Adil Düzen İlmihali´nin benzer ilmihal örnerklerinden farklarını ifade etmiştik:
İlmihaller, müslümanlara dini yaşamada kolaylıklar sağlamak için vardır. Esas hedefleri de budur: Kolaylıklar sağlamak. Yüzyıllardan beri ilmihaller bunun için yazılması gereken eserler olmalıydı. Ancak böyle olmadığını görüyoruz.
Nasıl anlıyoruz?
Müslümanların durumlarına baktığımızda bunu hepimiz gözlemliyoruz aslında. Ama açıkça ifade etmiyoruz ya da etmek istemiyoruz.
Aklımıza iki soru geliyor:
Bir, İslam dinine inandığını söyleyen bu müslümanlar birşeyleri ters mi yapıyorlar?
İki, Müslümanların inandığı İslam dininde bir problem mi var?
İslam, son gelen ekmel din (sistem) ise. Demek ki müslümanlarda bir sorun var.
Peki neden müslümanlarda sorun var?
Hz. Muhammed (sav) zamanında ve sonrasında müslümanların ilmihallere ihtiyaçları yoktu.
Müslümanlar ne zaman ki, İslam´ı kullanmaya (ausnutzen/exploit) başladılar, işte o zaman ilmihallere ihtiyaç duymaya başladılar.
İslam´ın ne olduğunu kaynaklarından öğrenip, hayatlarında yaşamak yerine; yaşanan hayatta istedikleri şeyleri İslam kılıfına uydurmak istediler. Böylece Kuran´dan istedikleri cevapları sunan sorular yöneltmeye başladılar.
Müslümanlar, İslam´ın sunduğu tavsiyelere uymaya gayret etmeyi bırakıp; İslam´ı gösteriş, hırs, güç, son dinle övünme gibi bir basamak görmeye başladıklarında ilmihallere ihtiyaç duydular.
En basit olarak şöyle soralım:
İnsan öldükten sonra hesaba çekildiğinde, İslam´ı nasıl yaşadın diye sorulduğunda, verilecek cevaplar şöyle olacaktır: Şu hocanın, bu hocanın dediğine uydum. Allah o kişilere, senin aklın yok muydu da o kişilere uydun diye sorduğunda, bu kişiler, anlayamadığım için onlara uydum, diyecektir. Ancak Allah ayetlerinde açıkça ifade ediyor: Siz hiç aklınızı kullanmaz mısınız, siz hiç düşünmez misiniz?
Müslümanlar, kendilerini aldattıkları gibi, Mutlak Yaratıcı Rabb´i de kandırmaya çalıştılar. İşte bu kandırmaya çalışmanın başlamasıyla müslümanlar ilmihallere ihtiyaç duymaya başladılar.
Müslümanlar bu duruma düşünce de, İslam hakkında eserler yazanlar, ilmihaller oluşturanlar da, kendi anladıkları gibi-kendi istekleri gibi ilmihaller meydana getirdiler. Bunlar kimi zaman yaşanan çağda devletin istek ve arzuları doğrultusunda oldu, kimi zaman da dini cemaat ve grupların istek ve arzuları doğrultusunda.
İslam hakkında yazılar yazanlar İslam´ın önemini ve farklı olduğunu sunarlarken hep başka dinleri ve başka dinden olanları ayrıştırarak bunu anlatmaya çalışmıştılar. Onların yanlışlarını vurguladıkça, sandılar ki İslam´ın kalitesi daha iyi anlaşılacak.
Ancak çok önemli olan bir maddeyi hep atlamışlardır.
Kuran bütün insanlık için gönderilmiştir.
Hz. Muhammed (sav) veda hutbesinde ?Ey İnsanlar?´ diye hitap etmiştir.
İşte bu yüzden de İlmihaller sadece müslümanlara yönelik yazılan eserler olmamalıdır.
Bu yüzden de Adil Düzen İlmihali hayatın içinde olan bir ilmihaldir.
Bırakın başka dinlerdekileri dışlamayı, inanmayanlara ve bütün insanlığa hitap eden bir ilmihaldir.
Bundan dolayı da toplumun her kesimi Adil Düzen İlmihali´nden yararlanabilir.
Müslümanlar, müslüman olup yanlışlıklar yapanlar, ateist olanlar, agnostik olanlar, dinlere inanıp herhangi bir dine mensup olmayanlar, hristiyanlar, yahudiler (Aşkenazlar-Sefaradlar)?.
Bir örnekle açıklayalım.
Kaş aldırmakla dövme yaptırmak aynı hadiste yanlış bulunurken; dövme yaptıranlar kesin kerih görülmüş ama buna rağmen kaşını aldıran milyonlarca başörtülü kadın olmuştur ve hala da vardır.
İslam´ın yorumlanmasında Adil Düzen İlmihali hayatın içinden olması ile yaşanır, yaşanabilen, ayakları yere basan, gündelik hayatta DİNCİ olmayan ama İslam´ın prensiplerini farklı tarzlarda sunan bir eserdir.
Adil Düzen İlmihali, İslam´ı müslümanların tapulu malı olmadığının bilinciyle inceler ve anlamaya çalışır.
Adil Düzen İlmihali, müslümanların daha dindar-daha katı-daha bağnaz olmaları için değil; müslümanların ve diğer insanların normali-doğalı-İslam´ın tavsiye ettiklerini abartmadan yaşamaları içindir.
Sadece müslümanları coşturmak için kaleme alınan ilmihallerden farklıdır. Bundan dolayı Salih ameller sadece müslümanlar için değil, bütün insanlar için vardır bilinciyle konuya yaklaşır.
Unutmayalım ki, İslam´ın prensipleri kimsenin tapulu malı değildir.