Erdoğan’ın açılış konuşmasında ülkenin geldiği nokta tarif edilirken, geçmişe dair akıl almaz kötülemeler de yer aldı.
Söylenenleri ciddiye aldığımızda ülkede AKP gelmeden önce ne hastane ne de ambulans olmadığına inanmamız gerekmekteydi.
Ülkede ambulans ve hastane var mıydı bilinmez ama geçmişi bu denli eleştiren AKP’nin yavaş yavaş ikinci 10 yıla varan iktidarının uzun hikayesine baktığımızda tereddüt duymayacağımız bir demokratik temelin ülkede var olduğunu söyleyebiliriz.
Gerçekten de AKP ve taraftarlarının ağır biçimde eleştirdikleri o geçmiş, aslında AKP’yi iktidara taşıyan temeldi aynı zamanda. AKP iktidara 4 elle değil adeta ellerinin içindeki vantuzlarla yapışmışken ona bu iktidarı emanet eden Türkiye’nin beğenilmeyen geçmişiydi.
Bu makbul bulunmayan geçmişin seçimleri, yasaları, sivil toplumu, basını ve tüm altyapısı AKP’nin zirveye çıkan yolunda taşları dizdi.
Sadece demokratik kurum ve kuruluşlar değil, aslında bütün maddi altyapı ile AKP’nin önüne açılan bir hazine sandığı idi eski Türkiye.
Bir düşünün Nurettin Sözen Park Otel’e müsaade etse ve bu emsal üstünden İstanbul’a bir güzel ihanet etse, sizce iktidardan hiç düşer miydi?
1990’ların başında İstanbul’a gökdelen yapmak bugünlerden daha mı zordu?
Bence hayır.
Amerikanın gökdelenleri 1920’lerde yapılmıştır. 1990’larda gözü kara bir belediye reisi haydi haydi kulelerle donatırdı şehri.
İstanbul’u AKP’ye AVM, Gökdelen; Rezidans yapsın diyerek deprem alanlarıyla, meydanlarıyla bırakan eski Türkiye olmasa, AKP iktidarı bu kadar sağlam bir şekilde bunca yıl devam eder miydi?
İnşaat rantını, gözünü Boğaziçine kuma getirecek kadar karartacak derecede seven iktidara meydanı boş bırakan eski Türkiye değil miydi?
Eski Türkiye İstanbul’un peyzajına kıysaydı; Sultanahmet’in arkasına dikilen binanın müteahhitine küsecek olan liderin adı başka olurdu.
Sadece beton aşkı değildir AKP’yi eski Türkiye’ye şöyle içten bir teşekküre tabi tutan.
Eski Türkiye’nin ürettiği, bina ettiği kamusal varlıkların hemen tamamını (bankalar hariç) elden çıkarıp özelleştirme geliri yaratan iktidar birazcık olsun bunları yapanlara karşı şükran duymuyorsa bu yaşanan gerçeği değiştirir mi?
Bu ülkede 2002’den beri iktidarı elinde tutan ve buna sıkı sıkıya sarılan kadrolar iktidar olduklarında sağlık ve esenlik içinde olmasalar bunu başarabilirler miydi?
Anneleri onları dünyaya getirdiğinde gerekli aşılar, tedaviler yapılmasa sağlık içinde siyaset oyununa dahil olabilirler miydi sanki?
Ülke elindeki kaynaklarla insanlarını hastalıktan koruma başlarına dert getirmeme vazifesini idame etmese sıradan bir Kasımpaşalı evlat, ülkenin en yüksek makamına tırmanır mıydı?
AKP Türkiye’ye ağır haksızlık etmektedir.
AKP aslında kendine haksızlık etmektedir.
Boy aynasına bakıldığında çıkan portrede Belgrat Ormanında piknik yapan sıradan bir aile reisinin, ülkede her şeyin kararını verebilir olması vardır. Bu imkanı bu reise, bu aile reisine veren bu ülkenin genleridir.
Bu genleri AKP üretmemiştir. Bu genler bu ülkeye kodlandığında AKP diye bir parti de yoktur. Adı da yoktur sanı da yoktur. AKP başarı hikayesini kendi gücüne bağlasa da ona bu gücü üretme şansı veren münbit arazinin dokusuna dair de kafa yormalıdır.
AKP varlığını eski Türkiye’ye borçlu olduğunu her zaman unutmaktadır. Eski Türkiye olmasaydı AKP olmazdı. Eski Türkiye kötü olsaydı, içinden çıkan AKP de kötü olurdu. Ya da daha doğru deyimle eski Türkiye ne kadar kötüyse AKP de o kadar kötü, ne kadar iyiyse AKP o kadar iyidir.
Bu basit gerçekliğe sırtını dönmek ve her fırsatta geçmişi kötüleyerek yol almak, aslında kendini inkar etmek demek bir taraftan da.
Ben AKP’ye artık bu gereksiz geçmiş kötüleme tiradından vaz geçmeyi promptera yeni malzeme koymayı öneriyorum.
Eskisi de yenisi de aynı Türkiye çünkü. Ve anlatılan hikaye bizim hikayemiz.
Reklam