Tarih: 30.12.2022 13:12

Adaylık için 5 Ocak'ı işaret eden Karamollaoğlu gelen bilgiyi açıkladı

Facebook Twitter Linked-in

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca’ya konuştu. Karamollaoğlu, yaklaşan altılı masanın aday belirleme sürecine dair dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

Saadet Partisi Lideri Karamollaoğlu, “Ocak ayından itibaren seçim sathı mailine girmiş oluyoruz. 5 Ocak’ta altılı masa yeniden toplanacak. Orada artık bu konu konuşulabilir.” dedi.

“Biz bugüne kadar aday konusunu hiç konuşmadık.” diyen Karamollaoğlu, “Önce politikaları belirleyelim dedik. Bu konuda doğru da yaptığımız düşünüyorum.” dedi.

Aday ismi belli olmadığı için altılı masaya yönelik sabırların tükendiği iddialarına da yanıt veren Karamollaoğlu, “O sesi yükseltenler bilerek ya da bilmeyerek sayın Tayyip Erdoğan’ın güdümüne girmiş durumdalar. Altılı masa yanlışsa buyursun adaylarını göstersinler. Şunu hiç düşünmüyorlar. Seçim tarihini kim belirliyor? Cumhurbaşkanı. Seçim tarihi ortaya çıkmadan aday belirlemenin akılla mantıkla alakası yoktur.” diyerek eleştirilere tepki gösterdi.

Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın adaylık için adının geçmesine değinen Karamollaoğlu, “İmamoğlu’nu ya da Yavaş’ı istiyoruz, onlardan biri aday olurlarsa mutlaka kazanır demek cahilce bir iddia. Erdoğan’ın politik birikimini mali imkanlarını yargıdaki imkanlarını hafife alıyorlar. Erdoğan buldozer gibi ezip geçer.” dedi.

Temel Karamollaoğlu’nun Nihal Bengisu Karaca’nın sorularına verdiği cevaplar şöyle;

 

- Altılı masadaki gelgitler masanın sağlığı hakkında endişe duyulmasına yol açıyor, son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Son toplantımızla 5 Ocak’ta yapacağımız toplantının arası epey uzadı. Maalesef bunun sebebi de benim. Ameliyat oldum, kendimi çabuk toparlarım zannettim ama olmadı ve ara uzadı. Ara bu kadar uzamamış olsa bugünkü söylentilerin itibar görmeyeceğini düşünüyorum

- Kemal Bey ve Meral Hanım arasında gerilim olduğu konuşuldu, hatta şu eleştiri yapıldı: Altılı masada liderler birbirine çok fazla nazik olduğu için esas sorunlar konuşulmuyor ama sonra sorunlar sökün ediyor ve kamuoyunun önünde tartışılıyor.

Ben ortada gerilim ya da soğukluk görmüyorum. Ona bakarsanız daha altılı masa dört iken de bir gerilim oluşmuştu. Orada da neden bendim (Gülerek). Ben bu meseleye soğuk kalmıştım bir dönem. Referandum öncesi. Ben o dönemde bu tarzda bir araya gelmek nasıl olur emin olamamıştım. Henüz yeni partiler kurulmamamıştı. Ben bu işe taraftar değilken Cumhurbaşkanının sistem değişikliğinde ısrarlı olması üzerine ve bu sistemin ülkeyi dikta rejimine götüreceğinin netleşmesi üzerine birlikte hareket etmeye tamam dedim.

 

- Sizi ikna eden neydi?

Çünkü bu model yürütmenin başını lâyüsel hale getiriyor rejimi de krallıktam öte bir noktaya taşıyordu. Buna rıza göstermemiz mümkün değildi. Onun üzerine biz partiler arasında bir ittifak yapmaya karar verdik . Hatta onlar kendi aralarında bir deklerasyon hazırlamışlardı benden imza isteniyordu, ben de attım. Çünkü böyle bir sisteme geçilmemesi gerekiyordu. Bütün yetkinin tek bir kişide toplandığı, meclisin devre dışı bırakıldığı bir sisteme geçilmemesi lazımdı. Ama maalesef oldu. Arkasından seçim geldi. Böyle olunca bizim berbaerliğimiz de devam etti.

ABDULLAH GÜL BEY AK PARTİ TABANINDAN DA OY ALABİLİRDİ

- 2018 cumhurbaşkanlığı ve genel seçimleri.

Tayyip Bey aday oldu. Sonra bir baktık herkes aday oldu. O zaman ben de aday oluyorum dedim. Ama benim önerim Abdullah Gül Bey’in -AK Parti tabanından da oy alabileceğini düşünerek- aday olması yönündeydi. Abdullah Bey ile biz her konuda aynı düşünüyor değildik. Ama sırf bu sistem yerleşmesin düşüncesiyle. Abdullah Bey de sağolsun olurum ama ittifak olursa dedi. O da kendince haklıydı. Seçilme ihtimalinin yüksek olması gerekiyordu. Maalesef olmadı. Madem herkes aday oldu, o zaman ben de aday olayım dedim, o seçimde ben de aday oldum.

- Bu örneği neden hatırlattınız?

Geçmişte de bu tür ihtilaflar oldu. Her konuda birbirimizi güle oynaya destekleyeceğiz diye ya da destekledik diye bir durum yok, onu hatırlatmak istedim. Bu sistem kabul edilmesin diye çabası olanlar vardı. Çaba hala aynı. O gün o sistem sistem kabul edildi. İşleyişini de görmüşüz. Bu iş böyle gitmez. Meclisin hiçbir hükmü yok. İsterse vekil sayısı 1600 olsun. AK Parti’den kopuşlar meydana gelince kendiliğinden bu görüşmeler altı parti arasında olmaya başladı. Hem Davutoğlu ile hem Babacan ile olan münasebetimiz biraz daha somutlaştı. Tamam biz muhalefette böyle bir şey yapalım dedik. Ancak o zaman ittifakla ilgili avantaj da vardı.

- Şu an meclis seçiminde o avantaj yok. Ama cumhurbaşkanlığı seçimi için ortak aday belirlemek için ittifak hala çok önemli. Gelgelelim altılı masaya çok eleştiri de var. “Oy oranı az olan partiler neden bu kadar söz sahibi oluyor” şeklinde bir anti propaganda bile var.

 

Cumhur İttifakı tabii bunu söyler, onların işine gelmez.

ALTILI MASAYA GEREK YOKTU DİYEN SÖZDE MUHALİFLER ASLINDA BUGÜNKÜ GİDİŞATTAN HİÇ RAHATSIZLIK DUYMAYANLAR

- Muhalefette de var böyle bir eleştiri.

Şu anda bunu dile getirenler eğer kendilerine muhalif diyorlarsa inanın bana ya hakikaten hiçbir siyasi görüşleri yok ya da aslında bugünkü gidişattan hiç rahatsızlık duymayanlar. İstediği kadar kendisini muhalif sansın ne yazar? Netice alabileceğin başka bir tablo var mı? Yok. Efendim benim tuttuğum parti daha büyük. Eh o zaman buyrun seçime tek başınıza girin. Gördük bunu daha önce. Muharrem İnce neydi? İşte büyük bir partinin adayıydı ama hiçbir etkinlik gösteremedi. Ekmeleddin İhsanoğlu üzerindeki ittifak kadar bile bir etkinlik gösteremedi. O yüzden bu altılı masanın liderleri bu görüşmeleri devam ettirelim ve birlikte hareket edelim dedik. Bunun geçmişten farkı var. Geçmişte sadece sistem değişikliğine evet mi hayır mı meselesi vardı. Şimdi bir süreç var. Bir cumhurbaşkanı seçilecek ve o cumhurbaşkanı bizim bu istemediğimiz sisteme göre seçilecek ve istemediğimiz sistem içinde lâyüsel dokunulmaz olacak. Ama biz de diyoruz ki, kendisini lâyüsel görecek biri değil, en kısa zamanda sistemi değiştirecek, bunu samimiyetle isteyen hedefleyen birini aday gösterelim. 400’ün üzerinde vekil kazanırsa muhalefet ya da mecliste bu çoğunluk elde edilirse bu süreç kısalır, referanduma ihtiyaç kalmaz.

- Ancak süreç uzarsa bu muhalefet ülkeyi bu sistemle yönetecek

Evet bu dönemin nasıl geçirileceği bu sisteme göre -mecburen- ülkenin nasıl yönetileceği de haliyle altlılı masanın görevi olacak ve bugün yapılan çalışmalar da bununla ilgili. Geçiş süreci adımları. Bu dönemde uygulanacak politikalar.

- Bu çalışmaların hepsinin yapılması daha sonra yol kazalarının olmaması için, tamam. Doğru. Ama bu süreç biraz fazla uzamadı mı? Bu arada altılı masa hep aynı fotoğraf karesini veriyor. Aralarda altılı masa olarak sokaktaki adamın gündemine tercüme edilecek siyasi söylem kurmakla ilgilenilmiyor gibi bir görüntü var. Aday çıkarılamadığı için sabırlar da tükeniyor. Giderek altılı masa yanlış bir işti diyenler daha gür bir sesle konuşuyor.

O sesi yükseltenler bilerek ya da bilmeyerek sayın Tayyip Erdoğan’ın güdümüne girmiş durumdalar. Altılı masa yanlışsa buyursun adaylarını göstersinler. Şunu hiç düşünmüyorlar. Seçim tarihini kim belirliyor? Cumhurbaşkanı. Seçim tarihi ortaya çıkmadan aday belirlemenin akılla mantıkla alakası yoktur.

- Ama muhalefet bu konuda çok alarme olmuş durumda. Korkuyor ve panik var, bunu anlamak gerekmez mi?

Allah aşkına Nihal Hanım, seçim zamanı değil, takvim ortaya çıkmış değil. Neden cumhurbaşkanı adayını ilan edecektik? Neden?

- Kendisini anlatması, programını ortaya koyması, oy istemesi için ?

Programını biz yazıyor, olgunlaştırıyoruz. Bunu biz yapıyoruz. Siyasi partiler olarak bu geçiş dönemini en ince ayrıntılarına kadar çalışıyoruz.

- Ancak bu çalışmalar kahvehanedeki insanın gündemine tercüme edilebilir siyasi söylemlere dönüşmedi.

Ama tekrar söylüyorum: Bizim derdimiz bu sistemi değiştirmek.

- Yani bu normal bir aday belirleme süreci değil, bu normal bir seçim değil, normal bir kampanya değil, çünkü aslında hiçbir şey normal değil ve kimse o şekilde bir beklentiye girmemeli mi diyorsunuz?

Aynen öyle. Bu çalışmaları da bizi de, gösterilecek adayı da bir geçiş sürecinin parçaları gibi görmesi lazım milletin.

- Anladım. Ama o zaman şunu söylemem gerekir, korkarım en muhalif bile ‘bu sistemi içselleştirdiği için’ bir ortak aday ve acilen bir kampanya görmek istiyor.

İşte bu beklenti, cumhurbaşkanın güdümüne girmektir. Bu ortada meşru bir sistem varmış gibi davranmaktır. Bu, sistemin oturduğunu kabul etmektir ve böyle bir kabullenişle muhalif olunmaz. Bu doğru değil. O yüzden biz altılı masadaki liderler olarak diyoruz ki, en önemli konumuz bu sistemi değiştirmektir. Çünkü bu diktatörlüğe götüren bir sistemdir. Bu sistemde cumhurbaşkanı meclisi hiç dikkate almıyor. En önemli konu bütçenin nereye harcandığıdır mesela. Plan bütçe komisyonu bütçeyi kabul etmediği zaman ne oluyor? Cevap: Hiçbir şey. Geçen senenin bütçesi %10 arttırılarak kabul ediliyor. Bugün ülke böyle bir durumda. O yüzden altını çize çize söylüyorum: Biz bu sistemi değiştirmek üzere yola çıktık. Buradaki partilerin her biri birbirinden farklı. Neden bir aradayız? Konu çok önemli olduğu için. Bu mesele o kadar önemliydi ki ama biz farklıyız diyemezdik. İcraatlarda ittifak edebildiğimiz konuları belirleyelim ve bunun üzerine politika oluşturalım dedik. Ne için? Geçiş süreci için.

 

Devamı >>>




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —