20. 08. 2018 Pazartesi
Ekonomimizdeki depremlerle dolu bir haftayı daha geride bıraktık.
ABD´nin bizden aldığı çelik ve alüminyum maddelerinin giriş gümrük vergilerini iki katına çıkarmasına misilleme olarak, Sayın Cumhurbaşkanımızın da yönlendirmesi ile mukabil tedbirler alınıyor.
Halkımızdan insanı hayretler içinde bırakan protesto eylemi haberleri geldi. Mesela kimisi doları yakıyor, kimisi ayaklarının altında çiğniyor, kimisi sigarasını yakıyor, kimisi yırtıyor, kimisi burnunu temizliyor? Amerika´dan ithal edilen elektronik ürünlerini parçalayan mı istersin, denize fırlatan mı, balyoz ile ezen mi? Bu durumlar gülüp geçmek ya da kızmak yerine insanı düşüncelere sevk ediyor.
Acaba bütün bu protestolar ekonomik dengelerimizin düzelmesine veya Amerikan mallarını boykot edip yerine kendi mamullerimizin kullanılmasına yardım edebilir mi? Ya da bunlar neye yarar?
15 yıldır bu gözler neler gördü neler?
Yurdun dört bir yanında devletimiz sanayileşme adına 80 yıldır devasa fabrikalar kurmuştu. Bacaları tütüyordu. İnsanlar çalışıyordu. Lakin bunların bir kısmı iyi işletilemiyordu. Teknolojileri geri kalmıştı. Çalışanları bazı sendikacılar tarafından dejenere edilmiş, fabrikalar zarar ve ziyana sokulmuştu. Üretimler sınırlanmış, maliyetler artmıştı.
AKP hükümetleri işbaşına geldiğinde, mecburiyet olmadığı halde, politik bir tercih olarak ?devleti ekonomik faaliyetlerden çekip çıkarmak? maksadıyla bu tesislerin büyük bir kısmını haraç mezat satılığa çıkardı. Parayı cebine koyan ihaleye koştu. Bu güzelim tesisler ve bunların kurulu bulunduğu alanlardaki gayrimenkuller, sanayicilikten hiç anlamayan, emlakçiliği çok iyi beceren açıkgöz kişilerin eline geçti. Satın aldığı fabrikalarda üretimi durduran açıkgöz emlakçı tipi insanlar, fabrika binalarını yıkarak, içinden çıkardıkları makineleri satarak, sahayı düzlediler. Birçok fabrikada sattıkları makine ve ekipmanların parasıyla maliyetlerini karşıladılar. Arsalar kâr kaldı. Onları da sattıklarında astronomik paralar kazandılar.
İnsan düşünmeden edemiyor, bu şekilde bu tesislerimizin yok edilmesi yerine ıslah edilemez miydi? Modernize edilemez miydi? Genişletilemez miydi? Madem devleti ekonomiden çekip çıkarmaya kararlı bir politika izleyeceklerdi, şöyle yapılamaz mıydı:
Elinizde zarar etmekte olan, ama üretim yapması memleketin çıkarına olabilecek, yerine yenisinin yapılmasının mümkün olmayacağı herhangi bir tesis, özelleştirileceği zaman, şartnamesi ona göre hazırlanamaz mıydı? Bu tesisi ancak imalat sektöründe deneyimi olan kişi ve kuruluşlar alabilir. Tesisi devraldığından itibaren şu kadar zaman içinde dünyada mevcut ileri teknolojileri getirilecektir. Tesis genişletilecek. İstihdam şartları ıslah edilecektir. Şu tarihten itibaren de üretim yeniden başlayacaktır. Bu tesisin üçüncü şahıslara devri ancak devletin izni ile mümkün olabilir. Bunlar şartnamelere konulamaz mıydı? ?Efendim kimse bu şartlarla ihaleye girmez? diye itiraz edenlere deriz ki, devletimiz o kadar aciz mi idi ki, bu şartları kendisi hazırlayıp ihaleye çıksaydı olmaz mıydı? Öyle bir tesisi havada kapmazlar mıydı?
Bu metot takip edilseydi ve yeni yeni üretim tesisleri hayata geçirilseydi, şimdi ülkemize milyar dolarlar ödenerek sokulmuş bulunan Amerikan elektronik eşyalarının karşısına, Çin, Japon veya Kore mallarını çıkararak rekabet etmek gibi bir garabete düşmez, kendi mamullerimiz ile karşılarında olurduk.
Bu üretimler dolayısıyla dış ticaret açığımızı kapatır, dışarıdan üfürükle sallantı geçiren bir ekonomi yerine, sağlam temelli bir yapımız olurdu. Sanayi böyle de, tarım ve hayvancılık farklı mı? Onların da çareleri bulunurdu.
Böyle balyozla akıllı telefon kırmaya çalışan akılsız başlar yerine, iftiharla, mesela ASELSAN marka elektronik eşyalarımız, kendi yaptığımız uçaklarımız, otomobillerimiz ve diğer mamullerimiz törenlerle tanıtılır, reklâmları yapılırdı.
Okuyucularımızın ve tüm İslam âleminin Kurban Bayramı´nı tebrik ediyor saygı ve selamlarımızı sunuyoruz.
Özelleştirme yaptılar onlarca,
Alanın tercihi; ya boşalt, ya yık.
Bugün yağa muhtaç kaldık tonlarca,
Sallasak da çıkmıyor, bomboş yayık!