İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, HDP’li milletvekili Semra Güzel’in -milletvekili olmadan evvel- PKK’lı bir teröristle çektirdiği fotoğraflar üzerinden “açılım-saçılım denen sürece” yükleniyor; o süreçte “PKK’yla masaya oturanlar”ı hedef alarak, mecliste Semra Güzel gibi onlar hakkında da fezleke hazırlanmasını talep ediyor ve “Eğer fezlekeleri getirmezlerse biz iktidar olup bu fezlekeleri getireceğiz” tehdidinde bulunuyor; “kafalardaki temizlenen konfetiler”i hatırlatarak, Diyarbakır’daki Erdoğan-Barzani buluşmasında kameralara yansıyan bir samimiyet manzarasını -evvelce de yaptığı gibi- iktidarın aleyhinde delil gibi göstermeyi de ihmal etmiyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuya yaklaşımı müttefikininkiyle uyumlu: “Bunların (AK Parti iktidarının) İmralı’ya masa attıkları dönemde, açılım döneminde o fotoğraf çekilmiş. Dolayısıyla bu fotoğrafın muhatabı doğrudan doğruya Erdoğan’dır.”
En büyük iki muhalefet partisinin liderleri, devletle Kürtler arasındaki bütün duvarları yıkmaya ve Kürt meselesinden mütevellit terörü diyalog yoluyla bitirmeye matuf açılım ve sürece tu kaka nazarıyla baktıklarını bir kere daha ortaya koymuş oldular bu açıklamalarıyla.
Vahap Coşkun’un Serbestiyet’teki yorumu:
“Kürtler silahların susmasını, demokratik ve siyasi bir çözümü arzuluyor; muhalefetin ajandasında ise bundan söz bile edilmiyor. Kürtler çözüm sürecine büyük bir önem atfediyor ama muhalefet bunu bir günah keçisi haline getiriyor. Kürtler çözüm sürecinde kısa bir süreliğine normal bir hava soludular ama muhalefet bunu bile onlara çok görüyor. Ve dahası muhalefet kendi iktidarında, bugünkünden daha beter bir vaziyetin onları beklediğini Kürtlere müjdeliyor…
“Hâlihazırda muhalefet, Kürt meselesinde Erdoğan’ın bugünkü yanlışlarından ziyade dünkü doğrularına cephe alıyor. Kürtlerin başına inen sopa muhalefet için bir sorun teşkil etmiyor. Muhalefet, o sopanın kendi elinde olmamasından şikâyet ediyor. Hülasa sopaya talip olan ve tabiri caizse “Erdoğan’ın elindeki sopayı alalım, Kürtleri biz dövelim” demeye getiren bir muhalefet var.”
Coşkun, muhalefetin bu pozisyonunun birçok soruya kapı açtığını belirtiyor ve o soruları şöyle sıralıyor:
“Halen çözüm bahsinde AK Parti’nin koyduğu çıtaya ulaşamayan bir muhalefete Kürtler oy verirler mi? Demokratik barış arayışını her vesileyle mahkûm eden bir muhalefet, Kürtler için bir çekim merkezi olabilir mi? İktidarın yanlışları, Kürt oylarının doğrudan muhalefete aklamasını sağlar mı? Eğer başında sopa eksik olmayacaksa, iktidarın değişmesi Kürt için bir anlam taşır mı?”
Kürtlerde zaten “Bu muhalefetten bir şey çıkmaz” fikrinin güçlü olduğunu ileri süren ve muhalefetin nobranlığının bu fikri tahkim ederek seçmeni arayışa iteceğini savunan Coşkun’a göre “Bugün AK Parti ile Kürtler arasında açılan mesafeyi kapatmaya ne Erdoğan’ın pragmatizmi yeter ne de Öcalan’ın olası bir mektubu; bu mesafeyi kapatsa kapatsa ancak muhalefet kapatır!”
Ve final:
“Kılıçdaroğlu ve Akşener, Erdoğan’ın günahlarının kendilerini direkt aziz kılmayacağını bilmeli. Kürtler Erdoğan ve AK Parti’ye kızgın olabilirler, ama bu, Kılıçdaroğlu ve Akşener’i onların oyları için doğal bir adres yapmaz.
“Kürtlerin oyunu çantada keklik görenler, seçimden sonraki güne mutlu uyanmayabilirler!”
(Muhalefet sopaya talip, Vahap Coşkun / serbestiyet.com)
***
Bu vesileyle, Kürt Açılımı ve Çözüm Süreci hakkındaki bir mülahazamı tekraren paylaşmak isterim:
Bunlar olmasaydı da bugün PKK terörü olurdu; ama bunlar olmasaydı PKK terörü kitlesel destekten mahrum kalmazdı.
AK Parti iktidarı, Kürt Açılımı ve Çözüm Süreci ile, devletin eski devlet olmadığı mesajını güçlü bir şekilde vererek, Kürtlerin gasp edilmiş haklarını iade etmeye ve geçmişte Kürtlere reva görülen mezalimin oluşturduğu toplumsal zemin üzerinde yükselen terörü barışçıl bir siyasetle sona erdirmeye ve yepyeni bir sayfa açmaya son derecede azimli olduğunu göstererek, bu uğurda riskler alarak, süreç boyunca -bir çuval inciri berbat etmemek için- PKK’nın bazı tahriklerini görmezden de gelerek ‘Devlet daha ne yapsın? Gözünüze dizinize dursun!’ dedirtmeseydi, PKK’nın “halk savaşı” çağrısıyla iyice derinleşirdi terör meselesi.
Ama ne oldu?
Geçmişte sokaklara ve meydanlara çıkıp “Vur gerilla vur!” diye slogan atan kalabalıklar, Kürt meselesinin sivil siyasetle çözümü yolundaki engellerin kalktığı yeni atmosferin PKK tarafından bombalanmasını içlerine sindiremediler ve PKK’nın -hendek terörü esnasındaki- “halk savaşı” çağrısını boşa çıkardılar.
O gün bugündür de PKK terörüyle mücadele kitlesel bir direnişle karşılaşmadan yürüyor; güvenlik güçleri terörle mücadelede sivil kalabalıklarla muhatap olmak durumunda kalmıyor.
***
Kürt Açılımı ve Çözüm Süreci ile elde edilen, toplumsal barış için büyük önem taşıyan sosyo-psikolojik kazanımları korumaya, ihya etmeye ve çoğaltmaya yönelik siyaset geliştirmek, hem iktidarın hem muhalefetin sorumluluğudur.
O açılım ve sürecin kıymetini takdir etmeden nasıl olacak bu?