Tarih: 16.12.2017 05:33

Alper Görmüş, Ahmet Turan Alkan´ı yazdı

Facebook Twitter Linked-in

...

Emek sineması ayrışması ve Ahmet Turan Alkan

 

2013´te, Emek sineması´nın yıkılması tartışmalarında Ahmet Turan Alkan´ın aldığı tavır, onun, toplumda çatışan kesimler ve politik güçler karşısındaki hak ve vicdan odaklı yaklaşımını mükemmel bir biçimde gösteren bir örnek olarak zihnime kazındı.

O yazıyı ve bütün yazdıklarını, A. T. Alkan´ı toplumu bölüp parçalayacak, belki de bir iç savaşa sürükleyecek habis bir eylemin, bir darbenin yancısı olmakla suçlayan iddianameyle birlikte okuyunca, o iddianamenin fantastik karakteri daha iyi anlaşılıyor.

2014 baharında, Emek sineması tartışmalarıyla ilgili olarak kaleme aldığım bir yazıda Alkan´ın Emek Sineması Hakkında Nutuk başlıklı makalesinin bir özetini yayımlamış, o özeti sunarken de şöyle demiştim:

?Sadece kendi tatminini meşru gören bireylerden, gruplardan ve kimliklerden oluşmuş bir toplum cendereye sıkışmış bir toplumdur. Böyle bir toplumun cendereden çıkma sürecini ancak, kendisine ?anlamlı´ gelmese de başkalarının tatminini de samimiyetle savunan ve önemseyen birilerinin cesaretle ortaya çıkması başlatabilir. Şimdi size, ne demek istediğimi mükemmelen anlatan bir yazının özetini takdim edeceğim...?

Böyle demiş, ve yazıdan aşağıdaki özeti aktarmıştım:

 

Emek sineması hakkında nutuk

 

Emek Sineması yıkılmamalıdır! Peki, ne yapılmalıdır? Bina, hukukî açıdan yeni mâliklerinin mülkiyetinde. Âmiyâne tâbirle ?elin malı? hükmündeki bir bina hakkında bir kısım sanatseverimiz şaşırtıcı, hatta tuhaf bir hassasiyet gösteriyorsa, nasıl bir çözüm bulunabilir bu meseleye?

Basit! ?Her şey hukuk değildir. ?Bina satılmış, davayı kazanmışlar, önlerinde bir engel yok´ yargısı büyük şehirler için geçerli bir gerekçe değildir. Hiç şüphesiz bunu önlemek Kültür ve Turizm Bakanlığı´nın yetkisini aşar, ancak başka çözümler de vardır! Hükümet ya da belediye burayı kamulaştırabilir, kamulaştırmalıdır da! Daha insaflı bir çözüm teklif edelim; devlet bu binayı satın alabilir ve İstanbul halkına armağan edebilir. Sinema yerinde kalması şartıyla, kültür amaçlı başka mimarî çalışmalar yapılabilir. İstanbul´da rant uğruna o kadar çok tarihî bina yıkıldı ki, bari elimizde kalanların yıkılmaması için mücadele verelim.?

Bunu ben söylemiyorum efendiler, kültür dünyasının duayeni Doğan Hızlan söylüyor. Aynen iştirak ediyorum.

(...)

Sana ne üstad, senin için hiçbir mânâ ifade etmeyen, ömründe bir kere bile görmediğin, farkında bile olmadan belki birkaç kere önünden geçip gittiğin bir ticarî binâ için niçin kendini helâk ediyorsun, diye somurtabilecek bazı zevât için sebebini izah ediyorum.

Basit! Kudsî mekânlara saygı göstermek insanlığın icâbıdır da ondan.

Emek Sineması farzımuhâl benim için yaşlı bir ticarî binadır fakat onu sevenler açısından ne mânâ ifade ettiğini tayin hakkını kendimde görmem.

Anadolu´da dalına çaput bağlanan, adak dilenen, hattâ niyaza durulan ağaçlar vardır; böyle şeyler bâtıl itikaddır diye burun kıvırıp geçebilirsiniz, ancak ?Hiayyt, hurafe ile mücadele ediyorum bre!? diyerek baltayı kapıp girişemezsiniz gövdesine gövdesine. Neyse odur! İnanmak zorunda değilsiniz fakat hürmet göstereceksiniz.

(...)

İnsanların itikadlarını rencîde etmemek lâzımdır efendiler. Entelektüellerin de kendine göre inançları, mübârek günleri, hac mekânları, âyin ve ibâdet ritüelleri, azizleri, ?Credo?ları vardır; ?Bizim bildiğimize uymuyor!? diye yok sayamazsınız.? (Zaman, 11 Nisan 2014).

 

?Ne Erdoğan´a ne Gülen´e angajmanım yoktur?

 

Tutukluluk süresi 500 günü aşan Ahmet Turan Alkan geçtiğimiz hafta mahkemede yaptığı savunmada ?Ne Erdoğan´a ne Gülen´e angajmanım yoktur? demişti.

Hemen hemen yazdığı bütün yazıları okumuş biri olarak, bu sözün çıplak bir gerçeğin ifadesi olduğu hususunda en küçük bir şüphem bile yok. Bu ülke, bu devlet, Ahmet Turan Alkan gibi birine şu savunmayı yaptırmamalıydı:

?Bir insanın ömründen cebren gaspedilen 500 gün asla hafife alınamaz. Siz benden çok daha iyi farkındasınız. Bu dava hukukta tarif edilen bir cümrün eseri olarak açılmadı. Bu dava bir intikam hırsının, bir siyasi hıncın eseri. Bu kadar hafif ve ciddiye alınamayacak ithamlarla sıradan bir insanın hayatından 500 gün çalmak bu kadar kolay mı? Cevap veriyorum; evet, hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti´nde bu iş bu kadar kolay. Benim hayatımla, şerefimle, meslekî onurumla oynamak bu kadar ucuz mu? Evet, burada öyle.?

Ahmet Turan Alkan bir kutuplaşma panzehiriydi fakat artık yazamıyor. Onun gibi birini darbecilikle itham edip ısrarla hapiste tutmak, kutuplaşmadan fayda ummaktan başka bir anlama gelmez.

SERBESTİYET




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —