Al götür bizi eski ramazanlara ey şehr-i ramazan. Nedir bu eski ramazanlar ki elimizde yepyenisi dururken herkes özlem hasret duyar durur eskisine. Al götür bizi uzaklara, çocukluğumuzun diyarına, masumiyete…
Cıvıl, cıvıl koştuğumuz sokaklar arasında evlerin… Her akşamüstü kerpiçten bina edilmiş mütevazı bir caminin etrafında iftar, iftar, iftaaar diye avazı çıktığı kadar çocukların yek avaz mutluluk bağrışmaları ile ebabil kuşlarının cıvıltıları ve müezzinin ezan sesi birbirine karışırdı gök kubbemizin altında.
Meskûn ahali ise sıcaktan kendini attığı damlarda bir tas çorbasını, ya da leğende mehir çorbasını, hoşafını kaşıklar dururdu. Karınlar aç olsa da gözleri gönülleri toktu insanların Rabbinden olan bir kanaatle. Maneviyat onlar için en büyük azıktı, tokluktu. Karınları açlıktan ağrısa da kafaları rahattı dertleri tasaları açlık değildi bugün en büyük derdin tasanın tokluktan, israftan olduğu gibi. İftar üzeri bugün envai içeceğin yerine ya yayık ayranı ya da olsa, olsa hatırlanan kadarıyla bakraçta l..zzo denilen sarımtırak tek bir içeceğin içine bir tas buz kalıbı atılıp kaşıkla karıştıra durulurken bütün dünya onların etrafında dönerdi sanki. Gün boyu tarlada, bağda, bahçede ter dökerken oruçlu olmanın yorgunluğunu bir yudum soğuk içecekle unutuverirlerdi.
Düğüne gider gibi gidilen teravihler ve peşinde pişirilmiş tepsilere dökülmüş zerde dedikleri sütlaçtan birkaç kaşık nasiplenseler var mıydı onlardan daha mutlusu. Sahurda meltem gibi esen Kuran tilaveti bütün bir kırsalı manevi bir atmosfere çevirirdi. Bir çok ana sahur vakti çıra eşliğinde kurarmış ocağını, yakarmış ateşini. Saçta pişirir saç ekmeğini bunun arasına bir parça sakızımsı Davud Sélım helvadan sarıp yediklerinde başka çeşit mi arardı gözleri. Yok, efendim çikolatasıdır, tahinidir, envai reçeli balı yağı, kaymağı bin bir çeşit peyniri, ne gezer… Ondandır özlem duydukları eski ramazanlar. Belki de bir tabak kuru kaysı-kuru üzüm karışımı hoşabı hoş eylerdi gönüllerini.
Bayram için üç gün öncesinde ev mayasıyla mayalanan hamur ile tandırda pişirilen küncülü kiliçeler ikram için hazırda durulurdu. Onların mayaları da hamurları da hastı, doğadandı hazır fabrikasyon maya evlerinde, ellerinde hiç bulunmazdı, bilmezlerdi hatta. Aşları, ocakları uydurmasyon ürünlerden ıraktı haytaları da ona göre hormonsuz… Duyguları düşünceleri tertemiz berraktı.. O yüzden belki özleri de sütleri gibi pürü paktı, bozuk değildi. İşte böyle imiş eski ramazanlar en azından benim burada bizim burada az çok bildiklerimiz. İnanıyorum ki eskiden herkesin buna benzer kendine göre bir hikâyesi vardır. Almışlardı nasiplerini adamlıklarını böyle bir nadide geçmişten böyle bir özlemden. Aile, komşuluk ilişkileri, toplumsal ilişkiler, hep bundan beslenip dururdu. Özlemle hasretle anarken eski ramazanları.
Ve gel ey şehr-i ramazan yine, yeniden gir kapısından şehrimizin. Rahmandan bir mesajla gel arındır pürü pak eyle ruhumuzu kirlerden, necasetten, vesveseden. Koru bizleri namahrem kem gözlerden… Dökül üzerimize vahiden endamlı bir tül gibi. Tir, tir bir tireme tutsun kutlu bir nebiyi. Boncuk, boncuk alnında nurdan bin nur, kalbinde göklerden mutmain bir sürur Huveylid’in kızından Uhut dağı kadar büyük bir destur. Adım, adım ayak izinden gider ufukta kaybolan her kervan ki Kayserler olmuştur bu üne bu nama hayran. Gel ey şehr-i Kur’an. Al götür bizi 1400 sene evele sar bandını zamanın geriden, olsun geriden gidelim gericisi, izcisi olalım o kutlu Peygamberin ki gelmiş Hatem olmuş gerisinden tüm peygamberlerin. Okusun bir kez daha bizlere vedadan hutbesini sıkı, sıkı bizi tembihler gibi. Anlatsın bize kaldırdığı ilk riba faizin Abdülmuttalip’in oğlu Abbas’ın faizi olduğu. Kaldırdığı ilk kan davası Rebia bin Haris bin Abdülmuttalip’in oğlu Amirin kan davası olduğunu.. Öğretsin bize beynelmilel bir bildiri gibi Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a, beyazın siyaha, siyahın da beyaza hiçbir üstünlüğünün olmadığını. Ve kadınların Allahtan en hassas emanetlerden birer emanet olduğunu yine hatırlatsın bize… Ve öğretsin bize insaniyeti insan olmayı kendi insaniyet mektebinden…Ve gel ey şehr-i Kur’an gel yeniden insan kıl bizi, adam kıl bizi, Adem kıl bizi..
Kaynak: Farklı Bakış