Tüm tarihte oluk oluk kan akmasına sebep olan çatışmalardan biri, mezhep ihtilaflarıdır.
Yakın zamandaki Kahramanmaraş, Çorum ve Sivas katliamları alnımızdaki kara lekelerdir.
Son zamanlarda Cemevlerine saldırılar aynı kanlı şartlanmanın işaretleridir fakat çok şükür ki, ‘açık toplum’ haline geldikçe bu tür bağnazlıkların yerini, birlikte yaşama kültürü alıyor. Cemevleri’ne yapılan saldırılar karşısında bütün partilerin hassasiyet göstermesi sevindiricidir.
Bu çağda mezhep ve inanç farklarını sorun saymak, ahlaka ihanet, Türkiye’nin geleceğine sabotajdır.
DİN ADINA GÜÇ KAVGASI
Bütün dinlerin, bütün milletlerin tarihinde kanlı mezhep çatışmaları vardır. Avrupa’da tarihi binaların alnında, “tek inanç, tek kral, tek hukuk” diye mermere kazınmış sloganlar görürsünüz. Toplumsal düzenin ‘tek inançlı’ olmakla sağlanabildiği, iktidarların dinden meşruiyet aldığı eski çağlar…
Tarihçi Holt, o çağlarda Fransa’daki Katolik-Protestan çatışmasının 60 yıllık bilançosunu verir:
“Katoliklerden ve Protestanlardan 765 200 kadın ve erkek hayatını kaybetti... 12 300 kadın ve kızın ırzına tecavüz edildi, 9 şehir ve 252 köy yakıldı ya da haritadan silindi, 4 256 ev yakıldı, 180 000 ev tahrip edildi.”
1572’deki Saint-Barthélemy katliamında, Hugeonot’lar denilen on bin Protestan boğazlanmıştır! Tarihçi Holt, din savaşlarının teolojik tartışmalardan değil, “ötekini kendi kutsalına karşı tehdit” görmek şeklindeki hastalıklı duygudan kaynaklandığını anlatır. (The French Wars of Religion 1562-1629, s. 190, 1195)
Her milletin tarihinde böyle vahim olaylar vardır ama bugün sorun, 21. Yüzyılda bu hastalığı yaşamaktır..
MUAVİYE VE MUHALİFLER
Tarihte iktidarlar ve itirazlar dine dayandırıldı, siyasi kavgalar böyle mezhep kavgası halinde ortaya çıktı.
Cevdet Paşa, “Muaviye saltanat sevdasına düştü” diye yazar. Muaviye’nin şu sözlerine bakın:
“Yemin ederim ki eğer her hangi biriniz burada bana itiraz edip karşı çıkan bir söz söylerseniz, ikinci bir söz söylemeye fırsat bulamadan boynu kılıçla vurulur!“ (Prof. Hakkı Dursun Yıldız, İslam Tarihi, cilt 2. Sf. 311)
Muaviye de bu güç ve tahakküm hırsını meşrulaştırmak için kendisini “halifetullah” (Allahın halifesi) olarak niteledi, iktidarı kendisine “Allah’ın verdiğini” söyledi. Bu yönde vaazlar yaptırdı, kitaplar yazdırdı. Hz. Aliye camilerde hakaretler yaptırdı.. Prof. Vecdi Akyüz hocamızın “Hilafetin Saltanata Dönüşmesi” adıl eserini önemle tavsiye ederim.