Yeni yılın ilk yazısında geçen gün basılmayan kitabımdan söz ettim.
Adı Hüzün´dü.
Kızlarıma, Defne´yle Elif´e ithaf etmiştim.
Yeni yıla yeni kitapla girecektim.
Olmadı, canım sıkıldı.
Ama canı sıkılan yalnız ben değildim.
Öğrendim ki Oya Baydar´ın, Nedim Gürsel´in, Aslı Erdoğan´ın, Baskın Oran´ın, Nurcan Baysal´ın kitapları da basılmamış...
Nedim Gürsel´in deyişiyle, yazarlarını susturan, yazarlarını yargılayan ve yazarlarını hapse atan bir memlekette yaşıyoruz.
Ne yazık ki öyle.
Sevgili Oya Baydar mesajında şöyle diyordu:
Sevgili Hasan Cemal,
Aynı duygular, aynı keder içindeyim.
Ama tepkisel olarak her geçen gün dik durma, direnme, mücadele isteğim artıyor.
Belki söyledim.
Benim yayınevim de (En önemli üç yazarlarından biri olduğumu her fırsatta söylerler) Taraf ve T24´te çıkan yazılarımdan ?Yetmez ama evet´ten yetti artık hayır´a? başlığı altında toplamayı düşündüğüm kitabı basmayı kibarca reddetti.
Bana zararı olmasın diyeymiş!
Bugün basılmayan kitaplar yarın basılacak.
Bugün söylenmeyen sözler yarın daha gür sesle söylenecek.
Buna gerçekten inanıyorum.
Bütün mesele yarınlara kadar kuyruğu dik tutmak.
Ve hayata, yazıya, yaratmaya, dostlara tutunmak.
Ben öyle yapmaya çalışıyorum.
Sevgiler, Oya.
Bir başka mesaj Nedim Gürsel´den geldi.
Sevgili Hasan Cemal,
Umarım bu mesajım eline ulaşır.
Bugün yazını okudum.
Çok haklısın.
Korku imparatorluğunun giderek yayıldığı, yayımcılarımızı bile esir aldığı bu ortamda hüzünlenmemek elde değil.
Benim de, Fransa´da yayımlanan ve ilgi gören iki kitabım Türkiye´de şu aşamada yayımlanmak için, neredeyse iki yıldır uygun ortamı bekliyor.
Durum ne yazık ki böyle.
Susturulmak istenen yalnızca biz değiliz.
Ama yazarlarını yargılayan bir ülke olmanın ayıbını biz değil, bizi yönetenler yaşamalı.
Selâm ve sevgilerimle.
Nedim Gürsel.
Bir mesaj da tweet olarak sevgili Nurcan Baysal´dan geldi:
Benim de kitabım iki buçuk yıl geçmesine rağmen yayınlanmadı Hasan Abi.
Seninle aynı cevabı aldım.
Ama pes etmek yok.
İnsanlara ulaştırmanın yolunu elbet bulacağız.
Yazmaya devam!
Yazımın T24´de çıktığı gün bir de telefon aldım, adı bende saklı hukukçu, yazar bir dosttan.
Sesi üzgündü.
Benim yazıma canı sıkılmıştı.
Kısaca dedi ki:
Nasıl bir memlekette yaşıyoruz Hasan Cemal?..
Ben de köşe yazılarımdan oluşan İstibdat isimli bir kitap yayınlamayı düşünüyorum.
Basılır mı?..
Ne yazık ki umut veremedim sevgili dostuma...
Yazarlarını susturan...
Yazarlarını yargılayan...
Yazarlarını hapse atan...
Yazarlarını sürgünde yaşamaya mahkum eden...
Böyle bir memlekette yaşamak gerçekten hazin.
Bu da yeni yılın ikinci yazısı...