Bana son günlerde bir haller oldu. Gündemden düşmeyen ve galiba seçime kadar da düşmeyecek olan ekonomik durumla ilgili olarak sağda-solda söylenen ve yazılanları okuyunca, söylenen ve yazılanlar birbirleriyle çelişir gibi görünse bile, neredeyse hepsine hak veriyorum.
On parmağında on marifet bulunan sanatçı Hülya Avşar’ın “Gerekirse simit yiyeceğiz ama bugünleri kolay atlatacağız” diye özetlenen sözü mesela.
Simit pahalılandı, fırınlar yarım simit satmaya başladılar; olsun, ne demek istediğini yine de anlamakta zorlanmıyorum.
Çok çok kolay olmasa da bu günleri atlatacağımıza da kuşku yok. Bu ülke ve insanları şimdiye kadar neler gördü, neler yaşadı, hepsini geride bırakmadık mı?
Ülkemizin ‘kaymak tabakası’ sayılabilecek iş dünyası temsilcilerinden oluşan TÜSİAD’ın, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Daha ne duruyorsunuz, görüşlerinizi paylaşsanıza” baskısı sonrası yaptığı açıklamayı ele alalım.
Onların dedikleri de şu:
“Ekonomide oluşan hasarın tespitini yapıp öncelikle serbest piyasa işleyişi çerçevesinde, tüm paydaşların desteğinin alındığı, genel kabul görmüş iktisat bilimi kurallarına hızla dönülmesinin gereği açıktır.”
Ekonomide bir hasar oluşmuş, “Önce bunu tespit edelim, sonra da genel kabul görmüş iktisat bilimi kurallarına hızla dönelim” diyor işadamları.
Reklam
Ne kadar nazik, ne kadar kibarca ifadeler bunlar…
Geçmişte gazetelere verdikleri ilanlarla hükümet düşürmüş bir örgütten bu kadar kibarlık beklemediğim için olacak, bayağı etkilendim.
İyi eğitimli düzgün aile çocukları oldukları belli.
İş dünyasının bir ara ‘Anadolu kaplanları’ da denilen kesimini bünyesinde barındıran MÜSİAD da, herhalde TÜSİAD gibi düşünmediğini belli etmek için, bir açıklama ile gündeme katkıda bulundu.
Okuyalım:
“Türkiye ekonomisi; yalnızca döviz kuruna indirgenerek değerlendirilemez (..) Bilindiği üzere, modern ekonomiler en az maddi sermaye kadar sosyal sermayeye de ihtiyaç duymaktadır. Sosyal sermayenin başlıca kaynağı ise güven faktörüdür. Üzülerek görmekteyiz ki; son dönemde, makroekonomik temellere dayanmayan, sun’i bir güvensizlik ortamı oluşturulmaya çalışılmaktadır.”
Müthiş bilimsel ifadeler bunlar.
Güven faktörünün vurgulanması yerinde. Her ne kadar MÜSİAD’çılar “Oluşturulmaya çalışılmaktadır” gibi bir kuşku ifadesi kullanmışlarsa da, öyle bir ‘güvensizlik ortamı’, suni filan da değil güçlü bir biçimde, kendini hissettiriyor.
Reklam
Takıldığım tek yan, kimin veya kimlerin bu işte parmağı olduğunun açıklamada belirtilmemesi…
Neyse ki, o belirsizliği bir AK Parti milletvekili kısmen de olsa açıklığa kavuşturdu…
Dediği şu:
“Şu an dünyada Koronavirüsün sebep olduğu ve ülkeler arası siyasi çekişmeler doğrultusunda yaşanan ekonomik ve siyasi sıkıntının yanında, Türkiye’nin bölgesinde söz sahibi olarak Azerbaycan’a Libya’ya Akdeniz’e müdahalelerinden rahatsızlık duyan şer odaklarının ülkemize ekonomik buhran yaşatmaya çalıştıkları ortadadır.”
Bölgesinde söz sahibi olan Türkiye.. Azerbaycan’a, Libya’ya, Akdeniz’e müdahale ediyor.. ‘Şer odakları’ bundan rahatsız ve ülkemize ekonomik buhran yaşatmaya çalışıyorlar…
Açıklayıcı değil mi?
Güvensizlik ortamının sebebi şer güçler, ülkeye ekonomik buhran yaşatmaya çalışıyorlar…
“Çalışıyorlar ama başarılı olamayacaklar” demek istiyor sayın milletvekili…
Rahatladım.
Ortama nasıl gelindiğini zaten biliyorum.
Mekanizma şöyle işliyor: Merkez Bankası’nın Para Politikası Kurulu diye bir birimi var; o birim ayda bir toplanarak TL’nin değerini de etkileyebilecek bir karar alıp hiç vakit kaybetmeden o kararını açıklıyor.
Karar genellikle bankaların uygulayacakları faiz ile ilgili oluyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bu konuda çok hassas, faize son derece karşı.
Ülkeyi 20 yıldır yöneten bir partinin genel başkanı ve artık faizin izinin ekonomiden silinmesini arzuluyor.
Para Politikası Kurulu’nun saygıdeğer üyeleri de aynı görüşte. Onlar da 20 yıldır ihmal ettikleri konuya ilişkin hassasiyetleri kendilerine hatırlattığı için Cumhurbaşkanı Erdoğan’a duydukları şükranı faiz oranını her toplantılarında bir gıdım aşağıya çekerek gösteriyorlar.
“Faiz sebep, enflasyon sonuç” tezinin bundan sonra işlemesi gerekiyor.
İşlemiyor ama…
Tam tersine, sonuçta enflasyonu da artıran bir yanlışlık ortaya çıkıyor. Kurda artış görülüyor. TL’nin yabancı paralar karşısındaki değeri azalıyor.
Hem de ne azalma, bir ayda TL yarı yarıya değer kaybediverdi.
Tez hatalı olamayacağına göre, olaya ‘ecinnilerin’ karışmasından başka bir sebep olamaz.
AK Parti milletvekili onlardan ‘şer odakları’ diye söz ediyor. MÜSİAD onların başarılı olamayacaklarını söylüyor. TÜSİAD “Genel kabul görmüş iktisat bilimi kurallarına dönülürse durum düzelir” düşüncesini bizlerle paylaşıyor. Hülya Avşar da “Simit yersek bugünleri kolayca atlatırız” formülünü seslendiriyor.
İlk bakışta çelişkili görünseler de bütün bu görüşlerin tamamı bana doğruymuş gibi geliyor.
“Son zamanlarda bana bir haller oldu” dememin sebebi her halde anlaşılmıştır.
Galiba herkesin muradı, var olan sorunun seçim ile çözüleceği…
“Sandık çözer” diye düşünülüyor.
Çözer çözmesine de, nasıl?