Aileyi parçalayan sözleşme

Aileyi yok eden ve türk toplum yapısını dinamitleyen İstanbul Sözleşmesi´nin içler acısı sonuçları korkutuyor!

Aileyi parçalayan sözleşme

Milli Gazete´den Bünyamin Güler´in haberi...

Türk toplum yapısına aykırı uygulamalar içeren İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun, hayatları karartmaya devam ediyor! 2012 yılında Türkiye tarafından onaylanan İstanbul Sözleşmesi, aile içindeki en ufak bir anlaşmazlıkta erkeği kapı dışarı ederken, kadının bir anlık öfkeyle yaptığı şikâyet ise kamu davasıyla sonuçlanabiliyor. Sözleşme gereği çiftlerle ilgili neredeyse bütün anlaşmazlıklarda hemen uzaklaştırma kararı verilirken, ne yazık ki genelde uzaklaştırma kararı verilen evlilikler ise boşanma ile sonuçlanıyor.

Türk toplum yapısıyla taban tabana zıt düzenlemeler içeren İstanbul Sözleşmesi ile ilgili endişeler giderek artıyor! 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul´da imzaya açılan ve Avrupa Konseyi üyesi 20 ülke tarafından onaylanan İstanbul Sözleşmesi, yuvaları yıkmaya devam ediyor! Sözleşmenin imzaya açıldığı tarihte imzalayan ve 14 Mart 2012´de onaylayan Türkiye ise sözleşmenin sancılarını çekiyor! Sözleşmeyle sözde kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesi amaçlanırken birçok düzenlemede ise erkeğin yok sayılması telafisi olmayan yaralara neden oluyor. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanundan sonra kadına karşı şiddet ve cinayetler ülkemizde hiç olmadığı kadar artarken, sözleşme öncesi yılda 100 civarında olan kadın cinayetinin sayısı son yıllarda 500´lere ulaştı. 

6284 SAYILI KANUN?

İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun aile içindeki en ufak anlaşmazlıkta erkeğin evden uzaklaştırılmasını öngörürken, evden uzaklaştırılan erkek ise ne kirasını ve faturalarını ödediği evine ayak basabiliyor ne de çocuklarını görebiliyor. Kapı dışarı edilen erkek ise ya anne babasının evine dönüyor ya da yeni bir ev tutarak ekstra külfet altına giriyor. Ancak uzaklaştırma kararı kaldırılan durumlarda ise artık çiftler arasındaki dikiş tutmuyor ve evlilikler boşanma ile sonuçlanıyor. Öte yandan yapılan araştırmalara göre öldürülen kadınların büyük çoğunluğu uzaklaştırma kararı sırasında öldürüldüğü belirtilirken bu durumda ise uzaklaştırma kararının işe yaramadığı ise apaçık ortaya çıkıyor.

BİR ANLIK ÖFKE KAMU DAVASI AÇILMASINA NEDEN OLUYOR

Öte yandan uzaklaştırma kararı sadece kanuni bir bildirimden ibaret olurken pratikte ise koruyucu hiçbir tarafı bulunmuyor. Uzaklaştırma kararı verilen durumlarda kadının başında ya da evinin önünde polis beklemezken, bu durumda gözü dönen kişi istediği zaman kadına yaklaşıp zarar verebiliyor. Bu durumda uzaklaştırma kararı verilmesi kadını koruyamadığı gibi karşı tarafı kinlendirebiliyor. Genelde uzaklaştırma kararı verilen evlilikler boşanma ile sonuçlanırken, bir anlık öfkeyle kocasını şikâyet eden kadın pişman olup şikâyetinden vazgeçse bile dava, kamu davası olarak devam ediyor. Bu da yine çoğu ailede ne yazık ki evliliklerin sonunu getiriyor.

UZAKLAŞTIRMA KARARI BOŞANMA İLE SONUÇLANIYOR!

Türkiye´de boşanma süreci ile ilgili de birçok sorun yaşanırken, kadın istemediği takdirde çiftler yıllarca boşanamıyor. Öte yandan çoğunlukla erkeklerin süresiz nafakalara maruz bırakılması da psikolojik travmalara neden oluyor. Türkiye´de uzaklaştırma kararları fazlasıyla uygulanırken içerik olarak kötü olan uygulamadan dolayı ise çiftlerin tekrar bir araya gelip mutlu bir aile birlikteliği sağlamasını ise mümkün kılmıyor. Uzaklaştırma kararı kadını korumadığı gibi tam tersi erkeği onu evinden atan karısına karşı ya da çocuğunu göstermeyen eski karısına karşı intikam duyguları ile dolduruyor. İstanbul Sözleşmesi´nin birçok uygulaması yuvaları dağıtıp hayatları karartırken, sözleşmenin Türk toplum yapısına ters olduğu ise yaşanan örneklerle doğrulanıyor