AK Parti Millet İttifakı’na cumhurbaşkanı adayı arayışında.. Üç ismi öneriyorlar…

Gazeteci yazar Fehmi Koru kendisi sitesindeki bugünkü yazısında, AK Parti'nin Millet İttifakı'na cumhurbaşkanı adayı aradığını söyledi.

AK Parti Millet İttifakı’na cumhurbaşkanı adayı arayışında.. Üç ismi öneriyorlar…

AK Parti büyüklerinin kendilerine güveni pek fazla. Halkı kendileri gibi bilip güdümlü haber ve yorumlar eşliğinde ülkenin günlük güneşlik bir manzarası olduğuna inanıldığından çok eminler. Emir-komuta zinciri içerisinde üretilen haberler ve izinli yorumcuların gazete köşeleri ile ekranlarda paylaştıkları görüşlerde sapmalara rastlanabiliyor, AK Parti adına konuşanlarda zerre miktarı değişme yok.

“Ekonomi yanıyor, pahalılık had safhada” sesleri artık yakınlarından da duyulmaya başladı, bunu uyarı sayıp kendilerine -daha fazla da dillerine- çeki düzen vermeleri gerekirken, onlar üzerlerine vazife olmayan konular üzerinde yoğunlaşıyorlar.

İlgilendikleri en önemli konuyu biliyoruz: Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayının kim olacağı…

Açıklamalar zincirine bakınca, genel merkezde en fazla kafa yorulan konunun bu olduğunu düşünmemek elde değil.

Bir AK Parti büyüğü son ürettikleri teoriyi dün paylaştı: Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayını HDP belirleyecekmiş…

Okuyalım:

“Görülen o ki HDP kimi isterse Millet İttifakı’nın adayı o olacaktır. Millet İttifakı’nın adayı, aynı zamanda HDP’nin dile getirdiği ‘özgürlük ittifakı’nın da adayı olacaktır.”

‘Özgürlük ittifakı’ deyişi, cezaevinde tutulan Selahattin Demirtaş’ın önceki gün kamuoyuyla paylaştığı “İlle de demokrasi” başlığıyla sunulan görüşlerinden kaynaklanıyor olmalı. 

HDP’de eş genel başkanlık yapmış, partisinin cumhurbaşkanı adayı olarak seçime katılmış Demirtaş, önümüzdeki seçim için ülkedeki bütün eğilimlerin ortak bir paydada birleşmesi önerisinde bulunuyor.

İki gün önce yayımlandığında okumuş, ancak HDP’lilere bir mesaj olarak algıladığım için üzerinde fazla durmamıştım. AK Parti büyüğünün o mesajı “Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayını HDP belirleyecek” anlamında yorumlaması sonrasında Demirtaş’ın ne dediğine yeniden göz attım.

Üzerinde durulmaya değer bir açıklama olduğu kesin.

“Demokratik cumhuriyetin inşası” için bir fırsat olarak görüyor seçimi Demirtaş. Bunun yolunun her eğilimden insanların demokrasi paydasında birlikte hareket etmesiyle gerçekleşebileceğinden geçtiğini düşünüyor. Kürtlerin, Alevilerin, muhafazakârların, sosyalistlerin hatta Atatürkçüler ile ‘demokratik milliyetçiler’ diye tanımladığı kesimin çabalarıyla bu amaca ulaşılabileceği görüşünde.

Bir yanlışla ilgili uyarısı var:

“O da, sırf seçim kazanmak için yapılacak ilkesiz ittifaklar sonucunda ortaya çıkacak ‘kazanarak kaybetme’ olasılığıdır. Bu ifadeyle kast ettiğim, özetle, AKP ve Erdoğan gitsin de yerine kim gelirse gelsin anlayışıyla oluşacak vizyonsuz, ilkesiz, programsız bir siyasetin seçimi kazanmasıdır. İşte bu olasılık, yüz yıldır ilk kez ortaya çıkan, seçim yoluyla demokrasiyi kazanma fırsatının heba edilmesi anlamına gelir.”

Görüş açıklayan AK Parti büyüğü ve tabii genel merkezde birlikte politika ürettikleri diğer AK Parti büyükleri, en çok bu uyarıdan rahatsızlık duymuş olmalılar.

Siyasi iktidarın ülkenin üzerine geçirdiği yeni sistem gömleğinin düğmeleri kopmaya başladı. Son üç yıldır yaşanan ve üstesinden gelinemeyen sıkıntılar tahammül edilmez boyutlara ulaşacak gibi. Zamanında yapılacak veya tarihi erkene alınmış bir seçimle yönetici kadroların değişme ihtimali her geçen gün biraz daha büyüyor.

Beklenen gerçekleşirse, yapılacak seçimde yalnız cumhurbaşkanı ve Meclis’e milletvekilleri seçilmeyecek, ülkeyi içine düşürüldüğü yanlış sistemden uzaklaştıracak bir sürece de girilecek. 

O sürecin iyi yönetilmesi gerekiyor.

Nasıl?

Seçimde işbirliğini ittifak içerisinde birleşerek gerçekleştirecek partilerin yalnızca yanlışlıkları sergileyen bir kampanyayla insanlardan oy istemesi yeterli değil. Sandıktan yeni bir iktidar çıkması isteniyorsa, o amaçla birleşmiş partilerin, daha en baştan, ülkeyi yönetme hakkı kendilerine verildiği takdirde izleyecekleri yolun haritasını belirlemeleri şart.

Mümkünse o haritayı bir taahhütname eşliğinde kamuoyuyla paylaşmaları en doğrusu.

Cumhurbaşkanı olmasını isteyecekleri kişinin o taahhütnameyi özümsemiş biri olmasına dikkat edilmesi de beklenir.

‘Güçlendirilmiş parlamenter sistem’ bir genel yaklaşım; o genelin içerisinde yer alacak unsurların neler olacağı da önemli ve onların da en baştan bir programa -hatta bir takvime de- bağlanması gerekir.

Demirtaş’ın teklifini ben bu yönde anlıyorum.

Teklif cezaevindeki bir siyasi tutukludan veya HDP’den geldi diye dikkate alınmamalı mı?

Hadi onu dikkate almayalım, ancak aynı türden teklifler Millet İttifakı içerisinde yer alan ve alacak olan partilerin yetkilileri tarafından da daha önce seslendirildi; HDP de aynı çizgiye geldi diye ‘doğru’ birdenbire ‘yanlış’ mı kabul edilecek?

İstenen galiba bu.

AK Parti büyüğünün iki gün önce kamuoyuyla paylaşılan, AK Parti tabanını da içine alan genişlikte bir demokratik zemin inşasını da içeren açıklamayı, HDP’yi cumhurbaşkanı adayının belirleyicisi olarak takdim etmesinin başka anlamı olamaz.

HDP ‘öcü’  ve kapatılması gereken bir parti ya, Demirtaş da cezaevinde bulunan bir siyasi mahkum ya, onlarla ilintilendirilebilecek her şeyden uzak durulması gerekir.

Öyle mi?

Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı borsasını canlandıracak bir başka teklifi daha var AK Parti büyüğünün; onu es geçmek olmaz:

“Getirsinler kanun teklifini destek verelim. İster 1 yıl Kılıçdaroğlu, 1 yıl Akşener, 1 yıl Demirtaş’ın cumhurbaşkanı adaylığına; ister 6 ayda bir dönüşümlü olarak cumhurbaşkanı yardımcılıklarına imkan verilsin. İster öyle, ister böyle. Ne diyorlarsa, her usule hazırız.”

İşte üç aday ismi. Cumhurbaşkanı adayı borsasını Millet İttifakı için de AK Parti belirleme çabasında.

Cumhurbaşkanlığını böylesine önemsenmeyecek bir makam olarak gördüklerini düşünmezdim doğrusu.

Ben ise hala sandık ufukta göründüğünde ‘Cumhur İttifakı’nın kimi aday göstereceğini merak ediyorum.