Muhalefetin adayı şu olacakmış, bu olacakmış...
O aday gösterilirse daha geniş katılımlı bir cephe oluşturulurmuş...
Çatı adayıymış, yok, kırk kere düşünülmeliymiş...
Geçin bunları!
Oyun hepsi.
Hatta net söyleyeyim; aldatmaca!
En fenası şu ki, esas kendi kamuoylarını aldatıyorlar.
Yoksa hakiki bir aday var olsaydı, çok önceden varlığını hissettirmez miydi?
Gül´müş, İnce´ymiş, Akşener´miş, yarın öbür gün çıkacak başka biriymiş...
Eh, elbette sonunda birine karar verecekler ama asıl dertleri başka...
Peki ne yapmak istiyorlar?
Daha doğrusu...
Fetö´süyle, AB´siyle, NATO´suyla, uluslararası finans-kapitaliyle bütün "kurgucular" toplanmış bizim muhalefete ne yaptırıyorlar dersiniz...
Bunu kavramak için CHP´den on beş dakikada İyi Parti´ye gönderilen 15 milletvekilinin fotoğrafına bakmak bile yeter...
Etik metik gibi havalı laflara gerek yok.
Mesele de o değil zaten.
Yüzlere bakın asıl; o yüzlerdeki ve duruşlardaki dökülüşe, düşüşe, çözülüşe...
Bana sorarsanız, bu fotoğraf "kurgucu"nun bilerek, isteyerek oluşturduğu bir fotoğraf.
Çok belli...
12 Eylül öncesi günleri hatırlatacak biçimde siyasetçileri itibarsızlaştırmakiçin yapılmış özel bir çalışma bu.
Aday tartışmalarının kaotik atmosferi içinde muhalefetin iki hesabı var...
1. Seçimi itibarsızlaştırmak.
2. Siyaseti itibarsızlaştırmak.
Aylardır yazıyorum; sadece Kılıçdaroğlu´nun konuşmalarını takip etmek bile seçimin sonucunu hiç umursamadıklarını gösteriyor.
Adam daha geçenlerde dalga geçer gibi "adayımız belli ama eşim bile bilmiyor" demedi mi?
Fakat bizim bu durumla dalga geçmemiz çok yanlış olur.
Tetikte durmak iyidir.
Seçimi itibarsızlaştırmak konusuna gelince...
Hatırlıyorum...
Geçtiğimiz kış CNNTürk ve Habertürk´te sürekli seçim güvenliği ve meşruiyeti üzerine tartışma açıldıkça, "delirdiler galiba, daha seçime çok var yahu" diyenler olmuştu.
Belki şimdi ne döndüğünü anlarlar.
Türkiye´de maalesef siyasi muhalefet falan yok! Sağmış, solmuş; hepsi ülkeye karşı düşmanlığın stratejik sıçrama tahtaları olup çıktılar.