Sait ALİOĞLU - 16 09. 2018 Pazar
Batıda, yayıncılık alanı içerisinde, başlı başına bir sektör olan çocuk kitapları mevzuu, ülkemizde ise, yaklaşık yirmi küsur yıldır kendine bir yer bulmaya çalışmaktadır. Muhafazakâr, İslamcı, millici, milliyetçi, laik ve sol cenahları kapsayacak oranda yayıncılık alanı içerisinde çocuk kitapları, içerdiği öneme binaen, bu çevreler dikkate alındığında, bizlere laik ve sol yayınevlerinin, bu alanda buldukları bir boşluğun doldurulması adına, bu işi yapmaya başladıklarını bilmekteyiz.
Yirmi, otuz yıl öncesine baktığımızda, başta dönemin bazı laik gazetelerinde tefrika edilen ve Amerikan ´şeriflik´ kültürünü yansıtan (Zagor, Tommiks, Teksas vb.) fotoromanların okuyucuya ulaştırıldığı görülür. Eğer bu batıdan apartılıp taklidi bir şekilde kopya edilen fotoromanları, bizler açısından çocuk kitaplarının ilk örnekleri olarak değerlendirildiğinde, maddi ve biçimsel olarak var olan bir boşluğun doldurulması olarak değerlendirebiliriz.
Normalde modern süreçlerde, birçok şey bize bizzat ya batıdan gelmişti, ya da bizler birçok şeyi batıdan kopya etme suretiyle almıştık. Çocuk kitapları konusunda da durum hemen hemen aynıydı. .Bizde de, başta İslam öncesi Türk tarihinin içerisinden seçilip alınanTarkan, Karaoğlan vb. çizgi romanlar revaç bulmuştu.
Milliyetçi cenahın kendi açısından hissettiği böylesi bir boşluğu kendi şartları, imkânları ve sanat anlayışları vs. bağlamında ortaya bir şeyler koyma gayretlerinin yanında, muhafazakâr ya da İslamcı cenahta, bir iki yayınevinin kendi gayretleriyle ´çocuklara yönelik´ kahramanlarını evrensel İslami dava karakterlerinin ve o günlerde süren savaş ortamlarının ör. Bosna savaşı-oluşturduğu ortamlardan tevarüs ettirdiği görülmektedir.
Takip eden süreçte, çocukların bedensel, zihni, fiziki vb. gelişimlerinin, ebeveynlerine anlatıldığı görülen uzman işi kitaplardan sonra, bizzat bu kez, muhatap çevre olan çocukların yaş ve idrak seviyelerine göre; resimlerinin boyanabileceği ve anlatılan hikâyelerinin okunabileceği kitaplar konusunda bir patlama yaşanmıştı.
Yayınevlerinin tümü bu ´yeni´ işe el atmamış olsalar da, sermaye, hacim ve ekip açısından diğerlerinden bir iki adım önde bulunan muhafazakâr ve İslamcı yayınevlerinin bu işe el attıklarını söyleyebiliriz. Gerçi, bu yayınevlerinin tamamına yakınının, yayıncılığın çeşitli alanlarında olduğu gibi, çocuk kitaplarında da imkânlar, şartlar ve kendi indi mülahazaları ve tevarüs ede geldikleri ideolojik formasyonları çerçevesinde işe giriştikleri söylenebilir. Buna, birde; acemilik, acelecilik ve bu alanda ´bir geri kalmışlık´ duygusu eklenince, bu alanda profesyonel davranışlar uzun bir dönem genel anlamda yayıncılık alanında olduğu gibi, çocuk kitapları yayıncılığında kendini hissettiriyordu. Buna birde, yayıncıların dinî alanda elde etmeye çalıştıkları yanlış telakkiler, yanlış anlayışlarla birlikte birçok çağdaş hurafe de işin içerisinde yer bulunca, doğrudan çocuğun bedensel, fiziksel ve ruhsal gelişimini baz alan ´teknik´ konular hariç tutulduğunda, pek de iç açıcı bir yayıncılık ufukta görülmüyordu.
Bu handikabın, yaklaşık on küsur yıldır, bir iki İslamcı yayınevinin kendi kıt imkânlarıyla aştıkları görülmektedir. Bu yayınevlerinden birisi de İstanbul merkezli yayın faaliyetinde bulunduğu bilinen Çıra Yayınlarıdır. Bugüne kadar, ´Çıra Çocuk´ logosuyla on esere imza atan Çıra yayınları, yazar Adil Akkoyunlu´nun imzası bulunan ´Örneğim Peygamberim´ adlı siyah beyaz resimli, Hz. Peygamber(s)´in hayatının anlatıldığı eserin alanında önemli bir boşluğu dolduracağını umut ederiz.
Akkoyunlu; "Bu kitapta amacımız, Resulullah´ın ashabıyla birlikte vahyi yaşayışını çocuklarımızın anlayacağı bir üslup kullanarak- günümüze taşımak ve örnek alnmasını sağlamaktır." Diyor.
Devamında ise; "Kur´an´la ve Resul´le tanışamayan gençlerimiz ve çocuklarımız başka örnekler ve önderler ediniyorlar."Tespitinde bulunarak; Müslümanların sorumluluklarının gereğini yerine getiremeyince ortaya çıkan boşluğun başkaları tarafından doldurulduğuna işaret ediyor ve bundan dolayı da neslimizin bugün, bu trajediyi yaşadığının altını çiziyor.
Yıllarını başta Kur´an olmak üzere, Hz. Peygamber(s)´in hayatının incelendiği ve anlatıldığı siyer konusu ile birlikte, bir bütünlük içerisinde İslami konuların anlaşılmasına, bu anlaşılma gerçekleştiğinde de, müminler tarafından yaşanmasına kafa yorduğu, kaleme alıp yayımladığı eserlerinin kendine özgü içeriğinden belli olan değerli araştırmacı Adil Akkoyunlu, aynı zamanda usta bir hikâyeci olduğundan dolayı, bu yönünü eserlerinde bir vukufiyetle bizlere cömertçe sunmaktadır.
Zaten, Örneğim Peygamberim adlı eseri bile tek başına incelendiğinde, Akkoyunlu´nun usta bir hikâyeciliğinin yanında, sahih değerlere ve sahih bilgilere önem veren, onları ilmi bir ciddiyetle ve mümkün mertebe objektif davranarak kullanmaya çalışan bir kalem olduğu kendiliğinden görülecektir.
Kitapta ele alınan konular, Hz. Peygamber´in doğumu ve peygamberliği öncesinde vuku bulan meşhur fil olayından başlayarak, standart, ama muhatap alınan çocukların ve gençlerin anlayışına, idrak seviyelerine uygun düşecek oranda bir değerlendirmeye tabi tutulmaları kitaba, belirgin bir farklılık katmaktadır.
Akkoyunlu, "Son Resul´ün bize miras bıraktığı Kur´an´ı ve sünneti hayatımızın klavuzu bilirsek; cennette Peygamberlere arkadaş olacağız inşallah. İslam´ın samimi bağlıları, doğru kişiler,şehitler ve Allah´ın emirlerini yerine getirmek için gayret gösteren güzel insanlar da arkadaşlarımız olacak." Diyerek Nisa suresi 69. ayetine atıfta bulunmaktadır.
Bir ara, neredeyse hemen her konuda olduğumu gibi, tüm toplusal kesimler olarak tümden batıyı, birde kendi içimizde kalıp muhafazakâr ve Müslümanlar olarak kendi laiklerimizi taklit sadedinde aşırı bir taklitçilik cenderesi içerisinde bir popülizme aşinaydık.Bu öyle bir aşinalık ve taklitçilik idi ki, kendi kitaplarımızı, yayın organlarımızı ortaya koyduğumuzda acaip bir alayiş hastalığımız dönem dönem nüksediyordu.
Bu meyandan olmak üzere, başta çocuk kitaplarımızın resimlenmesini bile, laik ya da salt sol kesinde bulunan çizerlere ve sanatçılara havale ederdik! Tamam, işi ehline vermek ´mutlaka´ gerekirdi, ama kendi çizerlerimizin, sanatçılarımızın da yetişmesi için çabalar sarfedebilirdik. Şimdi bakıyoruz, artık bu konuda epey ilerlemiş, yol almışız.
Bununla birlikte, yine alayişe aşırı önem veriş hastalığımızdan dolayı, çocuk kitaplarımız bile resimli olmalıydı- aşırı renge kurban ediliyordu. Son birkaç yıldır bu alanda yayımlanan çocuk eserleri çocukları-ve tabii ki gençleri de- cezbedecek şekilde, anlatılan hikâye ile uyumlu, anlaşılırlığı sağlayan ve aynı zamanda estetiğe ve sanatsal değere gereken önemi verici oranda, gri tonların ağırlık kazandığı siyah-beyaz renkler hâkimiyet elde etmiş bulunmaktadır. Çıra Çocuk serisinde de aynı dil ve üslubu görmekte ve sevinmekteyiz.
ÖRNEĞİM PEYGAMBERİM
Adil Akkoyunlu
Çıra Yayınları
164 Sayfa
Kaynak: kitaphaber.com.tr