ADNAN OKTAR´LA İLGİLİ AÇIKLAMA

Ali Bulaç ´Adnan Oktar´la ilgili açıklamayı ´alibulc.com.tr´ adresinden yayınladığı yazısı ile yaptı. İşte yazının tümü...

ADNAN OKTAR´LA İLGİLİ AÇIKLAMA

Adnan Oktar ve bağlılarına yönelik operasyon gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. Savcı iddianemesini hazırlayıp mahkemeye sununcaya ve mahkeme iddianameyi kabul edinceye kadar konuyla ilgili haberlere devam etmek. Davaya konu olan bir olayla ilgili yazmamak, ilke yapmak yapmamak, ilke ve kurallara uymamaktır.

Hukuki düğüne nasıl devam edeceğini ömrümüz vefa ederse hep beraber izleyeceğiz. Bu arada bir köyde kavga çıkınca herkesin hasmına saldırır misali, "birileri birileriyle irtibatlı" da hoşlanmadıkları, fikirlerini paylaşmadıkları kimseleri de şu anda ağzı açık "Adnan Oktar torbası" na doldurmaya çalışıyor. Maalesef 22 ay yatmış olmama rağmen, bu birileri mevcut peşimi bırakmıyor.

Mehmet Ali Devecioğlu´nun hayatında bir kez katıyla iftarda oktarına karşı çıkmayacağım zamana kadar hapishaneden tahliyem ediyorum beni dinlemeye kızımla çektirdiğimiz fotoğrafla yanyana getirip Adnan Oktar´la açıklamalamaya başladılar. İnternethaber sitesinde yer aldı: " FETÖ´cü Tuncay Opçin, Mehmet Baransu, Ali Bulaç ve Hüseyin Avni Mutlu´nun Adnan Oktar´ı sürekli görüştükleri ortaya çıktı." ( internethaber, 27 temmuz 2018.) Bu külliyen yalan.

Özkan Mamati isimli bir itirafçının sözünü ona verir. 5 Ağustos 2018 tarihli Sabah Gazetesi´nde Ferhat Ünlüleri yalanı köşesine taşındı: " " 2010 yılı geçmişte FETÖ´ye bağlı kişilerle beraber cemaat olarak devam ettireye başlandı. Tuncay Opçin, Mehmet Baransu , Ali Bulaç ve ismini şu an bir hatırlamadığımı söyleyemem. Adnan Hoca cemaatiyle yoğun bir şekilde bağlantıya geçmeye başladılar. Bu görüşmeler Kavacık´taki Hisar Evleri´nde Adnan Oktar´ın yayınlarını yaptırdı. Bu görüşmeler 17-25 Aralık 2013 olaylarından sonra da devam etti. "

İyi bir gazeteci yazdığı haberi ya da yazdığı aleyhte bir tarafa teyid ettirir. Hukuk gibi ahlak da nisyana terkedildiğinde iki mevkutede haber ve yazı yazanlar beni arayıp bu ifadenin doğru olduğunu bulabilirsiniz sorma lüzumunu hissetmediler.

Kamuoyunu yanıltan söz konusu haber.

1) Adnan Oktar´ı bir kere görmek istiyorum, iki kere görüşmüştürüm var.

2) 1983 yılında Diyanet´in Kitap Fuarında birkaç kazandıyla fuara vardı. Bir arkadaşım "Bak, Adnan Hoca da fuarı ziyaret ediyor" deyince uzaktan baktım, ilk defa orada gördüm. Ama tanışmadık.

3) Hafızam beni yanıltmıyorsa 1990´ların ortalarında Kanal 6 Adnan Oktar ve ekibiyle ilgili karalayıcı bir program yapıyordu. Benden de görüş almak istediler, ben kabul etmedim. Oktarcılar bunu öğrenince beni arayıp teşekkür ettiler. Sonradan benitamime göre benim hazırladığım "Kur´an-ı Kerim Meali" mi esas almaya başlamışlar. Ara sıra budur mensup kimi gençler beni ziyaret edip yemek hakkında soruyor, hatta bedava fiilleri değiştirmeyi öneriyorlardı. Mesela "geliverdi" gibi olanları "geldi" yapmak gibi.

4) Bu gençler, aylar sonra da Adnan Oktar´ın benimle tanışmak istediğini söyleyip beni Çengelköy´deki köşke davet ettiler. Oktar´la bu görüşmede Nüzul-u İsa ve Mehdi´nin zuhuru konularını konuştuk. Bu konuda görüşlerimi sordu, ben de düşünimi aktardım; bunu bu kadar takip etme.

İkinci görüşme zannedersem bir sene sonra yine yerindeydi, benden sonra 7-8 davetli daha vardı, içlerinde Türkiye´nin tanınmış profesörleri de bulunmakdu. Oktar, Türk-İslam Birliği´nin ne anlama gittiği sordu. Herkes görüşünü anlattı, ben de "Türk-İslam Birliği" yerine "İttihad-ı Anasır-ı İslam" fikri ve idealinin daha doğru olduğunu, "Türk-İslam Birliği" başlık "Arap-İslam Birliği" ni yaşadım. Davetlilerin tamamı ve Adnan Oktar bu görüşümü paylaşmadılar.

5) Her iki görüşme de 2000´li yıllardan önce idi. Bu görüşmelerde ne Fethullah Gülen ismi ne cemaatle şu anda bu bir bir bağlantı. Yanılmıyorsam Adnan Oktar´ın benimle görüşmek istemesinin sebebi o sırada hatırlanacağıdığım 12 Eylül 1980´de Kartal-Maltepe Cezaevi´nde beraberlik yattığım hapishane arkadaşımla beraber Edip Yüksel ile birlikte, sürekli, yıllarca süren polemikleriydi. Sanıyorum kendi tezleri lehinde benden destek bekliyordu. İlk görüşmede seslendim "Ben İsa Bana, Onunla İsa kendi suretinde inecek, bunu biliyor" dedi. "Ben de aman Hoca bu işten uzak dur" deyince bir argüman öne sürdü: "Soranlara İsa olmadığımı söylüyorum, bu sefer Mehdi´sin diyorlar, şimdi bu destan bu sefer büsbütün moralleri bozulacak, mehdi değilim ama böyle bir durum da var"

6) 2000´lerde televizyon filmi oldu, beni çok kez programa davet ettiler, katılmadım. İslam gencecik kızların bedenleri bu türde teşhir ettirme safiyane islami sağlık gibi herkese açık bir infiale yol açıyordu.

7) Hemen sene Çırağan Sarayı´ndaki iftara davet ederlerdi, ikisine katıldım. Ancak ikisini de Adnan Oktar eksikliği.

Benim Adnan Oktar ve yakın çevresiyle tanışmam, görüşmem bundan ibarettir. Ne eksik ne kadar.

Temennim bu dava ile ilgili hakikatin gibidir gibi ortaya çıkması, adaletin tesis edilmesidir.