Yeniçağ gazetesi yazarı Batuhan Çolak, AKP Edirne Milletvekili Rafet Sezen´in Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba´yı eleştirdiğini ifade ederek, " Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eşref Fakıbaba´yı eleştiren AK Partili vekil aynen şunları söylüyor, ´Benim bakanım iyi bir genel cerrah, çok düzgün bir adam ama tarımın T´sinden haberi olmadığını öğrendik. Bunları söylemediğimiz sürece hiçbir şekilde tarımda yol almamız mümkün değil" dediğini aktardı.
Batuhan Çolak´ın Yeniçağ´daki yazısı şöyle:
AK Parti Edirne Milletvekili Rafet Sezen...
Son açıklamalarından ve itiraflarından anlaşılıyor ki bir daha AK Parti´den milletvekili olamayacak.
Sezen, tarım politikalarında büyük hatalar yapıldığını, yapılan hataların bedelini milletin ödediğini söyledi.
Yerel basına yansıyan sözleri kamuoyunda fazla yankı bulmasa da son derece önemliydi.
Sezen diyor ki: "Soruyorum, Türkiye´de tarım komisyonunda kaç tane çiftçilik yapan arkadaşımız var? Bunlar hep beni derinden yaralayan konular. 25 tane komisyon üyemiz var. CHP, MHP, HDP ve AK Parti´den toplam 25 üye var. Bunların içinde bakın bakalım kaç kişi çiftçilikle geçiniyor. Tamamen işin dışında olan arkadaşlar komisyon üyesi. Biz derdimizi komisyonda dahi anlatamıyoruz. Derdini komisyonda anlatamayan bir topluma öbür tarafta ne kadar sahip çıkılacağı ortada."
Sezen´in iddiaları yenilir yutulur gibi değil. Meclis´teki tarım komisyonunda 25 üye var ve hiçbirisi tarımdan anlamıyor!
Şirketler, tarım arazilerini gasp ediyor!
Sezen itiraflarını şöyle sürdürüyor: "Konuşulacak o kadar çok şey var ki. Trakya´ya bir şirket geldi arazi topluyor 5-6 senedir. Ben bunu hem komisyonda hem de Kalkınma Bakanlığı´nda bütün bürokratların huzurunda dile getirdim. Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ´da tarım bir şirketin yüzünden bitiyor dedim. Niye dediler? Ben 3 kardeşim. Babam vefat ettiği an ondan kalan mirası alma şansım yok. Tarlamın piyasa değeri 5 bin lira. Ama bu şirket giriyor ihaleye 15-20 bin liraya yani sizin veremeyeceğiniz rakamlara tarlayı elinizden alıyor dedim. Bunu dilim döndüğünce dile getirmeye çalıştım ama sonuçta değişen bir şey yok."
Türkiye´de tarım arazilerinin bu şekilde gasp edilmesine yıllardır alışığız. Ama bu sefer durum farklı. Çünkü bu sözleri söyleyen bir dediği iki edilmeyen, yeri geldiğinde kanunların bile üzerine çıkabilen bir partinin vekili. Dolayısıyla konu "itiraf" niteliği kazanıyor. Vekil, bir şirketin tarım arazilerini fahiş bedeller vererek aldığını ve tarımı bitirdiğini söylüyor. Dahası tüm bu acı tablo karşısında Bakanlığın ve komisyonun harekete geçmediğini ifade ediyor.
Tarım Bakanı tarımdan anlamıyor
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eşref Fakıbaba´yı eleştiren AK Partili vekil aynen şunları söylüyor, "Benim bakanım iyi bir genel cerrah, çok düzgün bir adam ama tarımın T´sinden haberi olmadığını öğrendik. Bunları söylemediğimiz sürece hiçbir şekilde tarımda yol almamız mümkün değil."
Aynı zamanda Trakya Birlik´in de yönetim kurulu başkanı olan Sezen, AK Parti ile iyi geçinmeselerdi kurumun bugünleri bile göremeyeceğini vurguluyor, "Hükümetle iyi geçinerek bugünlere geldik. Ama geçen sene yaşadığımı söyleyeyim. Ekonomi bakanı ile 1 saat tartıştım. 500 dolardı gözetim vergisi, biz 650 dolara çıkarılmasını istedik. Çiftçi zarar ediyordu. Bunları bizzat tek başıma yaşadım. 570 dolara geldiği için geçen sene bin 720 lira gibi bir rakamı verebildik ve çiftçimiz de mutlu oldu."
***
AK Parti Edirne Milletvekili Rafet Sezen´in bu açıklamaları aslında Türkiye´deki "suskunluk ikliminin" acı sonuçlarını ortaya koyuyor.
İktidar partisinin milletvekili olan bitene bizzat şahit oluyor, ilgili yerlere gidiyor, Bakanlıkla konuşuyor, tartışıyor ve sonuç alamıyor.
Gözleri önünde eriyip giden tarım karşısında sesini çıkaramıyor.
Ne zaman ki bir daha vekil seçilemeyeceğini anlıyor her şeyi açık açık anlatıyor.
Demokrasi; partilerin çıkarlarını değil, milletin çıkarlarını gözetebildiğinde demokrasidir.
O yüzden siyasi erklere çok fazla güç atfeden tüm rejimlerde, sistemlerde yanlışlar, hatalar görünmez olur.
Sadece "lider"in ve onun seçtiklerinin doğruları vardır.
Bu doğrular bir süre sonra vatandaşın aleyhine, toplumun zararına olsa bile "suskunluk iklimi" her yanı sarar.
Rafet Sezen olayı bu durumun başlı başına bir örneğidir.
Haksızlıklar karşısında susmak, vebal almaktır.
O yüzden susmayın, susturmayın.
Kaynak Yeniçağ: Suskunluk iklimi - Batuhan ÇOLAK