Beş yıllık Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin dört yılı geride kaldı ve ikinci yıldan sonra nedeyse hergün erken seçim söylentileriyle geçti. Kala kala bir yıl kaldı ama hala en çok merak edilen konu yine seçimini zamanından önce yapılıp yapılamayacağıdır. Favori tarih Kasım ayı, favori senaryo ise muhalefetin ortak adayı belli olur olmaz Erdoğan’ın butona basacağıdır.
Evvela şunu kaydedelim… Seçimin dillerden düşmemesi, başka anket ve araştırmaya gerek olmadan işlerin yolunda gitmediğini gösterir. Sandığı erkene çekmek talebi ülkenin bu şartlarda zaman kaybetmemesi fikrini içerir ve görüldüğü gibi erken seçim talebi de hiç yadırganmıyor. Kimse, “Ne olmuş da seçim erkene alınacakmış” diyemiyor. İktidarı seçimi zamanında yapmaya zorlayan şartlar da bizatihi işlerin yolunda gitmemesine ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın işleri yolunda koyacak bir zaman aralığı yakalama arayışına dayanıyor. Ekonomi biraz toparlanırsa, enflasyon biraz düşerse gibi…
***
Bu yüzden seçimin zamanında yapılması hala en güçlü senaryodur. Şartlar da bu tercihin iktidar için zaruret olduğunu gösteriyor. Çünkü, ekonominin içinde bulunduğu kriz halinin yatışması umudu gelecek yıla kalıyor ve Erdoğan’ın 2023’e; yani 100.yıl atmosferine ihtiyacı bulunuyor. 100.yıla ülkenin başında girmek isteyecektir ve aynı gerekçeyle muhalefete 100.yılda yeni başlangıç sloganı imkanı verecek bir psikolojik üstünlük aktarmayacaktır. Bununla birlikte, AK Parti’nin seçim propagandalarında bildiği en iyi yöntem olan büyük projelerin gelecek yıl tamamlanacak olması da bir başka motivasyon… Yerli doğalgaz, yerli otomobil, Kanalistanbul vesaire… Ekonominin gidebileceği yer belliyken, Erdoğan’ın böyle projelere yaslanmadan seçime gitmemesi düşünülemez. En güçlü seçim senaryosu bu yüzden zamanında veya taktik gereği zamanına çok yakın vadede sandığı getirmek gibi görünüyor. Enflasyonun 24 yılın rekorunu kırdığı ortamda iktidar yeni ve daha kötü rekorların gelebileceğini değil, bir şekilde fiyatların yatışacağı hesabıyla hareket edecektir. Zaten şimdiden söyledikleri de enflasyonun düşüş eğiliminde girdiğidir. Bir yıl sonrası şimdiki halden daha kötü olmaz umuduyla, gelecek seneye ya nasip!
***
Gelelim seçime kadar geçecek bir yıllık uzun sürenin nasıl değerlendirilebileceği bahsine… Ekonomide -ve hukukta ve demokraside ve temel haklarda- bir yıl içinde yapılacak çok şey vardır, eğer yapmaya niyet varsa. Başı sonu belli, sahipli ve sahici bir reform hamlesi hem ülkeyi rahatlatır hem de iktidara bütün büyük projelerden çok daha güçlü propaganda imkanı kazandırır. Uzun yıllardır ihmal edilen veya daha önce el atıldığı halde saman içerisinde iktidar marifetiyle bozulan konulara el atmak aynı zamanda Erdoğan’ın ülkeye karşı sorumluluğudur.
Güçlü adımlar atılmayacak olursa -bazıları ülke için değerli olmakla birlikte- büyük projeleri sergilemek ekonomiyi düzeltmeyeceği gibi, iktidarın yelkenini şişirmeye de yetmeyecektir. Zira, iktidarı zayıflatan ve Türkiye’yi gerileten şey artık her alanda yönetim zaafiyetinin başgöstermesidir. Orman yangınlarından kışın enerji tedarikine, kur/faiz/enflasyon ataklarından dış politikadaki geri dönüşlere kadar birçok sahada gözle görülür bir odaklanma, koordinasyon, sevk ve idare eksikliği yaşanmaktadır. Önleyici tedbir kaabiliyeti kalmamıştır, krizlerle mücadele kapasitesi de görüldüğü gibi iyice daralmıştır. Başkanlık sisteminin bir türlü giderilemeyen verimsizliğini yaşıyoruz ve bu da bütün temel göstergeleri yerle bir etmiş bulunuyor. Yerel seçimlerin hemen ardından başlayan, erken seçim taleplerini canlı tutan da bu verimsizliktir. Erdoğan’ın ve genel olarak iktidarın sandık gelene kadar üstesinden gelmesi gereken sorunun adı da budur.