AKP’nin Kemalistleşmesi çok tartışılıyor. Kemalistleşmiş olduğu yaygınca kabul görüyor; tartışma konusu genellikle ne ölçüde ve niye Kemalistleştiği oluyor.
Geçenlerde Karar gazetesinde İbrahim Kiras biraz yüzeysel ve Ali Bayramoğlu daha derinlikli birer yazıyla tartışmaya katıldı.
Bayramoğlu, önce Kemalizm’in üç temel unsurunu (“kilit noktasını”) tanımlıyor, sonra da bugün bu unsurların büyük ölçüde değişmemiş olarak geçerli olduğunu anlatıyor.
Üç unsur şöyle:
“İlki otoriter laiklik anlayışıydı. İnancı, öznesiyle, nesnesiyle, simgeleriyle kamusal alandan dışlayan, özel alanında bile şekillendirmeye çalışan politikalar...”
Bu biraz değişti, ama “dünün agresif ve düzenleyici laiklik anlayışı demokratik bir anlayışla ikame edilmedi, sadece karşı kimlikçi politikalarla dengelendi.”
“İkincisi milliyetçilik anlayışıydı... Bu anlayış, temelde, gayri Müslim, Müslim her tür köken grubuna uzanan, keskin, agresif ve yasakçı Türkleştirme politikaları üzerine kuruluydu.”
Burada pek bir şey yazmaya bile gerek görmüyor Bayramoğlu: “Agresif milliyetçilik konusuyla, ‘egemenlik, beka, bütünlük’ meselesiyle, buna ilişkin korku ve yasak politikalarıyla ilgili... değişen gerçekten hiç bir şey yok.”
“Üçüncüsü, ilk ikisini mümkün kılacak devlet ve devlet-toplum ilişkisi anlayışıydı. Bu anlayış, hiyerarşik, otoriter, devleti ‘dayatmanın, şekillendirmenin ve korkuların merkezi’ haline getiren, onu toplum karşısında ayrı bir topluluk gibi telakki eden mekanizma üretti.”
Bu unsur da, “özü bakımından” aynıdır, “eski dönemle aynı içeriği taşımaktadır.”
Bayramoğlu’nun yazdıklarında hata yok, ama iki önemli eksik var.
Birincisi şu: Kemalizm’in üç temel unsurundan ikisi (miliyetçilik ve devlet) ile ilgili olarak AKP’nin kurucuları, kurmayları ve tabanı açısından zaten hiçbir sorun yoktu, hiç olmadı. Milliyetçilik ve devletin kutsanması zaten Türkiye muhafazakârlığının temel unsurlarıdır.
Sadece laiklik politikalarının aşırılığı ve dışlayıcılığı onları rahatsız ediyordu. Bu dışlayıcılık (dindarların siyasal hayattan, kamudan dışlanması ve, daha önemlisi, Müslüman sermayenin büyüme olanaklarından dışlanması) törpülendikten sonra, AKP’nin ve onu destekleyen muhafazakâr tabanın Kemalizm’le bir kavgası kalmadı.
İkincisi de şu: Bayramoğlu’nun saydığı üç temel unsura ek olarak Kemalizm’in sınıfsal dışlayıcılığını düşünmek gerekir. Başörtülü kadın ve “kaba saba, kıllı” erkek sadece dindar değil, aynı zamanda emekçi ve yoksuldur. Bu nedenle küçük ve edilgen görülür, dışlanır. AKP’nin bununla ilgili olarak da hiçbir sorunu olmamıştır ve yoktur.
Kısacası, AKP zaten (laikliğin aşırı uygulamaları dışında) Türkiye devletinin resmî ideolojisine aykırı bir parti değildi. Devlet ilk yıllarında hükümeti devirmeye kalkışmasaydı hiç sorun yaşamayacaklardı. Şimdi yaşamıyorlar.
Roni Margulies
ronmargulies@btinternet.com
(Sosyalist İşçi)