AKP döneminin ilk Dışişleri Bakanı ve partinin kurucularından Yaşar Yakış, Türkiye´nin Suriye´nin kuzeybatısında gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Harekâtı´nın başarılı bir şekilde sonuçlanması halinde bile Kuzey Suriye´deki Kürt varlığından kaynaklanan sorunların ortadan kalkmayacağını söyledi.
Türkiye´nin en başından itibaren yapması gerekenin, ?Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ve PYD ile işbirliği yapmak, yöre nüfusunun etnik terkibinin değiştirilmemesi konusunda uluslararası kamuoyunun desteğini alarak bir çözüm üretmek´ olduğunu ifade eden Yakış, askeri başarının sorunu kökten çözmeye yetmeyebileceği yorumunda bulundu.
Türkiye´nin Afrin´de gerçekleştirdiği operasyonun gerekli hale geldiğini kaydeden Yakış, "Ama Türkiye bu operasyonu askeri açıdan başarılı biçimde sonuçlandırsa dahi Kuzey Suriye´deki Kürt varlığından kaynaklanan sorunlarımız ortadan kalkacak değildir? dedi. "Türkiye, Suriye´nin toprak bütünlüğünün korunmasından yana olduğunu açıklamıştır? hatırlatmasında bulunan eski diplomat, şöyle devam etti:
Bu nedenle Türkiye´nin en başından beri yapacağı şey, Beşar Esad´la ve PYD ile işbirliği yapmak ve yöre nüfusunun etnik terkibinin değiştirilmemesi konusunda uluslararası kamuoyunun desteğini alarak bir çözüm üretmek idi. Bu yapılamadığı için yüzbinlerce Suriyeli can verdi. Ülke büyük fiziki, manevi ve ahlaki tahribata uğradı. Halen bile izlenmesi gereken yol budur. Askeri başarı sorunu kökünden çözmeye yetmeyebilir."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump arasında 2 ayın ardından gerçekleşen telefon görüşmesi sonrasında Türk ve ABD´li taraflar arasında yapılan açıklamalar arasında çelişkiler bulunmasını da değerlendiren Yakış, şunları söyledi:
"Devlet Başkanları arasında yapılan her görüşmenin tam metin (verbatim) olarak kamuoyu ile paylaşılması yolunda bir uygulama yok. O görüşme sırasında, taraflar, ele alınan konuları kamuoyuna nasıl yansıtacakları hususunu da ele alıp, bürokratlarını ortak bir metin ortaya çıkarmak için görevlendirebilirler. Bu görüşme sırasında bunun yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Böyle bir durumda, taraflardan her biri kendisinin önem verdiği hususları ön plana çıkaran bir açıklama yapar. Ancak bunu yaparken de taraflardan herhangi birinin dile getirmediği hususu sanki dile getirmiş gibi yansıtmaması gerekir. Çünkü öteki taraf, mecbur kalırsa görüşmenin orijinal metnini yayınlar ve eksik, yahut saptırılmış açıklama yapan tarafı zor duruma düşürebilir.
Türkiye ile ABD´nin, bu görüşmede ele alınan konulardan hangisinin daha olduğu hususunu farklı değerlendirdikleri anlaşılmaktadır. Böyle farklar olduğu yolunda izlenim doğması, bazen gerçekte böyle bir farkın mevcut olmasından daha fazla olumsuz etki yapabilir. Yani ´şüyuu vukuundan beter´ olabilir. Bu nedenle, şeffaflık her zaman en doğru politikadır."