-Rejim güçleri İdlib’de sivil alanları bombalamaya devam ediyor. Yüzbinlerce insan Türkiye’ye doğru göç ediyor, sınıra yakın yerlerde de buldukları çadırın altında konaklamaya çalışıyor.
-Türkiye, bir yandan operasyonun sivillere yönelik kanlı hüviyetine isyan açısından, diğer yandan ise bu göçün Türkiye’ye yönelmesinin tedirginliği sebebiyle tepki gösteriyor.
-Suriye’de kanlı süreç 8 yıl önce başladı, sınırlarımızda 120 kilometrelik bir bölümü kontrol etmeye başladık, ama kalıcı çözüm için henüz bir ümit yok.
-Suriye konusunda Türkiye - Rusya ilişkileri Astana ve Soçi süreçlerinden bu yana farklı bir nitelik taşıyor. Görüldüğü kadarıyla Rusya üzerinden rejime baskı yapılabileceğini ve çözüm oluşturulabileceğini düşünüyoruz. Ancak en sıcak cinayet alanı olan İdlib konusunda Rusya’nın kılı kıpırdamıyor.
-Burada şu soruyu sormak gerekiyor: Rusya’dan rejime baskı yapmasını istiyor muyuz, Rusya nasıl bir cevap veriyor, Rusya rejim üzerinde etki yapamıyor mu, yapmak istemiyor mu, Rusya Esed’e “Sen vur, sonuçta İdlib’e boyun eğdirmeliyiz, oradakilerin bir kısmı zaten terörist, onları ezmeliyiz, ben görmezden gelir ve Türkiye’yi oyalarım” mı diyor?
-Türkiye’de resmi rakamlara göre 3 milyon 600 bin Suriyeli var. Bunların çok küçük bir kısmı kamplarda kalıyor, büyük kısmı ise şehirlere dağılmış, bir anlamda vatandaş topluluğuna karışmış durumda.
-Suriyelilerin ilelebet Türkiye’de kalmasını hiç kimse öngörmüyor. Suriye’ye yeniden dönmeleri muhalefet tarafından ısrarla isteniyor, iktidar da Suriye’de uygun şartlar oluşturup Suriyelilerin oraya yerleştirilmesini istiyor.
-Uygun şartlar güvenli bölgelerde evler inşa edip iskanın oraya gerçekleştirilmesi. Bunun için para lazım. Hükümet bu parayı uluslararası çevrelerden temin etmek istiyor, ancak henüz “Donör – Verici” çıkmadı. Onun için “geri dönüş” için henüz görünen bir takvim yok. Suriye sorununun çözümünün bir parçası mültecilerin yurtlarına dönmesi ise, Türkiye bunun için nasıl bir takvim öngörüyor?
-Suriye işine bir sebeple girdik, bu işin buralara geleceğini ön görmüş müydük? Evet Esed’in kanlı katil olduğu açık, ama onu çözmek Türkiye’nin üzerine mi düşmüştü? Türkiye başka kanlı katiller için de askeri güç kullanma boyutunda politika geliştirmek durumunda mıdır?
-Suriye duyarlılığının bir boyutu hiç şüphesiz terör örgütünün Suriye tarafında kurtarılmış bölge oluşturma girişimi idi. Suriye ve tabii Irak söz konusu olduğunda terör örgütü hassasiyetimiz hep var oldu. Bunun için de sınır ötesi harekatlar yapılageldi. Irak’ta halen de sürüyor.
-Şimdi ne oldu? Suriye’de sınır ötesinde bir coğrafyayı örgütten temizledik, orayı güvenli bölge haline getirdik. Ancak bu bölgede kalıcı değiliz, çünkü Suriye’nin toprak bütünlüğünü tanıdığımızı her platformda tekrar ediyoruz. Biz oradan çıktığımızda, terör örgütü elemanları yeniden oralara döndüğünde biz yine Suriye yönetimi ile oturup, sınır ötesindeki yapılanmaları etkisiz hale getirmeye çalışacağız. Bu durumda 8 yıl öncesinden bu yana ne değişmiş olacak?
-Suriye için umudumuz yeni anayasa ile yeni yönetimin belirlenmesi ve orada Türkiye dostu bir grubun etkin konumda olmasıdır. Bu sağlanabilecek mi, yoksa Rusya’nın desteğinde etkinliğini artıran Esed yönetimi, iktidarını koruyacak mı?
-Rusya’ya ne kadar güvenebiliriz? Rusya’nın bizi idare ederken Esed’e oynamadığından emin miyiz?
BU SORU LİBYA İÇİN:
-Libya’ya askeri güç olarak girmeyi benimsedik. Evet, BM’nin tanıdığı bir yönetimin yanında ama sonuç itibariyle bir tarafı desteklemek üzere asker gönderiyoruz. Öncelikli soru şu: Libya’da ne kadar ve hangi pozisyonda yer alacağız?
-Hafter’in kaybedeceğinden Sarrac’ın kazanacağından emin miyiz? Sarrac’ın kazanması için ne oranda güç kullanacağız?
-Libya’da Hafter’in yanında yer alan güçlerle çarpışmayı tercih ediyor muyuz? Yoksa biz oraya varınca herkes bizden korkar ve geri çekilir diye mi düşünüyoruz?
-Hafter’in Moskova’dan Rusya’ya rağmen, ya da başka bir odağın etkisi olmadan ayrıldığından emin miyiz?
-Almanya buluşması Libya işine ne kadar geniş bir aktörün ilgi gösterdiğini ortaya koyuyor. Libya’da nihai statü ne olacak, buna dair bir öngörümüz var mı?
…..
Suriye’de varız, evet. Hala şehitlerin geldiği ve milyonlarca mültecinin nasıl bir çözümle yurtlarına dönmesini kestiremediğimiz bir varlık bu.
Libya’ya gittik, daha da gideceğiz. Keşke gidilecek yola dair öngörülerimiz olsa… Hafter’in Moskova’dan “kaçması” gibi sürprizlerle şaşırmasak…