Türkiye özellikle 2010 yılından beri dış politikada duygusal tepkiler vererek bazı adımlar attı. Bu adımların birçok zararlarını fiilen yaşadı ve hâlâ da yaşamaya devam ediyor. Suriye’de işletilen süreç bunların başında geldi ve Suriye’de alınan yanlış kararlar bir ülkenin kendi kendisine yapabileceği en büyük kötülüktü. Maalesef Türkiye bunu yaptı. Bugünkü sığınmacılar sorunu da bütün bu 10 yıllık sürecin sonucunda ortaya çıkmış oldu. Şimdi aynı doğrultuda yaşanan bir başka sorun ile karşı karşıyayız; o da Afganistanlı göçmenler.
Her gün Afganistan’dan Türkiye’ye yönelen göçmenler ile ilgili değerlendirmelere, açıklamalara muhatap oluyoruz. Geçtiğimiz hafta sonu itibariyle Taliban’ın Kabil’e girmesiyle birlikte bu mesele daha çok ülke gündeminde tartışılmaya başlandı. Amerika Birleşik Devletleri’nin ( ABD) 6 ay içinde Taliban’ın başkenti ele geçirebileceği tezi, 1 ay bile dolmadan çöktü. Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani ülkeyi kaçarak terk etti. Taliban yetkilileri ile Afgan hükümeti arasında devir teslim bile yapıldı. Afganistan’da şu anda bir kaos hakim olsa da ülkenin fiili olarak Taliban kontrolüne geçtiği herkes tarafından kabul ediliyor.
Diğer taraftan 2003’teki Irak işgalinde yaşananlarla, Taliban’ın Kabil’i ele geçirmesi sürecini birbirine benzetenler var. Kanaatimce çok da birbiri ile örtüşen yanları yok. Taliban’ın ABD’nin 20 yıllık işgal sürecinde bile Afganistan’ın belli bir bölümünü kontrol eden bir yapı olduğunu göz ardı etmemek lazım. Ayrıca halkın üst kimlik olarak Afganlı olmayı tercih etmediğini, etnik açıdan kendilerini tarif ettiği de biliniyor. Irak’taki durum ise tamamen başta ABD ve koalisyon güçleri tarafından başlatılan, dışarıdan bir girişimdi. Irak aslında içeriden yani kökü dışarıda olan Kesnizani Tarikatı tarafından işgale hazırlanmıştı.
Bununla birlikte Türkiye bu saatten sonra ne yapmalı sorusuna cevaplar aranıyor. ABD ile NATO Zirvesi sonrası başlayan görüşmeler bu fiili durum karşısında boşa düşmüş görünüyor. Yine de ABD’nin kendi büyükelçiliğini tahliye etmek ve vatandaşlarını oradan çıkarmak için beş bin asker göndereceği açıklamasına dikkat etmek lazım. Amerikan müesses nizamı askerlerini geri çekmelerden pek hoşlanmıyor. ABD şimdi her şeyi göze aldım gitmiyorum derse bu durum çok da şaşırtıcı olmaz. Malumunuz eski Başkan Donald Trump’ın Irak ve Suriye’den asker çekememesinin gerekçesi ABD içindeki çetin tartışmalardı.
Ayrıca Türkiye dışında ne ABD, ne Rusya, ne de Çin’in Taliban konusunu bu kadar ideolojik bakışlar üzerinden masaya yatırdığını düşünmüyorum. Herkes fiili durumu kendi ülkelerinin çıkarları üzerinden değerlendiriyor ve aceleci davranmadan bir denge yaklaşımı içinde hareket etmeye çalışıyor. Türkiye de acele etmeden, kendi iradesiyle hareket etmenin yollarını aramalıdır. NATO’yu veya ABD’yi temsilen değil de kendi bakış açısı gereği Afganistan’da olabilmek üzerine yoğunlaşmalıdır. Göçmen sorunu ve diğer olası sıkıntıların bertaraf edilebilmesi için buna ihtiyaç var. İngiltere, Rusya, ABD nasıl Afganistan’da tutunamadıysa, etnik kimliklerin ana belirleyici olduğu Afganistan coğrafyasında her an farklı gelişmeler ortaya çıkabilir. Taliban bile kendi içinde fikir ayrılıkları yaşayabilir.
Bunun yanında Türkiye’nin elbette ilişki içinde olduğu yakın veya uzak komşularının rejimleriyle ilgili bir kanaati olabilir ama bu kanaatlerini atacağı adımların doğrudan merkezine koyarak kararlar almamalıdır. Bu noktada Suriye’de yapılan yanlışlardan dersler çıkarılmalıdır. Hatırlanacağı gibi 1996 yılında hem de o zamanki sosyal psikoloji şartlarında, Taliban Afganistan’da yönetime geldiği zaman ABD sözcüsü “Taliban ile çalışabiliriz” açıklaması yapmıştı. ABD istediğini aldığı takdirde bugün aynı açıklamayı yapar. Bunu da unutmamak gerekir.
Sonuç olarak yeni gelişmeler yeni değerlendirmeleri de zorunlu hale getiriyor. Bugün Afganistan’dan çıkmak için havaalanlarında, sokaklarda, sınırlardaki görüntüler içerde yaşananlarla ilgili önemli ipuçları veriyor. Olması gereken Afganistan’da öncelikle insanların can emniyetlerinin sağlanmasıdır. Türkiye ve Pakistan’ın bu konuda birlikte yapabilecekleri birçok şey olabilir. Şimdi biraz yavaş ama istikrarlı adımlar atma zamanı. Afganistan halkının barış ve huzur içinde yaşaması için herkes üzerine düşenleri yapmaya çalışmalıdır.