Ahmet el-Şara (Culani) Yeni Şafak’a konuştu: Bu Türk halkının da zaferi

Baas rejimine son veren güçlerin lideri Ahmed el-Şara, (Ebu Muhammed el-Culani) en kapsamlı röportajını Yeni Şafak’a verdi.

Ahmet el-Şara (Culani) Yeni Şafak’a konuştu: Bu Türk halkının da zaferi

Suriye’de 13 yıllık çetin, yıkıcı ve dalgalı bir mücadelenin ardından 13 gün içerisinde gelen emsalsiz netlikte bir devrimin lideri Ahmed el-Şara (Ebu Muhammed El-Culani), 20 gün öncesine kadar hakkındaki bilgiler ve algılar dolayısıyla herkesin uzak durduğu, durmaya çalıştığı bir savaşçı. Şimdi ise ulaştığı emsalsiz galibiyet dolayısıyla gazetecilerin mülakat almak için sıraya girdiği, fikirleri merak edilen bir siyasetçi; devlet başkanları ve diplomatların temas kurmak için yarıştığı bir devlet adamı. Birçok açıdan yaşadığımız tarih açısından çığırlar açması mukadder devrimi yerinde ve zamanında görmek üzere en son 14 sene önce gittiğimiz Suriye’ye yola koyulduk. Ziyaretimize ilgili izlenimlerimize bilahare devam etmek üzere devrimin lideri Ahmed el-Şara ile yaptığımız mülakatla başlamak istiyorum. Hamidiye Meydanı'nda günlerdir adeta hepsi zindandan kurtulmuş gibi coşkulu sevinç gösterileri yapan ve çoğu genç Suriyelilerin arasından geçerek röportajı yapmak üzere hemen yakınlardaki Başbakanlık Binasına geçtik. Hiç bekletmeden tam zamanında görüşmeye alan Şara olabildiğince sakin, mütevazı, samimi ve konulara vukufiyetli yaklaşımıyla güçlü bir intiba veriyor. Bir özgürlük savaşçısı aklından şimdi bir devlet aklına geçiş yapmanın gereğine inanmış. Yaşadığı İdlib bölge yönetiminin kendilerine elbette bir tür staj imkânı vermiş olduğunu ama şimdi Suriye’nin devlet yönetiminin bundan çok daha öte bir sorumluluk, enerji ve yeterlilik gerektirdiğinin de oldukça farkında.

Ahmed el-Şara ile Başbakanlık binasında görüştük. Hiç bekletmeden tam zamanında görüşmeye alan Şara olabildiğince sakin, mütevazı, samimi ve konulara vukufiyetiyle güçlü bir intiba veriyor. Özgürlük savaşçısı aklından bir devlet aklına geçiş yapmanın gereğine inanmış.

 

SEDNAYA HAPİSHANESİ MÜZE OLACAK

Sayın Başkan öncelikle sizi bu büyük zafer için tebrik ediyoruz. 61 yıl boyunca kapalı ve ağır bir istibdat olarak hüküm sürmüş Baas rejimini ve 54 yıllık Esed aile diktatörlüğünü yıktınız, Suriye halkını kurtaran muhaliflere öncülük ettiniz. Şimdi Sednaya'da ortaya çıkan görüntülerden bu rejimin nasıl bir karanlık rejim olduğunu bütün dünya daha iyi görüyor. Toplu mezarlar, işkence aletleri ve tezgâhları, hapishane koşullarına dair bilgiler bütün dünyaya ulaşıyor. Çok korkunç gerçekler bunlar. Şu anda bütün dünya devrilen Esed’den ziyade onun ardında bıraktığı bu görüntüleri görüyor, onları konuşuyor. Tesadüfe bakınız, bu hapishanenin görüntülerinin ilk dünyaya yansımaya başladığı gün Dünya İnsan Hakları Günü'ne denk geliyordu. Öncelikle şunu sormak istiyorum. Bu hapishanenin dünya insanlık suçları sahnesinde daha iyi değerlendirilmesi için neler yapmak istiyorsunuz? Bu hapishane tek başına sizin Esed’e karşı yürüttüğünüz mücadelenin haklılığını gösteriyor gibi. Bir müzeye dönüştürmeyi düşünüyor musunuz?

Sednaya Hapishanesi'nde gördüğünüz gibi rejim birçok katliam yaptı. İnsanları öldürdü ve demir preslere kilitledi, sonra asitle yaktı, sonra da fırınlarda yaktı. Ve sadece Sednaya Hapishanesi değil, pek çok kayıp insan var ve hapishane güvenlik şubeleri Suriye'de yaygındı. Rejim, ülkeyi, halkı baskı altında tutarak yönetiyordu. Tüm güvenlik, askeri ve ekonomik kurumları kullandı. Sanki bu insanlarla kan davası varmış gibi, halkı bastırmak için kullandı. Kuşkusuz bu hapishane Suriye halkının tarihinde kara bir lekedir. Ama aynı zamanda orada bulunan insanların kurtarılması güzel bir andı. Bizim için ilk görev bu suçları belgelemek ve yasal olarak bir daha bunların yaşanmasını engellemektir. Bu cezaevinde yaşananlardan sorumlu olan herkesi özellikle işkencecileri yargılamak için çalışacağız. Ayrıca onları Suriye içinde ve dışında savcılık ve yargı yoluyla takip edeceğiz. Bu olaylara karışan herkesin peşine düşeceğiz ve hesap verinceye kadar mal varlıkları Suriye devletine devredilecek. Ayrıca Sednaya Hapishanesi ile ilgili de bir fikrimiz var. Burayı bir müze ve anıt olarak muhafaza etmek şeklinde. Rejimin suçları ve Suriye halkına yaptıklarının bir kanıtı olarak yeniden düzenlenmesi gerekiyor.

Baas rejimine son veren güçlerin komutanı Ahmed el-Şara (Culani), Şam'daki Başbakanlık Binasında bulunan çalışma odasında yazarımız Yasin Aktay’ın sorularını cevaplandırdı.

 

Bu devrimi siz başlattınız. Her şey çok hızlı gelişmedi mi? İnsanlar Esed rejiminin 13 gün gibi kısa sürede, bu kadar kolay yıkılmış olmasını anlamakta zorlanıyorlar. Kolay mı oldu gerçekten?

Hiç kolay değildi. Öncelikle çok büyük bir ordusu vardı ve çok fazla silahları vardı. Ordu kapsamlı bir şekilde eğitildi. Gündüz ve gece savaş becerileri geliştirildi ve gördüğünüz gibi modern silahlar kullandık. Ama en önemlisi Yüce Allah'ın takdiri, bu onun zaferi. Plan, hızlıca başarı elde etme üzerine kurulmuştu. Bu muharebede ortaya yeni ve kendine özgü bir savaş sanatı çıktı. Bunun inşallah ileride çalışılacağını ve büyük üniversitelerde ders olarak okutulacağını düşünüyorum.

 

ANLAŞMA YOKTU

Bu hızlı sonuçta Rusya, İran hatta ABD gibi bazı ülkeler arasında bir anlaşmanın etkili olduğu iddia ediliyor. Bilhassa İran ve Rusya’nın son gelişmeler dolayısıyla Esed'i terk etmiş olduğuna ve sizin bu başarıyı kaydetmiş olmanızda bunun etkili olduğunu söyleyenler var. Bu konuda ne dersiniz?

Hayır, hiçbir zaman anlaşma yoktu. Tam tersine, bu savaşa girmememiz konusunda haklı olarak endişelerini ifade ediyorlardı. Zira herkesin aklına Gazze’deki halkımızın başına gelen ağır bombardıman, geçmişte bizim halkımızın yaşamış olduğu katliamlar geliyordu. Ama biz bunu yapmak niyetindeydik ve bu düzenden kurtulmak istiyorduk. Suriye topyekûn bir hapishane gibiydi. Sadece Sednaya veya diğer hapishanedekiler değil halkın tamamı hapisten kurtarılmış ve özgürleşmiş gibi sevindi.

 

TEMEL ÖNCELİĞİMİZ SORUNLARI ÇÖZMEK

Şimdiye kadar yönettiğiniz bir devrimci süreç vardı, oysa şimdi kısa bir süre içinde yönetimi de devralmış oldunuz. Bir devleti yönetmeye hazırlıklı mısınız? Şimdi önceliğiniz ne olacak?

Öncelikle devlet zihniyetini getirmelisiniz, çünkü devrim gurur duyduğumuz tarihimizin bir parçası haline gelse de devrim ve muhalefet zihniyetiyle devlet inşasına giremeyiz. Devletin içimizde mevcut olması gerekiyor ve devletin aklı da şunu söylüyor: Stratejiler, planlar oluşturuyoruz. Tabii kısa, orta ve uzun vadeli stratejik vizyonlar üzerinde çalışıyoruz. Birinci önceliğimiz ülkede hızlı bir istikrar ve temel hizmetlerin sağlanması. Öncelikle güvenlik hizmetleri, örneğin elektrik ve gıda hizmetleri ve yakıt gibi. İnsanları geçici olarak iyi bir yaşam sürmeye iten bir şey ve sonra rejimin bıraktığı tüm sorunlara stratejik bir çözüm inşa etmek için çalışıyoruz. Bölgede, altyapı düzeyinde, ekonomi düzeyinde, sosyal statü düzeyinde, insan kaynakları düzeyinde, devlet iradeleri düzeyinde de aynı şekilde yargının reformu, polis ve güvenlik işlerinin reformu ve aynı zamanda ordunun reformu gibi konularda da çalışıyoruz. Ancak Suriye'de çok fazla sorun var. Burada akıllıca olan bu sorunları bölmek ve her sorunu ayrı ayrı çözmekten geçiyor. Daha gerçekçi sonuçlara ulaşana kadar.

Sizin devriminiz İslam dünyasının her tarafında büyük bir heyecan yarattı. İslam dünyasının bir çok noktasında yaşanan bir çok sorun, bir çok ortak ıstırap alanları olduğu bir gerçek. Ancak sizin bu konuda siyasetiniz ne olacak?

İslam dünyasının her yanında insanı ihya eden, insana hizmet eden gelişmeler, ilerlemeler bizi sevindirir elbet. Bizim başka ülkelere karışmak, başka ülkelerdeki değişimleri yönetmek gibi bir iddiamız yok. Kendi ülkemizde kendi halkımıza yıllardır her türlü zulmü çektiren bir istibdada daha yeni son verdik. Bu başlı başına bizim için çok büyük bir nimet ama aynı zamanda bizim üzerimize büyük bir sorumluluk yüklüyor. Bu diktatörlük bizim halkımıza çok zulmetti, ama aynı zamanda ülkeyi de yaktı, yıktı, insanlarımızı öldürdü, tehcir etti, dağıttı, zindanlara attı. Ülkenin çok zengin kaynaklarını sadece kendisine doğrudan fayda verip vermediği açısından değerlendirdi. Hiçbir zaman halka hizmet etmeyi gözetmedi, sadece halka hükmetmeyi gözetti. Suriye gibi tarihin önemli bir halkını, ülkesini çok geri bıraktı bu durum. Bizim birinci önceliğimiz halkımızın sorunlarını çözmek, onların insan gibi yaşamalarına imkân verecek şartları oluşturmak ve ülkeyi kalkındırmak. Çok sorunlarımız var ve şu anda temel önceliğimiz bu sorunları çözmek. 12 milyona yakın insanımız yer değiştirmiş durumda ve bunların güvenle, kendi evlerine, yurtlarına dönüşlerinin, aynı zamanda onların ülkeye tekrar kazandırılmasının önünü açmaktır. Bunun ötesinde bütün İslam dünyasının sorunlarını çözmek gibi, gücümüzün üstünde ve bizi asıl halkımıza karşı sorumluluğumuzdan alıkoyacak işlere girişmeye niyetimiz yok. Ülkemizin yararına olacak şekilde bütün ülkelerle ilişkilerimizi kurmaya ve geliştirmeye çalışacağız

 

EN ÇOK KUCAKLAYAN TÜRK HALKI OLDU

Türkiye ile ilişkiniz nasıl olacak ve her zaman devrimin yanında olan Türk halkına mesajınız nedir? İnsanlık açısından katliamlardan kaçıp ülkelerine sığınmak zorunda kalan Suriye halkının yanında oldular hep. 13 yıldır devam eden bir süreçti bu...

Bildiğiniz gibi Suriyeliler birçok ülkeye sığındı ama onları en çok kucaklayan ve saygı duyan ülke Türkiye oldu. Suriye umarım bu iyiliği unutmaz. Stratejik ilişkiler olacak. Yeni Suriye devletinin inşasında Türkiye'nin birçok önceliği var. Karşılıklı ticari ilişkiler de olacak. Ekonomik kalkınma tecrübelerini Suriye'ye aktarması noktasında da Türkiye'ye güveniyoruz. Toplumsal bağları koruyacağız. Aynı anları sevgi ve samimiyetle de paylaşacağız ve bu zafer sadece Suriye halkının değil, Türk halkının da zaferidir. Çünkü mazlum zalime karşı zafer kazandı, bu, Türk halkı gibi samimi insanların zaferidir.

 

ŞAM BİR KALKINMA BAŞKENTİ OLACAK

Konuşmanızda devrimin asil hedeflerinden bahsederken oldukça kucaklayıcı ve ılımlı bir yaklaşım sergiliyorsunuz. Amacınızın toplum maslahatı olduğunu ve genel olarak ahlak ve merhameti öncelediğinizden bahsettiniz. Bu da bir İslami yorum biçimi kuşkusuz. Temsil ettiğiniz bu çizgiye Şam İslam’ı diyenler var? Neden? Çünkü Şam’ın yerel bir tarihi izi var. Siz Şamlısınız, tüm bu çemberde iki parantez içinde Şam’ın İslam yorumunuza veya tarzınıza etkisi olduğunu söyleyebilir misiniz?

Bu ifade Şam’da İslam’ın çok güçlü olduğunu söylemek için doğruydu. Evet ben Şam'ın camilerinde büyüdüm ve Şam'daki bazı şeyhlerden eğitim aldım. Aklımda aynı fikirle Şam'dan çıktım. Suriye'de adaletin ve merhametin yayıldığı bir aşamaya nasıl gelebiliriz? Elbette, sosyal ve tarihi çevre, içinde yaşayan ve eğitim görenler üzerinde etkilidir. Şam ortamı barışçıl çok sevecen ve duygusal bir ortamdır. İşte rejim Şamlıların bu nezaketinden ve iyi niyetinden yararlandı ve Şam’a hiç yatırım yapmadı. Evet, rejim Şam'a hakkını vermedi ve onu gözetip kollamadı, aksine onu aşağıladı ve küçük düşürdü, itibarını zedeledi, büyük bir Captagon fabrikasına çevirdi, hapishanelerini işkence mezbahalarına çevirdi. Ben, Şam'ın her türlü iyiliği hak ettiğini ve çok büyük bir yol gösterici olarak geri dönmesi gerektiğini, örnek alınacak bir kalkınma başkenti olarak inşa edileceğini söylüyorum.

 

Devamı >>>