Alfred Ernst Rosenberg 12 Ocak 1893´de adı o zamanlar Reval olan Tallinn´de doğmuş 16 Ekim 1946´da Nürnberg Hapishanesinde asılarak idam edilmiş bir Nazi ideoloğu. En önemli yazılı eseri 1930´da ilk baskısı yapılan, 1 milyondan fazla satılan ama kimsenin okumadığı söylenen ?Yirminci Yüzyılın Miti? adlı kitabı. Yazılı olmayan eseriyse toplama kamplarında ölen milyonlarca insan, çıkartılan bir savaş, aşağı ırkları boyunduruk altında tutmak için girişilen işgal girişimi.
Kitabı okunmasa, görüşlerinin bazıları Hitler tarafından eleştirilse de Rosenberg´in Nazi düşünce sistematiği üstünde etkili olduğu biliniyor. Yaşam alanı teorisine, Yahudilerin yok edilmesi çabalarına katkılarıyla anılıyor. Kendisi aslında iyi yetişmiş bir bilim insanı. Moskova Üniversitesi´nden mühendislik alanında doktorası bile var. İngiltere doğumlu Alman felsefeci Houston Steward Chamberlain´in ırkçı öğretisinden de çok etkilendiği söyleniyor.
1919´da Almanya´ya gelince Nazi Partisi ile ilişki kuruyor. Hatta 1923´deki başarısız darbe girişiminden sonra Hitler hapse girince bir süre parti başkanlığı bile yapıyor. Sonraki yıllarda Rosenberg´i parti gazetesinin başında, başka mevkilerde ve Sovyetler Birliği´nin işgali sırasında İşgal Topraklarından Sorumlu Devlet Bakanı olarak görüyoruz. Ancak Alfred Rosenberg´in asıl önemi Nazi ideolojisine, soykırıma ve Almanlara Aryan ırktan geldiklerinin, doğuştan üstün olduklarının anlatılmasına yaptığı katkıdan kaynaklanıyor.
İnfazından sonra yakılarak külleri nehre dökülen Rosenberg´i tarihçiler ve tarihten ders çıkartmak isteyenler dışında hatırlayan artık pek yok. Ama ne yazık ki öğretisi, anlayışı ona referans verilmeden bile olsa hatırlanıyor. Amerika´da da, Avrupa´da da ırkçılık canlanıyor. Beyaz ırkın, Aryanların üstünlüğü iddiası sadece Anders Breivik gibi hasta ruhlu insanların Paul Greengrass´ın yarı belgesel 22 Temmuz filmine de konu olan vahşi saldırılarına ve başka katliamlara zemin hazırlamıyor.
***
Hatırlanacağı gibi 1979 doğumlu Anders Behring Breivik 22 Temmuz 2011´de önce ülkesi Norveç´in başkenti Oslo´nun merkezinde bakanlıkların olduğu yerde gübre karışımından yaptığı ve bir kiralık minibüse yüklediği bombasını patlatarak sekiz kişiyi öldürmüş, ardında da İşçi Partisi´nin gençlik örgütünün Utöya´daki kampında kalan çocuklara saldırmış ve elindeki muhtelif silahlarla en genci 14 yaşında olmak üzer 69 kişiyi gözünü kırpmadan katletmişti.
Daha sonra da hiç direnmeden teslim olmuş, mahkemedeki savunmasındaysa bu saldırılarını davasını dünyaya duyurmak için gerçekleştirdiğini açıklamıştı. Yapılan yargılama sonucu en yüksek ceza olan 21 yıla mahkum olan Breivik şimdi yüksek güvenlikli bir cezaevinde cezasının geri kalanını çekerken, benim de bundan 30 küsur yıl önce öğrencisi olduğum Oslo Üniversitesi´nin Devlet Bilimi Bölümü´nde (Statsvitenskap) okuyor.
Breivik´in okulu bıraktığı yönünde iddialar var, ama hücresinden kendisiyle benzeri görüşleri paylaşan pek çok isimle iletişim içinde olduğu gerçek. Katliamlarını gerçekleştirmeden 90 dakika kadar 1003 kişiye gönderdiği ?Bir Avrupa Bağımsızlık Deklarasyonu? adlı metindeki ırkçı, aşağılayıcı fikirlerinin başkalarına ilginç geldiği, ilham kaynağı olduğu da öyle. 1518 sayfalık bu metinde Brevik´in saldırıya nasıl hazırlandığından kimlerden etkilendiğine ve neyi başarmak istediğine kadar pek çok veri mevcut.
***
Gazeteci Scott Shane 18 Eylül 2011 tarihli New York Times haber analizinde İslam karşıtı ve tabii ki ırkçı Robert Spencer´e bu dokümanda 64 kez referans verildiğini tespit etmiş. Shane, Breivik üstünde Amerikan aşırı sağının etkisinin büyük olduğunu yazıyor. Fakat belli ki Breivik´in Amerikan sağı, daha doğrusu aşı sağı üstündeki etkisi de hiç az değil. Çünkü geçtiğimiz hafta Maryland eyaletinde beyazların üstünlüğüne inanan ve bu yüzden de büyük bir katliam hazırlığı yaparken FBI tarafından yakalanan Teğmen Christopher Hasson´un Brevik´ten etkilendiği tespit edilmiş.
Cuma günkü New York Times´a katkıda bulunan Virginia Eyalet Savcısı Thomas Cullen ise genelde nefret suçu olarak adlandırılabilecek bu tür olayların sayısında ciddi artışa, diğer suçlarla karşılaştırıldığında bu artışın izaha muhtaç olduğuna dikkatimizi çekiyor. 2008-2017 yılı arasındaki 387 aşırı uç menşeili saldırı eyleminden yüzde 71´i aşırı sağcılar, özellikle de beyaz ırkın üstünlüğüne inananlar tarafından gerçekleştirilmiş. Amerikalı savcı mesleği gereği sorunun güvenlik yönüne, terör ve karşı tepki olasılığına ağırlık veriyor.
Oysa asıl sorun Rosenberg, Breivik gibi insanların görüşlerinin günümüzde ana akım siyaset tarafından içselleştirilmesinde, ırkçılığın, din bazında ayrımcılığın, Müslüman karşıtlığının, beyaz ırkın üstünlüğüne olan inancın giderek daha fazla Avrupalının ve Amerikalının benimsenmesinde. Popülizmin yaygınlaşmasında, göç olgusunun Birleşik Krallığı AB´den çıkmaya zorlamasında. Yerimiz kalmadığı için bahsedemediğimiz Türkiye´nin AB üyeliğine karşı çıkışta, Trump´ın Ortadoğu´ya bakışında ve daha pek çok şeyde..