Ahmet Taşgetiren; Cemil Çiçek’ten 9 Kasım uyarısı

Şunu belirtelim: Amerikan Temsilciler Meclisi’nde hani bizim ifademizle “Kahir ekseriyet-Ezici çoğunluk”la aleyhimize kararlar çıkıyorsa, bizde kimi ortamlarda bunun “FETÖ’cüler marifetiyle gerçekleştiği” ileri sürülüyorsa, başımızı iki elimizin...

Ahmet Taşgetiren; Cemil Çiçek’ten 9 Kasım uyarısı

Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Heyeti üyesi Cemil Çiçek aradı. 9 Kasım için herkese uyarıda bulundu.

Nedir 9 Kasım?

Çiçek şunları anlattı:

“Amerika’daki Türkiye kökenli Ermeniler bir süreden beri Türkiye aleyhine tazminat davaları açıyorlar. “Tehcir edildik, malımıza mülkümüze el kondu, onların tazminini istiyoruz” yollu davalar. Kaliforniya’da bir idari mahkeme, Türkiye’nin itirazı üzerine “Bu konunun yargı meselesi olmadığına, siyasi nitelikli olduğuna dolayısıyla kararı siyasilerin vermesi gerektiğine,” hükmetti. Ancak dava yeniden açıldı ve bu defa da mahkeme “Zaman aşımı” sebebiyle karar verilemeyeceğine hükmetti.

“Amerikan Temsilciler Meclisi’nin verdiği “Soykırım” ile ilgili son karar, bir manada işin siyasi boyutunu Ermenilerin talebi çerçevesine getirmiş oluyor. Üstelik kabul oyunun oranı Ermenileri cesaretlendirici bir mahiyet taşıyor. Mahkemeler bundan sonra “Siyaset çözsün” gerekçesini kullanmayabilirler.

Bunun yanında Türkiye bir süre önce ceza davalarının bir kısmında “Zaman aşımı”nı kaldırdı. Bunlar arasında soykırım konusu da var. Amerika’daki herhangi bir mahkeme Temsilciler Meclisi’nin “Soykırım” kararını dayanak olarak alıp, “Soykırım zaman aşımına dahil değildir” kararını verebilir.

9 Kasım temyiz itirazının son tarihi. Ermeniler şu anda Amerika’daki iklimin kendi lehlerine önemli sonuçlar doğurabileceği ümidiyle Yüksek Mahkemeden bir “Tazminat kararı” çıkarabilirler.”

Çiçek kaygılı. “Böyle bir tazminat kararı Türkiye’nin başına 100 yıl altından kalkamayacağı sorunlar açar” diyor.

“İçe dönük söylemler”in heyecanıyla dışardaki pek çok meselenin gözden kaçtığını” belirtiyor.

Çiçek’in Suriye ile ilgili de uyarıları var. Suriye’de 30 kilometre içinde terörist olanın onun dışında cici çocuk haline gelemeyeceğini vurguluyor.

Uluslararası odaklar tarafından Mazlum Kobani’nin “Yeni bir Yasir Arafat” haline getirilmek istendiğinin de altını çizen Çiçek, “Uluslararası odaklar için Öcalan, Türkiye’nin kontrolünde olduğu için bir aktör olmaktan çıktı. PKK ise terör örgütü olarak görülüyor. Arafat da, önce bir terör örgütünün lideri olarak görülüyordu, sonra siyasi aktör haline getirildi. Şimdi uluslararası odaklar Mazlum Kobani’yi “Siyasi aktör” haline getirmeye çalışıyor” diyor. 

Çiçek, Cenevre’de çalışmalarına başlayan Anayasa Komisyonu’nun hazırlayacağı Suriye Anayasası konusunda Türkiye’nin olmazsa olmazlarının ne olduğu konusunun da önemine dikkat çekiyor. Burada Türkiye’nin belirlediği muhalefeti temsil eden 50 kişilik grubun hareket tarzının dikkatle takip edilmesi gerektiğinin altını çiziyor. “Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği hassasiyetinin nasıl somutlaşacağı” önemli” diyor. Bu arada, Suriye Milli Ordusu’nun statüsünün nasıl belirleneceği sorusu da Çiçek’in dikkat çektiği bir başka konu. “Çözüm bulunmazsa bu yapı terkedilmişlik duygusu” içine girebilir” diyor.

Cemil Çiçek, uluslararası planda kamu diplomasisi yapılmasını ısrarla vurguluyor. 2015 yılında “Tehcir”in 100. Yılı dolayısıyla Ermenilerin dünya çapında yürüteceği kampanyanın, farklı ülkelerin Meclisleriyle ilişki kurularak önemli ölçüde engellendiğine dikkat çekiyor ve şu anda TBMM’nin Barış Pınarı harekâtı için uluslararası zeminde ne yaptığını sorguluyor. HDP dışındaki partilerin hem Barış Pınarı hem soykırım tasarısı için yaptığı açıklamaların iç kamuoyuna hitap ettiğini, uluslararası zeminde bir karşılığının bulunmadığını belirtiyor.

Çiçek şunu söylüyor: “TBMM’de 120’yi aşkın dostluk grubu var. Bunlar ne işe yarar, zaman çalışacaklar? Barolar Birliği, Odalar Birliği, farklı işadamı kuruluşları, sivil toplum örgütleri dünyaya Türkiye’nin tezlerini anlatamazlar mı?”

Cemil Çiçek’in uyarıları bunlar. Kuşkusuz bunları uygun zeminlerde dile getirmiştir. Belki medya ortamına taşıması, bazı işleri sür’atlendirme ümidiyle ilgilidir.

Şunu belirtelim: Amerikan Temsilciler Meclisi’nde hani bizim ifademizle “Kahir ekseriyet-Ezici çoğunluk”la aleyhimize kararlar çıkıyorsa, bizde kimi ortamlarda bunun “FETÖ’cüler marifetiyle gerçekleştiği” ileri sürülüyorsa, başımızı iki elimizin arasına alıp düşünmemiz gerekiyor. Yani koca Türkiye’nin etkileyemediği zeminleri onlar mı etkilemiş oluyorlar? Tamam kötüler var dünyada, ama kendini iyi görenlere de kendilerini anlatmak için çok daha büyük gayretler düşmüyor mu?