar çıkmış ise de pederiniñ vefâtından soñra iki biñ guruş  ma?aşla mahrec-i aklâm-ı riyâziyyât mu?allimliğine ta?yîn olunduğundan ba?zı ma?zeret serdiyle mektebden infikâk eyledi.

Olur dûd-ı dilimden hep sehâb-ı âsmân peydâ

Habâb-ı eşk-i hûnînimle seyl-âb-ı cihân peydâ

Olunca derd-i vaslıñ yâresi fevvâr-ı hûn âsâ

Eder bir bahr-i tûfânzâr dilde nâgehân peydâ

*

EDÎB: İsmi Muhammed´dir. Evâ´il-i hâlinde tahsîl-i bizâ?a-i ?ulûm u ma?ârif ederek ?asrîniñ ?ulemâ ve şehrîniñ şu?arâsı sınıfına dâhil olmuştur. Bir müddet tedrîs ile meşgûl olduktan soñra Dersa?âdet´e ?azîmet ve 1137/1725 senesinde vâkı? olan imtihân-ı kebîrde isbât-ı fazîlet eyledi. Ondan soñra ba?zı bilâdıñ mesned-i kazâsına sâye-sâz-ı istihkâk olarak imrâr-ı evkât-ı hayât eylerdi. 1149/1737 senesinde Rûmeli´nde vâkı? Narte şehrinde kâdî iken vefât eyledi.

?İlm ü ?irfânda ser-âmed-i ihvân, şi?r u inşâda üstâd-ı mû-şikâf-ı cihân idi. Latîf neşîdeleri ve şu?arâ-yı zamânına güzel nazîreleri vardır. Hatt-ı destiyle ba?zı âsârı manzûrumuz olmuştur. Hattı da âsârı gibi güzeldir.

Zahm-ı âgûş-ı hayâle pîrehen bîgânedir

Âteş-efrûzân-ı dâg-ı ?aşka ten bîgânedir

Murg-ı dil olsa n´ola âzâdelikten muztarip

Dil esîrân-ı gama fikr-i vatan bigânedir

*

ES?AD PAŞA: Memleketimizde vefât eden vülât-ı kirâmdandır. Şehriñ kale derûnunda defîn-i hâk-i gufrân olan Süleymân bin Hâlid ibn Velîd hazretleriniñ merkad-ı ?âlîlerine oradaki Murtazâ Paşa Câmi?-i Şerîfi havlusından girileceği sırada bir maksûre-i müzeyyene derûnunda iki mükellef ve müzeyyen merkad, nazar-ı züvvâra tesâdüf eder ki biri sahib-terceme Muhammed Es?ad Paşa ve dîgeri de ondan on beş sene evvel vefât eden sadr-ı esbak Muhammed Reşîd Paşa´nındır. Müşârun-ileyh Ayaş müftüsü Hasan Efendi´niñ mahdûmudur.

Şer? ü kânûna o kim emrini tatbîk eyler

Anı da Hazret-i Hakk mazhar-ı tevfîk eyler

*

İSKENDER PAŞA: Şehrimizde nâm-ı ?âlîsine mensûb câmi?-i şerifiñ ve Dağkapısı civârında Hamamlı kasr-ı dilârâsıyla şimdi harab bulunan germâbeniñ ve daha birçok hayrât ve müberrât ile hâlâ ahfâdı yedinde mevcûd ve İskender Paşa hânesi demekle ma?rûf kâşâne-i cesîmiñ bânî ve sâhibi bulunan gâzî-i meşhûr İskender Paşa´dır.

Müşârun-ileyh 920/1515 târîhinden 979/1572 târîhine kadar altmış sene müddet seyf-i şecâ?ati elinden bırakmamış ve hangi cihete teveccüh etmiş ise cümlesinde mansûr ve muzaffer olmuş mücâhidîn-i ?Osmâniyye´dendir. ?Aslı Çerkesin Karatay kabîlesindendir. 921/1516 senesinde Diyârbekir vâlî ve kumandanı Bıyıklı Muhammed Paşa´nıñ mu?âvenetine gelen Karaman vâlîsi Hüsrev Paşa ma´iyyetiyle henüz genç iken ilk defa olarak şehrimize gelmiş idi. 928/1523 senesinde Bıyıklı Muhammed Paşa´nın vefâtı üzerine Hüsrev Paşa Diyârbekir vâlîliğine ta?yîn olundukta İskender Paşa üç biñ akçe timar ile kapıcıbaşı ve soñra çavuşbaşı olarak şehrimizde te´ehhül eyledi.

Budin´iñ kal?asın aldıkta a?dâ

Mükerrer feth edip şâh-ı muzaffer

 Anuñ mîr-i livâdan bir Skender

Dedi târîhini ?feth-i mükerrer?

*

İSMÂ?ÎL ÇELEBÎ: Âti´t-terceme ?Azîz Mahmûd Urmevî hazretleriniñ mahdûm-ı mürşîdâneleridir. Diyârbekir (Âmid) şehrinde 1020/1612 hududunda tevellüd etmiştir. ?Ulûm ve kemâlâtı ?ulemâ-yı memleketten ve ?ilm-i tasavvufu peder-i ?âlîlerinden ahz ü telakkî eyledi.

Halûk, mütevâzı?, kerîm bir zât olmakla etrâf ü inhâdan gelen nüzûrât ve zuhûrât, hâne ve hânkâhlarını ashâb-ı kulûb gibi ziyâret eder ve yine derhâl dest-i kerîmleriyle fukarâ ve ashâb-ı ihtiyâcın kîse ve hânelerine ?avdet eylerdi.

Mâsâf-ı dilânîm be-kes kîne ne-dârîm

Halkest be-mâ-duşmen ve mâ bâ-heme yârim

*

ÂSAF: İsm-i güzîni Muhammed Emîn´dir. ?Ulemâ-yı memleketten Hâcı Ahmed Efendi -nâm zâtıñ oğludur. 1236 senesinde doğmuştur. Henüz dört yaşında iken pederleri ma?-?âile Şâm-ı Şerîf´e nakl ve hicret eylediğinden tahsîli belde-i mezkûrededir. Evâ´il-i hâlinde vâlidinden ?Arabî, Fârisî ?ulûm ve kavâ?idinden ba?zı mertebe kesb-i ma?lumât ettikten soñra Şâm-ı Şerîf´de mukîm Şeyh Ya?kûb Buhârî -nâm zâtıñ fünûn-ı Fârisiyye´ye müte?allık tahsîl-i mezâmîn ü nikât eyledi.

Devr-i Cem´den bezmgâh-ı dehre zîverdir şarâb

Reh-revân-ı râh-ı ?aşka pîr ü rehberdir şarâb

*

ÂGÂH: Şu?arâ-yı ?asrınıñ güzîdesi ve ahâlî-i memleketiñ nûr-ı dîdesi olan bu zât şehrimizde yetişen üdebâya altmış sene mu?allimlik etmiştir. Âgâh´ıñ sa?âdet-i vatana hasreylediği himmet pek ?âlî idi. Mekteb-i füyûzât-meksebinden biñlerle fuzalâ ve ?urefâ yetişmiştir. Hâfız-ı Kur´ân, ?âlim, şâ?ir, hattât olduktan başka mücellid, müzehhib, ressâm, hakkâk idi.

Bezl-i erbâb-ı safâ ni?met-i dîdâr yeter

Hâne-i âyîneniñ âbı mı var nânı mı var

*

ÜMNÎ: İsm-i sâmîleri Muhammed´dir. Zamânında Muhammed Ağa diye şöhretşi?âr idi. Ağa ?unvanıyla müştehir olması ol vakitleriñ ıstılâhınca ashâb-ı merâtib ü mesânide mahsûs bir ta?bîr-i muvakkar olmasından ileri gelmiştir. Şehrimize gelen vülât-ı ?izâmıñ kethudâlık hizmetinde bulunması hasebiyle fetk u retk-i memleket yed-i müşkil-küşâsına mevdû? idi. Hatt-ı destiyle muharrer birçok âsârı meşhûdumuz olmuştur. İnci gibi hatt-ı nefîsini seyredince doğrusu hayretlere müstagrak olduk.

Meydân-ı ceng ü harbde silahşörlük ve dilâverliğini görenler kendisini bir Rüstem-i zamân kıyâs eylerdi. Tüfeng-bâzlıkta ve kemân-keşlikte mümtâz idi. Tîri hedefe isâbet ettirmek ve sayd ü şikârda âhûları tüfeng ile urmak gibi hârikalar gösterirdi.

Hevâ-yı ârzû-yı sayd ile pervâz edip ben de

Gelip yurduna kondum bulmadım lîk ol hünerkârı

Yatıp bir şeb müsâfir oldum ettim zevk-ı bî-pâyân

Du?â ettim seherde Ümniyâ koydum bu âsârı

*

EMÎRÎ: İsm-i ?âlîleri Muhammed´dir. ?Ömr-i kâmilâneleri yüz seneyi tecâvüz eden mu?ammerînden ve âgûş-ı ihtirâmında birçok e?âzım perverde eden memleketimiziñ eşrâf-ı be-nâm ve üdebâ-yı kemâlât-ittisâmındandır. Silsile-i nesebi yedinci derece yukarıda pîşvâ-yı ârifîn Seyyid Emîr hazretlerine ve ondan ileride yirmi yedinci tabakada Seyyidü´ş-şühedâ İmâm Hüseyin ibn ?Aliyyü´l-Murtazâ efendimiz hazretlerine vâsıldır.

Şehr-i Diyârbekir (Âmid) ve mülhakâtında ve daha ba?zı mevâkı? ve diyârda birçok silsile-i sâdât-ı kirâm müşârunileyh hazretlerinden teşâ?ub eylemiştir. Memleketimiziñ şâ?ir-i şehîri Hâmî-i nüktedân, cenâb-ı Emîrî´nin evâsıt-ı eyyâmına yetişmiş ve vefâtından soñra da mahdûmu Mustafâ Çelebî ile hem-bezm-i müsâhabet olmuş idi.

Ceddiñ ile eyleme fahr el-hazer

Sa?y ile et nâmıñı sen şöhrever

Olmaya tâ sendeki ?ilm ü edeb

Fâ´ide vermez saña ?ırk-ı neseb

Kitap âşığı ve naat sahibi bir şair: Ali Emiri Efendi