Aile Bakanının dilinden çözümsüz meseleler

Doğru Haber Gazetesi yazarı Ayşe Sülün, Aile Bakanının, topluma yönelik ifsat edici işler konusunda dert yandığını, ama çözüm konusunda “elimizden bir şey de gelmiyor” yaklaşımının yanlışlığına dikkat çekiyor.

Aile Bakanının dilinden çözümsüz meseleler

Sayın Aile Bakanı geçenlerde bir dizi meseleye değindi.

Özelde aileyi, genelde toplumu dejenere eden unsurları gerçekçi bir yaklaşımla ele aldı.

Tespitleri bizim yıllardır deklare ettiğimiz tespitlerdi.

Ama bir türlü bu tespitleri dillendirme yürekliliği gösterilmiyordu.

Bakan her tespitin ardından ellerinden bir şey gelmediğinin altını çizmeyi ihmal etmedi ya helal olsun!

Yirmi yıllık AK Parti iktidarı içinde Derya hanımın sorunlara gerçekçi yaklaşımı seçim yatırımı mı, bilmem ama yaraya neşter vurmadığı için, artık bunalmış olan dindar kesimden alkış alamadığı kesin görünüyor.  

Üstelik Bakanın, sorunların asıl kaynakları karşısında çaresizliğe bürünmesi hiç de inandırıcı gelmedi. Çünkü iktidarda kendileri var. Bir muhalefet partisi değiller.

Ve bu Ülkeyi yönetme kudretinde oldukları için büyük bir vebalin altındalar.

Bakan, eşcinselliğin kamusal alanda kabul edilemez bir durum olduğunun altını çizmekle birlikte eşcinsellerin haklarını korumanın vazifeleri olduğunu belirtti. Söylemde büyük bir çelişki var.

Siz, eşcinsel örgütler ne haklar istiyorlar farkında mısınız? Siz onların hak dediklerine tamam deyip önünü açacaksanız onlara karşı olup olmamanız neyi ifade eder ki?

Onlar sapkın evliliklerin serbest olmasını, sapkınlığın propagandasını her yerde yapma özgürlüklerinin olmasını, sosyal medyada boy boy çocuklarımızın karşısında irrite yaşam biçimlerini paylaşmayı istiyorlar. Onlara göre tuvaletlerin, kıyafetlerin, ayakkabıların iki cins için de ayrı olması ayrımcılık. Cinsiyetleri ifade eden isim ve takıların yasaklanmasını, kadın-erkek kelimelerinin yerine gender kavramının kullanılmasını, anne baba yerine ebeveyn 1, ebeveyn 2 gibi ifadelerin kullanılmasını istiyorlar.

Peki şimdi bu sapkınca isteklere karşı durulmasını isteyen Müslüman halkın hakları ne olacak?

Siz sapkınlara olmayan hakları verirseniz bir toplumun genelinin haklarını ellerinden almış olmaz mısınız?

Örneğin onların ideolojisini ETCEP projesi adıyla çocuklarımıza bir yaşam biçimi olarak dayatırsanız koca bir toplumun düşünce ve inanç özgürlüğünü bastırmış olmuyor musunuz?

Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? 

Bakan medyadaki gündüz kuşaklarının toplumu olumsuz yönde etkilediğini beyan etti. Çözüm olarak da sadece Medya kuruluşlarına reklam pastasından elinizi çekin önerisinde bulundu. Biz bu konuda medyaya bir şey yapamayız, RTÜK bile bir şey yapamaz dedi. Peki aile birliğini ve çocuklarımızı korumakla görevli olan bir Bakanlık bu işi yapamıyorsa kim yapacak? Madem ortaya doğru bir teşhis konulmuş, tedavi nasıl uygulanacak?

Halbuki Devletin Bakanlıkları bir araya gelmeli ve el birliğiyle kolektif bir çözümde uzlaşmalı. Eğitimden medyaya kadar; aileyi, ahlakı koruma temelli projeler üretmeli. Bakan, resmen biz bunu ortaya koyma iradesi gösteremeyiz diyor ve işin içinden sıyrılmayı tercih ediyor. O halde koca bir toplumu medyanın eline yem edecekseniz yazıklar olsun size!

Bakan, konuşmasının içerisinde yine kadına yönelik şiddet konusuna değindi ve kadına yönelik şiddetin birinci derecede sebebinin alkolizm olduğunu söyledi. Fakat bu konuyu tartışmaya dahi açamadıklarının da altını çizdi. Direk Laiklerin hayat tarzı engeliyle karşılaşıyorlar.

Halbuki bu makamları size verenler, 100 yıldır azınlık Laiklerin çıkarlarını, günahlarını korumaya almış olan yasalardan kurtulmak için size oy verdi. 20 yıldır onların bu milletin başına diktiği putları yıkın diye bekliyor. Onların putlarından birisi de tüm kötülüklerin anası olan; mal, can, akıl, nesil emniyetini ortadan kaldıran alkol.

 Trafik kazalarının birinci derecede sebebi, kadına yönelik şiddette %75, tecavüzlerde %50, kavga, yaralama, cinayet gibi vakalarda da yüksek derecede paya sahip.

Ama iktidar, Laiklerin bu putuna dokunmadıkça, gençler arasında aritmetik bir şekilde kullanımı artıyor.

Laikler için alkolün yasaklanması rejimi tehlikeye sokuyor. Onlar sarhoşluğu özgürlüğün nirvanası olarak görüyorlar. Çünkü alkol, insana öyle bir özgürlük bahşediyor ki, arabalarını başkalarının üzerine sürebiliyor, trafik kazalarına yol açıp birçok kimsenin yaşam hakkını ortadan kaldırabiliyorlar. En yakınlarına kolayca şiddet uygulayabiliyorlar.

Hatırlarsınız Emine Bulut cinayetini işleyen zanlı da alkollüydü. Uyuşturucu da almıştı. Fakat bu cinayet olayı "Kadın cinayeti olarak medyada aylarca servis edildi. Hiç kimse aklı ifsad eden alkolün kişiyi katil ettiğini konuşmadı. Yine Laikler ataerkillik aparatını kullanarak aileye saldırdı, değerlerimize küfretti.

Ya bizim muhafazakarlar ne yaptı?

 Asıl sebebi gündemde tutma cesareti göstermek yerine, Laiklerin değirmenine su taşıdırlar.