Tarih: 18.03.2020 00:08

Akıl, Kalp ve Bedenin İffeti

Facebook Twitter Linked-in

İnsandan başka bir varlıkta bulanmayan erdem iffetini, Hz. Âdem ve eşi Havva’ya kadar götürmek mümkündür. Şeytan, onların ayaklarını kaydırmak ve cennetten çıkarmak için her türlü vesvese, fitne ve aldatmayı yaptı. Hatta iffet perdelerini yitirmeleri için kulaklarına fısıldayarak, İblis’in ifadesiyle ‘ebedîlik meyvelerini’ yemeleri için ısrarcı oldu. Âdem ve Havva, yükümlü ve sorumlu oldukları tek bir emri çiğneyerek yasak ağacın meyvesinden yediler. İşledikleri hata, onlardaki iffet perdesini kaldırdı. Ayıp yerleri göründü ve cennet yaprağından üzerlerine örtmeye çalıştılar.

İlahî emir, aslında temizlik, dürüstlük, doğruluk, itaat ve sabrı, ifrat ve tefrite dalmamayı, kısacası iffetli olmayı onlara hatırlatmaktaydı. Âdem kıssasını bazı yorumcular, Havva ile birbirine yaklaşmama emri şeklinde tefsir ettiler. İnsanın neslinin (şeceresinin/ağacın) devam etmesi, ölümden sonra da ona ebedîlik verdiği yorumları da yapılmaktadır.

İffetin bir anlamı da, ‘cinsel ilişki açısından yasaklara uyma durumu veya cinsel ilişkide ahlâk kurallarına bağlılık’ şeklinde ifade edilmektedir. Bu şekliyle iffetin meşru olan/şer’î olan ile doğrudan bir bağlantısı bulunmaktadır. Helal ve meşru olan iffetin, namus olgusuyla sürekli bir bağlantısı kurulmuştur. Öncelikle hemen belirtmek gerekir ki, iffet erdemi sadece kadınlar için değil, aynı zamanda erkekler için de gerekli olan bir fazilettir.

Rüşvet ve irtikap gibi çirkin, kötü ve günah olan davranışlar içerisinde bulunan kimse, iffetli hareket etmiş sayılmaz. Bu açıdan iffet, haramdan ve batıldan uzak durmaktır; helal ve güzel olmayan şer ve çirkin fiillerden şiddetle kaçınmaktır.

İffet, yemek-içmek ve cinsel arzularda dengeli olmaktır. Nitekim aşırılıkları ölçüyle dengeleyip bastırmak, dinin ve aklın emirleri dairesine sokmak, iffetli olmak demektir. Nefsanî haz ve arzularına aşırı düşkünlük gösteren de iffet erdemini kaybetmiş kimsedir.

İffet sahibi, dosdoğru olup, namuslu, her türlü ilişkide ahlâkî kuralları muhafaza eden helal ve meşru olanı tercih eden kişidir.

Ahlâk filozoflarından bazıları, beden iffetini önceleyerek, onu eğitmek gerektiğini, böylece nefsi güzelleştirerek ahlâkı terbiye etmenin lüzumuna işaret eder. Yine meşru ve helal olanı, yani orta olanı seçmek, erdemdir. Ancak aşırılık oburluğu, eksiklik ise haz hissinin kaybolmasına sebep olur diyerek uyarırlar.

İffet, şehvet duygusuyla ilgili bir erdemdir. Şehvetin akıl ve dinin kurallarına göre yönetilmesi, aslında doğru ile yanlışı birbirinden ayırt edilmesi anlamına gelir. Ama her hâlükârda insanın, şehvete köle olmak yerine, özgürlüğünü muhafaza etmesi onun lehine bir kazanımdır. Geçici hazlar, anlık ve kısa bir süre mutluluk verseler de, bu sanal bir saadetten başka bir şey değildir.

Beden ve organlarının iffeti, onları haram ve meşru olmayandan korumakla mümkün olur. Haramı teşvik etmek de, helali engelleyip yasaklamak da aşırılığın işaretidir. İhtiras ve serkeşlikten kaçınmak nasıl bir erdem ise, iktidarsızlık ve acizlikten kurtulmak da öyle bir fazilettir. Hakikatte Gâzâlî’nin ifadesi iffeti ne güzel anlatır: İffet, şehevî gücün faziletidir.  (A. Akyol, M. Uyanık, Arslan, İslam Felsefesi Tanımlar Sözlüğü, 154-155)

Bedenin iffeti, onun isteklerinin meşru ve helal yoldan karşılanmasıyla gerçekleşir. İffet, bu anlamda erkekler ve kadınlar için inancın ilkeleriyle yaşamak anlamına gelmektedir. İffetli olmak ve iffeti korumak, insanların hayırlısı olmanın yoludur/kuralıdır. Bunu gerçekleştirmeyenler, haddi aşarak beden ve ruhuna zulmederler.

Aklın iffeti, her türlü kin, iftira, şüphe, inkâr, suî zan, vb. şerlerden temizlenmekle gerçekleşir. Kalbin iffeti, fitne, nifak, kıskançlık, gıybet, riya, kötülükten arınmakla zuhur eder.

Hz. Meryem, iffetini korumak adına ölümü istemiştir. Yusuf peygambere gelince, o da iffetini muhafaza etmek için zindanı seçmiştir. Anlaşılıyor ki, Allah’ın iki sevgilisi, iffetli kalmak için ölüm ve zindanı istemişlerdir.

Hülasâ, iffet, sabırla gelir, hayırla büyük ihsanlara insanı kavuşturur. İffeti istemek, hidayet ve takvayı istemektir. Râgıb el-İsfahânî, iffet, şehvet, akıl ve kalp arasındaki ilişkiyi şöyle anlatmaktadır: “İffet, kalbi bedenî şehvetlerden ve düşmanlığı körükleyen şeylere inanmaktan zapturapt altına alır. Akıl ve kalp iffetinin yok olmasıyla birlikte sûizan, tamahkârlık ve başkasının elindekine göz dikmek ortaya çıkar. Bu durumun hasede, hasedin düşmanlığa, düşmanlığın çatışmaya, çatışmanın da çoğu kez katle yol açtığı bilinir.” (Zekeriya Güler “Hz. Peygamber'in Hadislerinde İffet Kavramı”, Din ve Hayat, haziran 2013, 20)




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —