AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Ünal, CHP´nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce ile ilgili soruya şu yanıyı verdi.
(Muharrem İnce 24 Haziran sonrası için ?Amacımız intikam almak değildir? dedi. Nasıl değerlendirmeniz olur?) sorusuna cevaben:
Muharrem İnce´nin bu sözünü sanırım herhalde kendi tabanına dönük bir söylem olarak görmek lazım. Hani Nasreddin Hoca´nın peşin parayı gördün nasıl da gülüyorsun demesi gibi muhatabına? Yani seçimi kazanmışsa seçim sonrasını mı düşünüyor? Öncelikli olarak Sayın Muharrem İnce´nin kendi partisinde verdiği genel başkanlık mücadelesini kazansın, sonra Türkiye´yi konuşuruz. Çünkü Cumhurbaşkanlığı siyasi partilerin genel başkanlarının iktidar olma iddiasıdır. Eğer bir siyasi parti, kendi genel başkanını cumhurbaşkanı adayı göstermiyorsa yeni sistemde iktidar olma iddiası yok demektir. Eğer bir genel başkan kendisine rakip olarak çıkan, kendi partisi içerisinden birisini cumhurbaşkanı adayı olarak gösteriyorsa bu da ondan kurtulmak istediği anlamına geliyor demektir.
Önce isterseniz bu meseleleri kendi içlerinde konuşsunlar, karar versinler. Ondan sonra 24 Haziran sonrası duruma dair bir takım değerlendirmelerde bulunsunlar. Şunu da ekleyeyim, bu süreç bir şeyi daha göstermiştir. Cumhurbaşkanı adayı konusunda bir türlü, hani çatıydı, kapıydı, pencereydi? Bir uzlaşmaya varamayan, daha sonra Meclis´e dönük bir şeyler yapalım diyerek kendi aralarında ittifak oluşturan siyasi partilerin bu süreçteki girişimleri, az önce ifade ettiğim vekil alışverişleri, getirip götürmeleri göstermiştir ki bu ülkede, bu ülkeyi yönetebilecek böyle zor bir coğrafyada bu ülkeyi taşıyabilecek, 2023´e 2053´e taşıyabilecek kadrolar ak kadrolardır. Lider de Recep Tayyip Erdoğan´dır. Eski sisteme dönmeyi vizyon edinmiş, Erdoğan´ı yıkmayı hedef edinmiş kadroların Türkiye´yi yönetme gibi bir iddiası zaten olamaz.
Mesela ben dikkat ediyorum. Sayın Muharrem İnce son derece hassas ve dikkatli. Bu yüzden de sayın İnce´yi tebrik ediyorum. Ama Kılıçdaroğlu´nun diline baktığınızda aynı şekilde. Bütün devletin kurumlarına saldıran, yok efendim sarayın polisi halkın polisi, sarayın yargısı-halkın yargısı 15 Temmuz gazisi-terör gazisi? Her yapıyı ayrıştıran bölen ve nefret dili üzerinden bir söylem olamaz muhalefetin dili.
17-25 Aralık´tan sonra cumhurbaşkanımız paralel devlet yapılanmasına dikkat çekerken, bunlar terör örgütüdür derken cumhurbaşkanımıza delilin var mı diye soruyorlardı. 15 Temmu zgerçekleşti. Devlet çok daha güçlü iradeyle FETÖ yapısıyla mücadele etmeye başladı. Şimdi diyoruz ki bakın seçimlere gidiyoruz, bu hain yapı içerde ve dışarda seçimi sabote edebilecek bir takım manipülasyonlar içine girebilir. Bu ?tamam mı? meselesinde açık şekilde gördük. Biz şunu söylüyoruz, kimseyi suçlamak gibi bir niyetimiz asla yok. Biz diyoruz ki, ey muhalefet, dilini söylemini pozisyonunu Türkiye düşmanı yapılardan ayrıştır.
E gördünüz, FETÖ´cülerin nasıl tweet attıklarını gördünüz. Erdoğan düşmanlıklarını nasıl kustuklarını gördünüz. Sen bir FETÖ´cü gibi düşmanlık kusacaksan o zaman benim seni eleştirmemden neden rahatsızlık duyuyorsun? Kullandığı dili muhalefet kullanmamalıdır. Bu tür tuzaklar konusunda hassasiyet göstermelidir.