İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Elazığ’dan gelip ayağının tozuyla çıktığı TV ekranında “İstanbul’da 7.5’lik bir deprem beklendiği”ni bildiriyor. Bu çok yeni bir bilgi değil. Bilim adamları biraz daha yükseğinin beklendiğini söylüyorlar.
Bakan, Elazığ’ı kastederek “6.8’lik bir depremin de ürküten ve korkutan büyüklükte olduğunu” ifade ettikten sonra onu “yönetebilecek durumda olduklarının görüldüğünü” ifade ediyor.
Deprem önlenemediğine göre, meselenin bir yanı ondan sonrasını “yönetme”deki beceride, diğer yanı da deprem öncesinde yapılabileceklerde düğümleniyor.
Aslında her bölgesel deprem yaşandığında orada yaşanan acılar yanında herkesin merak ettiği ikinci şey de “İstanbul depreminin nasıl yönetileceği” konusu oluyor.
Bakan Soylu’nun CNN Türk’teki konuşmasında İstanbul depreminin nasıl yönetileceğine ilişkin boyutlar var. Diyor ki Bakan:
“İstanbul’da bir deprem olursa nasıl tedbir alabileceğimiz ve hangi koordinasyonu ne şekilde yapabileceğimize yönelik bizim 28 çalışma grubumuz var.
Her çalışma grubunun kendine ait yöneticisi ve ilgili birimleri mevcut. Hem bunları tekrar gözden geçirmek hem de İstanbul’daki hangi grubun ne çalışmayı ne şekilde yaptığını incelemek için şu ana kadar değerlendiriyoruz. Deprem oldu Topkapı Sarayı’ndaki bütün hazinelerin nasıl korunacağından tutun vatandaşlarımızın toplanma yerlerindeki ihtiyaçlarına kadar çok kompleks bir çalışma bu. Depremin olası senaryosunu ciddi biçimde çalışıyoruz.”
Bakan, Elazığ ve Malatya’daki çalışmaları başarı örneği olarak gösteriyor. “45 vatandaşımızı sağlıklı bir şekilde göçük altından çıkardık” diyor. Bütün tv kanalları da enkaz altından sağ çıkarılanların sayısını sunarak kurtarma çalışmalarının başarısına dikkat çekmiş oluyor. Doğrusu şu ki kurtarma çalışmaları sırasında göz yaşartıcı fedakarlıklar da sahneleniyor.
Bakan, depremin ardından üçüncü gece ekrana çıkıyor. Orada verdiği bilgiye göre “enkaz altında halen üç kişi var.” Ertesi gün enkaz altından iki ceset daha çıkıyor ve can kaybı 41’e yükseliyor.
Şimdi Elazığ ve Malatya ile ilgili bilgileri toparlayalım: 6.8’lik bir deprem. En çok Elazığ ve Malatya’yı etkilemiş. Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın verdiği bilgiye göre Elazığ merkez ve Sivrice’de 19 bina yıkılmış, 107 bina ağır hasarlı, 37 bina orta hasarlı, 171 bina az hasarlı. Malatya Doğanyol ve Pütürge’de 29’u metruk 54 bina yıkılmış, ağır hasarlı 418, orta hasarlı 4, bir de adliye hasarlı, az hasarlı 199 bina tespit edilmiş.
Enkaz kaldırma çalışmaları çok katlı birkaç apartman üzerinde yapılıyor.
Şimdi düşünelim:
Şu rakamlara baktığımızda Elazığ-Malatya depreminin İstanbul’da bir ilçe boyutunda değil, bir mahalleden bile daha sınırlı alanda etkili olduğunu görüyoruz. Şükür ki enkaz birkaç apartmandan ibaret kalmış.
O birkaç apartmandaki enkaz kaldırma çalışması ise üçüncü gün de devam ediyor. Gece eksi 15 dereceyi bulan soğukta üç gün enkaz altında sağ kalmak mümkün mü?
İstanbul’da her biri Malatya ve Elazığ’ın tüm nüfusundan daha kalabalık 39 ilçe var. 7.5’lik bir depremde 50 bin konutun yıkılacağı tahmin ediliyor. 16 milyonu etkileyecek bir deprem İstanbulunki…
Elazığ-Malatya’da, kurtarma çalışmaları yeterli miydi? Bütün kapasite kullanılmış ve buna rağmen üçüncü gün bile hâlâ enkaz kaldırılamamış mıydı? Kurtarma ekipleri iyi organize olmuş muydu? Farklı illerden gelen belediye ekipleri kurtarma çalışmalarına katılabilmiş miydi? Vs.
İstanbul depremi için Elazığ-Malatya çalışmaları örnek alınmalı mı? Buna göre nasıl bir sonucu göze almamız gerekiyor? Mesela 30 katlı bir gökdelenin enkazı için, ya da yıkıntılar yüzünden yolları kapanmış koca bir ilçe için herhangi bir kurtarma planı öngörülmüş müdür?
Mesela İstanbul depremi için belediye ile koordinasyon gündemi var mıdır? 28 ekip içinde belediye nerede duruyor?
İstanbul depremi, boyutu asla tahmin edilemeyecek bir yıkım getirir. Bunda şüphe yok. Sadece İstanbul’un değil Türkiye’nin kıyameti olur nerdeyse…
Onun için depremden önce yapılabilecekleri konuşmak lazım öncelikle. “Topkapı sarayındaki hazineleri korumak”tan bahsetmiş sayın Soylu. Depremden sonra kim neyi nasıl korur, o anın hercümerci içinden kim nasıl çıkar, o sarsıntılarda hangi akıl ayakta kalır, bunları Allah bilir, şimdi “İstanbul’da külli bir yıkım nasıl önlenir?” buna çalışmak lazım. Evet, depremden önce bir akıl koordinasyonu yapılmalı, milli seferberlikse işte o gerçekleştirilmeli ve İstanbul depreme hazırlanmalı. En az yıkımla karşılaşmak i