Ne diyordu meşhur Çin atasözü; ?Eğer bir yerde cücelerin gölgesi uzamaya başlamışsa orada güneş batıyor demektir.?
Akşamüstünün geldiğini, karanlığın çökmesine az kaldığını başka işaretlerden de anlarız. Mesela, yayın yasakları...
Henüz bir Çinli tarafından söylenmedi gerçi. Ama bir yerde yayın yasakları çoğalıyorsa orada gurup vakti yaklaşmıştır, karanlığın basması artık çok yakındır.
Alametler artıyor, sonuncusu Kocaeli dolaylarında belirdi malum.
Otoyolu inşaatında viyadük çöktü. Altında kaç kişi kaldı, sağ kurtarılan var mı, eyvah üç ölü mü demeye kalmadı...Anında yayın yasağı geldi.
Gebze hakimliği, toplum ahlakıyla ruh sağlığının zedelenmemesi ve çalışmaların aksamaması adına apar topar karar aldı.
Yaşanmasında, cana mal olmasında sakınca yok. Ama haberinin duyulmasında ve dedikodularının yayılmasında ahlaka aykırı çok sakıncalar bulunan durumlardan biri.
Vecizeleri hep Çinliler bulacak değil ya, bununla ilgili yerli ve milli özdeyişimizi bilirsiniz. ?Şuyuu vukuundan beter? derler...
Yani bir ayıbın lafının çıkması, bir fenalığın söylentisinin yaygınlaşması gerçekleşmesinden daha kötüdür.
Hani meydana gelmesinde bir mahzur yok, hayatın doğasındandır, mukadderat der, ilahi takdire bağlar geçersiniz. Fakat konuşulması, şayiasının başını alıp ta ayyuka çıkması çok mahzurlar barındırır manasına.
Yeri geldi, bu vecizeyle amel etme gereği duyuldu demek ki.
***
Yol çalışmasında bir viyadüğün çökmesi ve göçük altında kalan üç işçinin hayatını kaybetmesinde kusur, ihmal var mı? Kaza mı, iş cinayeti mi gibi soruların üstüne gitmekten, o kısmını soruşturmaktan daha acil görülen şey yapıldı.
Kaza gibi nahoş bir olay yaşandı diye bunun tez yayılmasına ve akla kötü fikirler getirerek milletin psikolojisini bozmasına izin mi verilecekti?
Bir de işi yüklenen müteahhit firmaları kurcalayarak, adlarını kötü bir olayla anarak eline ne geçecek milletin, kamu yararı da yok ki ortada...
Bilakis, üzücü haber gibi gayriahlaki dedikoduların önünün kesilmesi istendi.
Halkın kafayı iş güvenliği, çalışma koşulları, tedbirsizlik filan gibi fuzuli işlere takarak moral bozması engellenecekti tabii. Üstüne ne vazife!
Toplum ahlakını ve sağlığını, yalan yanlış ve gereksiz yani gayriresmi bilgilendirmelerden korumak için alınmış bir yayın yasağı söz konusu. Karartmanın amacı, sansür de değil ki...
Enflasyon rakamını yüksek tespit eden TÜİK yetkilisinin, durduk yere milletin kafasını karıştırması önlense fena mıydı mesela?
Ya da belediyelerde yüklüce usulsüzlük yakalayan Sayıştay yetkililerinin, hiç alemi yokken vatandaşa rahatsızlık vermesine fırsat tanınmasa...
Yemeden içmeden, çok matah bir şeymiş gibi felaket tellallığı yap, millete kara haberleri yetiştir, halkın rahatını kaçır, huzur bırakma, sonra da yanına kalsın bu şom ağızlar, görevinden olma öyle mi!
Karamsarlık pompalayıp ortalığı karıştırmanın bir karşılığı olmayacak mı?
Hem Çinliler de ileride mutlaka bu gerçeği bir vecizeye dökecektir. Eğer bir yerde, yaşanmasında değil de konuşulmasında mahzur görülen sıkıntılar çoğalıyorsa bilin ki orada hava kararmaya yüz tutuyordur.