Hâkimlerin yargıladıkları insanlarla empati kurmak zorunda olduğunu dile getiren Bakanlık yetkilileri şöyle diyorlarmış:
?Empati önemli. Kürsü yukarıda. Vatandaşı yargılarken sürekli yukarıdan, tepeden bakıyorsun, bu zamanla hâkimleri olduğundan daha güçlüymüş gibi bir duyguya itiyor. Bu ortam hâkim ve savcılarımızı toplumdan koparıyor. Bunu kontrol etmek adına diyoruz ki, ?Gelen taraflar yaşlı ise anne babanızın, gençse kardeşinizin yerine koyun. Onlar sizden nasıl bir tavır ve davranış bekliyorsa siz de öyle davranın.´ Tavırlarını güzelleştirsin, insanî vasıflarını genişletsin. Yargıdaki güveni ve memnuniyeti arttırmak amaç.?
Şu ifadeler de aynı yetkililere ait:
?Medenî bir şekilde yargılayacaksınız, hakaret ve aşağılamaya ilişkin söz ve tavır sergilemeyeceksiniz. Cezası neyse hukuk ekseninde vereceksiniz. Hâkim sanığı azarlayamaz. Katil bile olsa. Katil belki saygıyı hak etmese de o salonda yakınları var, başkaları var, onları da gözetmemiz lâzım. Hâkim ve savcılarımıza bu bilinci vermeye gayret ediyoruz.? (Milliyet, 17.12.17)
Biz bunları başından beri ısrarla vurguladık. Hukukun vicdan, merhamet, empati boyutlarına hep dikkat çektik. Ama maalesef linç mantığı yargıyı da etkiledi.
Katile karşı dahi gösterilmesi istenen duyarlılık, ne yazık ki, gündemdeki f.ö davalarında cinayetle de, darbeyle de, terörle de hiçbir ilgileri olmadığı halde delilsiz tutuklamalarla aylarca zindanda süründürülen ve hapis cezalarına çarptırılmaya başlanan masumlardan esirgendi.
Yargılama süreçlerinde ve duruşmalarda sürekli aşağılayıcı tavırlara muhatap kılınan, azarlanan ve savunmaları hiçbir şekilde dikkate alınmayan bu insanların uğradıkları ağır hak kayıpları ve yaşadıkları mağduriyetler nasıl telafi edilecek?!
Bu girdaptan artık çıkılmalı. Bir an önce.
Kaynak: Yeni Asya