Yıl, 1966…
Ünlü işadamı Vehbi Koç 65 yaşındaydı…
Koç Holding kurulduktan hemen sonra yeni şirketlerin kuruluşu birbirini takip etti.
1966 yılında ilk yerli Türk otomobili üretmek için Koç başta olmak üzere holding üst düzey yöneticileri adeta seferber oldu. Bu amaçla, otomobilin adı konusunda ülke çapında bir kampanya düzenlendi.
100.000’den (yüz bin) fazla isim önerisi geldi.
Bu isim tekliflerini ‘tek’e indirmek gerekirdi. Peki, ama bu nasıl olacaktı?
Hemen bir yuvarlak masa kuruldu. Masada dönemin en meşhur 4 bilim adamı yer aldı.
Bu dört isim haricinde dikkatleri üzerinde toplayan bir başka isim daha vardı; Prof. Dr. Necmettin Erbakan!
***
Vehbi Koç işte o anları yıllar sonra şöyle anlattı;
* “1966 Şubat’ında Sanayi Bakanı Mehmet Turgut, otomobili o yılın sonuna kadar imal etmemiz şartıyla hükümet müsaadesini verdi, otomobilin fiyatı 26.800 lira olarak tespit edildi.”
* “1966 yılı Otosan’ın “fiberglass” bir binek arabası yapmak için yoğun çalışma devresi oldu. Temmuz 1966’da arabaya ne isim verileceği hususunda geniş bir anket yapıldı. Yüz binden fazla cevap geldi. Teklifler arasında en uygununu seçmek üzere, rahmetli, Cevat Fehmi Başkut, Burhan Felek, Profesör Memduh Yaşa, o zaman İstanbul Teknik Üniversitesi rektörü olan Profesör Bedri Karafakioğlu ve zamanın Ticaret ve Sanayi Odaları Genel Sekreteri Profesör Necmettin Erbakan’dan müteşekkil bir jüri kuruldu. Eylül 1966’da ilk Türk otomobiline ‘Anadol’ adı verildi.”
* “Bu otomobil piyasaya çıktığı zaman aleyhinde çeşitli sert yazılar yazıldı, ‘Fiberglass’ gövdeyi öküzün, atın yiyeceğinden bahsedildi, bu alaylar tiyatrolara kadar girdi; fakat araba çalıştı, halk aldı, bindi. Türkiye’nin her yanına dağıldı, her iklimde çalıştı. Anadol’u alanlar Avrupa’ya, Afrika’ya gittiler, geldiler, arabanın yolda kalmadığını gördüler, Anadol’a büyük bir rağbet başladı…”
***
‘Anadol’ isminin, Erbakan Hoca’nın içinde yer aldığı komisyonda nasıl belirlendiğini, ünlü işadamı Vehbi Koç, editörlüğünü Gürel Tüzün’ün yaptığı, Yapı Kredi Yayınları arasında yayımlanan, “Vehbi Koç Anlatıyor” isimli anı/hatıra kitapta yukarıdaki cümlelerle ifade etti.
Sizce de son derece çarpıcı ve de ilginç değil mi?
Geçenlerde Millî Gazete sayfalarında okudunuz…
İlk yerli otomobil düşüncesinin Milli Görüş lideri, Refah-Yol Hükümeti Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’dan geldiğini…
Nasıl mı olmuştu?
Yıl; 1961…
Yer; Bakanlar Kurulu…
4 Mart 1961’de gerçekleşen Bakanlar Kurulu toplantısına, o dönem İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Makine Fakültesi Öğretim Üyesi olan Doçent Doktor Necmettin Erbakan davet edildi.
Dönemin Başbakan Yardımcısı Fahri Özdilek’in başkanlık ettiği Bakanlar Kurulu’nda otomobil ve otobüs gibi nakil vasıtalarının Türkiye’de yapılmasının mümkün olup olmadığı konusu ele alındı.
Sonrası malum… Eskişehir demir yolu fabrikasında kurulan atölyede, “Devrim” adı verilen milli sanayinin ilk otomobili üretildi.
Buraya kadar yazdıklarımdan şu sonuçları çıkarmak mümkün;
1) Erbakan Hoca, Türkiye’de yerli otomobil konusundaki ilk öneriyi ortaya koyanlardan biri. Öyle ki, 1961 yılına ait Bakanlar Kurulu tutanaklarıyla bu ispat edildi. Ancak Erbakan Hoca’nın bu alandaki çalışmaları, Ticaret ve Sanayi Odaları Genel Sekreteri iken de sürdü.
2) 1960’lı yıllarda, ‘Sanayileşmek’, ‘Kendi ihtiyacını kendi karşılamak’, ‘Milli ve yerli üretim’ denildiğinde ilk akla gelen isimlerden biri Erbakan Hoca idi.
3) Bu çalışmayı, Erbakan Hoca’nın, sonrasında ağır sanayi hamlesi ve Türkiye’nin fabrikalarla donatılması çalışmalarının bir devamı olarak değerlendirmek gerekir.
Saadet Partisi İstanbul İl Başkanı Abdullah Sevim, geçen akşam Cevizlibağ’da bulunan Saadet İl Başkanlığı binasından çıktı, İl Başkan Yardımcısı Selman Yücel ile birlikte… Altunizade’de Özel Kalem Müdürü Murat Çandır’ı indirdiler.
Tam o sırada birkaç genç dikkatlerini çekti. Otostop yapıyorlardı. Göztepe’ye gideceklermiş. Abdullah Bey gençleri aracına aldı. Aralarında son derece ilginç bir diyalog yaşandı. Gerisini Abdullah Sevim’den dinleyelim;
“Ben kendimi tanıttım; “Saadet Partisi İstanbul İl Başkanıyım. Selman Bey de il başkan yardımcımız.” deyince çok memnun oldular, “Ne güzel insanlarla karşılaştık” dediler.
“Biz bundan sonra Saadet Partisi’ne oy veririz” demeye kalkınca ben dedim ki, “Mesele Saadet Partisi meselesi değil. Mesele sen, ben meselesi de değil. Mesele, biz meselesi. Bizim bugün Türkiye’deki problemimiz sen ve ben meselesi. Halbuki biz, biz olmak zorundayız. Yani Saadet Partisi’ne mi oy verirsiniz başka bir partiye mi oy verirsiniz, bu ikinci derecede bir şey. Birinci derecede meselemiz şu anda bu ülkenin içinde bulunduğu şartlar, problemler… Bunları öncelikle gündemimize almamız lazım, bunları düşünmemiz lazım, bunlarla ilgili çözüm üretmemiz lazım. Partiler bir araçtır, bunları bir araç olmaktan çıkarıp amaç haline getirip partinin menfaatini ülkenin menfaatinin önünde tutmak gibi bir yanlış mantıktan kurtulmak lazım…” dedim.
Onlar da aynı şeyleri söylediler. “Biz bugün yiyeceğimizi içeceğimizi bile ithal etmek zorunda olduğumuz bir ülke haline geldik. Biz tarım ülkesiyiz, niye bunları üretmeyelim” dediler.”
***
Saadet Partisi İstanbul İl Başkanı Abdullah Sevim’in aracına aldığı gençlerle hasbihâli bu şekilde sona erdi…
2. Yazı
Kongre günü sabah saat 05.00’te düştük yollara...
Tam zamanında kongre salonunun önündeydik...
Bizleri hiç sorunsuz Ankara’ya götüren ve getiren birkaç delikanlı idi.
Peki, kimdi bu delikanlılar?
Bir başka yönüyle daha anlatacağım…
***
Geçen bu köşede, “Masal kahramanı değil, gençlik teşkilatı” başlıklı bir yazı kaleme aldım.
Gecenin bir vakti ellerinde yardım paketleri o sokak senin, bu park benim dolaşan…
Nerede bir kimsesiz, yoksul, sokakta yatan varsa o garibanlara sıcak çorba dağıtan…
Ama ve ancak kendilerinden bahsedilmemesini, fotoğraflarının yayınlanmasını istemeyen adamlardan söz ettim. Adam gibi adamlardan…
Size söz verdim ya, ‘onlardan bahsedeceğim’ diye…
Muhammed Safa Ocak’la görüştüm, müsaade aldım. O gençleri açıklıyorum;
* Muhammed Safa Ocak / Fatih Saadet Partisi İlçe Gençlik Başkanı.
* Yavuz Parto / Saadet Partisi İlçe Gençlik Sosyal İşler Başkanı.
* Abdurrahman Yılmaz / Saadet Partisi İlçe Gençlik Muhasibi.
* Mesut Mücahit Demir / Saadet Partisi İlçe Gençlik Tanıtım Başkanı.
* Bilal Çetinkaya / Saadet Partisi İlçe Gençlik Planlama ve Koordinasyon Başkanı.
* Yasin Boynukalın / Saadet Partisi İlçe Gençlik Başkan Yardımcısı.
Bu isimler o muhteşem organizasyonları yapan temel ekip.
Bu isimlerin dışında Faruk Şahin, Furkan Kılıçoğlu, Olcay Uslu, Yusuf Toplu, Baran Cem Yaman, Muhammed Atana Kısaboy, Enes Özçelik, Talha Tuncer, Seyfullah Aslan, Enes Sadoğlu ile birlikte 60 kişiyi aşkın gençlik teşkilatının her bir ferdi dönüşümlü olarak bu çalışmalara katılıyor.
Elbette, tüm bu yardım faaliyetinin arkasında Saadet Partisi Fatih İlçe Başkanı, işadamı Muzaffer Serenli’nin olduğunu unutmadan…
Ve diğer isimsiz kahramanlar…
O, hepimizi duygulandıran, farklı düşüncelere sevk eden, “Komşunuz açken tok yeten bizden değildir.” düsturunu hatırlatan işte bu gençler…
Buradan bir kez daha seslenmek istiyorum; binlerce kez: İyi ki varsınız!..
***
Son bir not; Saadetli gençler, bir gece faaliyetine beni de davet etti. Söz verdim, bu faaliyeti yakından gözlemleyip izlenimlerimi, notlarımı sizlere de aktaracağım, inşallah…
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
* Anadolu Gençlik Derneği (AGD) Adana Şubesi’nin 17 Ocak 2020, Cuma günü (bugün) düzenlediği programa, Millî Gazete Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kurdaş konuk oluyor. Programın konusu, “Milli Görüş ve Millî Gazete’nin Önemi”. Anadolu Gençlik Derneği Adana Şubesi Konferans Salonu’ndaki program için hanımlara da yer ayrıldı.
* Anadolu Gençlik Derneği (AGD) Denizli Şubesi Eğitim Komisyonu Başkanlığı’nın düzenlediği programda Dr. Öğretim Üyesi, yazar Mücahit Gültekin, “Algı Yönetimi ve Manipülasyon” konulu konferans verecek. Program, 18 Ocak Cumartesi günü (yarın) saat: 20.30’da dernek merkezinde düzenlenecek.
MİLLİ ŞUUR DERGİSİ
Milli Şuur Dergisi, ÖĞDER, Şuurlu Öğretmenler Derneği tarafından 3’er aylık periyotla yayınlanan bir dergi.
Aralık 2019 tarihli 52. sayısına baktım; pırıl pırıl bir baskı, dolu dosyalar…
Kapak dosyası, ‘2023 Eğitim Vizyonu, Gerçekten Çift Kanatlı mı?’ başlığını taşıyor. Kapaktan sunulan dosya başlıkları ise şunlar; “Eğitimimiz Şiddet mi Üretiyor?”, “Türkçe Öğretimi ve Kültür Dili Olarak Türkçe”, “Eller Yukarı! Ben Bilinçsiz Teknoloji”.
Dergiye katkı veren isimler şunlar: İsmail Hakkı Akkiraz, Mücahit Gültekin, Mustafa Aydın, Ekrem Şama, D. Mehmet Doğan, Halil İbrahim Kabak, Osman Akdemir, Prof. Ali Seyyar, Ahmet Al, Şakir Tarım, Habib Karaçorlu, İlhami Kuru, Mustafa Kır, Mecit Dönmezbilek, Ramazan Yurt, Hüseyin Çalışkan, Mehmet Gürsoy, Ali Ceylan, Ömer Polat, M.Fatih Kahraman, Yunus Yeğin, Birol Duman, Abdurrahman Sevgili, Nizamettin Kars, Nazif Şahin.
Zengin içerikli dosyalar…
Bize bizi hatırlatan, asıl benliğimize yönelten eğitim yazıları ve değerlendirmeleri…
Milli Şuur Dergisi’ne Şuurlu Öğretmenler Derneği ÖĞDER’in il ve ilçelerdeki temsilciliklerinden ulaşmanız mümkün…
Milli Şuur Dergisi; Ziyabey Cad. 1420 Sok. No: 2/1 Balgat Ankara. Tel: 0312 286 18 33
HÜSEYİN AKIN’DAN İKİ KİTAP
MENKUL Kanaatler Borsası, Hüseyin Akın’ın ‘Ülke Yayınları’ndan çıkan kitabı.
Kitap hakkında şu cümlelere dikkat; “Sözcükler de nefes alırlar. Onların da ortalığı darmadağın ettiği ya da derleyip toparladığı zamanlar vardır. Sözcük deyip geçmeyin; ağızda tat, yürekte ağırlık ve kafada bir karar kılma noktasına sahiptirler. Ağzınızın şeklini aldığını sanırsınız lakin o aslında dilinize uyarlı hâle gelmiştir, sonradan anlarsınız. Bütün mesele onları belli bir düzen içinde adına cümle denilen ipin üzerine dizebilmektir. Nasıl da birbirine yaslanıp yarım kalan anlamlarını tamamlarlar.”
İçinizi kıpır kıpır ettiren hatta biraz da gıdıklayan bir kitap, Menkul Kanaatler Borsası.
Okurken bazen gülecek, bazen tebessüm edecek, bazen kızacak, çoğu zaman da hak vereceksiniz.
İsteme adresi: Ülke Yayınları, Klodfarer Cad. No: 3 Kat: 1 Sultanahmet/İstanbul. Tel: 0212 518 95 78)
Hüseyin Akın’ın diğer kitabı, ‘Benden Söylemesi’. Ebabil Yayınları arasında çıkan ve Hüseyin Akın’la yapılan söyleşilerden oluşan kitabı hazırlayan Osman Özbahçe.
Hüseyin Akın, “Yaşadıklarımla yazdıklarımı örmedim, yazdıklarımla bir yaşam dokudum kendime. Şiire ve hikâyeye aynı anda başladım. Ama büyük sözü dinleyip daha sonra hikâyeyi kendine yeni hayatlar edinsin diye uzak diyarlara gönderdim. Hikâyeye konu olacak müstesna yaşamlara belli mesafeden imrenerek baktım. Onları şiirime çağırdığımda bazen geldiler, bazen gelmediler.” diyor, kitabı hakkında.
İsteme adresi: Mithatpaşa Cad. No: 74/4, Kocatepe Kültür Merkezi, Kızılay Ankara. Tel: 0312 418 30 20
Hüseyin Akın’ın her iki kitabını da tavsiye ediyorum…